Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’nin kuzeyinde terör yapılanmalarına yönelik Barış Pınarı harekâtı nedeniyle Batı’dan gelen eleştirilere, “Bu Türkiye’nin beka meselesidir. Şansölye Merkel’e de söyledim, ‘Biz sizinle NATO’da müttefik değil miyiz? Yoksa siz terör örgütlerini NATO’ya aldınız da benim haberim mi yok’ dedim” yanıtını verdi. Erdoğan dün İstanbul’da yazılı ve görsel medya yöneticileriyle bir araya geldiği toplantının açılışında özetle şunları söyledi:
TERÖR KORİDORUNU TAM ORTADAN BÖLECEĞİZ
“Öncelikle Resulayn ve Tel Abyad arasındaki 120 km’lik bölüme yoğunlaştık. Böylece 480 km’lik terör koridorunu tam ortadan bölmüş olacağız. Ardından bir yandan Haseke, diğer taraftan Aynel Arap tarafını kontrol altına alarak operasyonu tamamlamış olacağız. Daha önceden deklare ettiğimiz güvenli bölge haritasına uygun şekilde, yaklaşık 30-35 km’lik bir derinliğe kadar ineceğiz.
TSK’mız kara ve hava unsurlarıyla başarılı bir şekilde operasyonu yürütüyor. Suriye Milli Ordusu da gerçekten kahramanca bir mücadele ile terör örgütünün yerleşim yerlerinden temizlenmesinde büyük başarılar gösteriyor.
ABD’DEN 400 KAMYON DAHA GELDİ: Bölücü terör örgütü, ABD tarafından 30 bin kamyonluk silah mühimmat ve araç gereçle teçhiz edilmiş olmasına rağmen, ciddi bir direniş ortaya koyamıyor. En son geçen hafta 400 kamyon daha gelmek suretiyle, araç-gereç, mühimmat vesaire bunlarla beraber bunu sürdürüyor. Ve tabii bizler bunların bir kısmını da ele geçiriyoruz. Ele geçirdikçe de nerede neler oluyor bunu da görüyoruz.
652 ROKET VE HAVAN SALDIRISI OLMUŞTUR: Önemli olan en az kayıpla, en az acıyla bu süreci tamamlamaktır. Nitekim sahada askerlerimizin ve Suriye Milli Ordusu’nun karşısında duramayan hainler, sınırlarımıza yakın yerlerden attıkları havan topları ve roketlerle sivil vatandaşlarımızı hedef alıyorlar. Şu ana kadar Şanlıurfa, Mardin, Şırnak ve Gaziantep illerimizdeki yerleşim yerlerine yönelik 652 havan ve roket saldırısı olmuştur.
Terör örgütünü NATO’ya aldınız da benim mi haberim yok
109 KİLOMETREKARELİK ALAN KONTROL ALTINDA
ŞEHİT BEBEĞİN BABASIYLA GÖRÜŞTÜM: 18 vatandaşımız şehit oldu. 147 vatandaşımız da yaralandı. Bu 18 vatandaşımızın içinde 9 aylık bir Suriyeli Muhammed’imiz de var. Açtım babasıyla görüştüm. Ve Süleyman Bey kardeşim de ziyaretlerine gitmişti. Kendisiyle de görüştüğümde 9 aylık evladını kaybetmiş olan babadan, o cesamet, o tahammül, o sabır hakikaten her türlü takdirin de tebrikin de üzerindeydi. Harekât alanında da 2 askerimizle 16 Suriye Milli Ordusu mensubu şehit oldu. 27 askerimiz, 57 Suriye Milli Ordusu mensubu yaralandı. Buna karşılık ölü, yaralı ve teslim alma olarak etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısı 490 oldu. Bu 490’ın 440’ı öldürülmüş olanlar. Bunların içerisinde 26 yaralı var. Ve 24 tane teslim alınan var. Şu ana kadar kontrol altına alınan alan büyüklüğü, 109 kilometrekaredir.
Sosyal medyada Barış Pınarı harekâtı konusunda ülkemiz aleyhine faaliyet yürüten 129 kişi gözaltına alınmış. 589 kişiye de idari işlem yapılmıştır.
TEREDDÜTLERLE İLGİLİ ÜÇ SORU, ÜÇ CEVAP
Suriye’de yürüttüğümüz operasyonla ilgili tereddütlerin üç başlıkta toplandığını görüyoruz.
Birinci konu, bu operasyonun ardından Suriye’de bulunan DEAŞ’lıların durumudur.
İkinci konu bu operasyonunun terör örgütünü mü yoksa Suriye’deki tüm Kürtleri mi hedef aldığıdır.
Üçüncü konu ise Türkiye’nin Suriye’deki kontrolü altına aldığı bölgelerle ilgili gelecekteki hesaplarıdır.
Her üç hususla ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum: DEAŞ üzerinden ülkemizi itham etmeye kalkan ülkeler ve cepheler başta olmak üzere bu alçak örgüte karşı gerçek anlamda mücadele vermiş tek devletiz. Geçen perşembe günü Ankara’da yaptığımız il başkanları toplantımızda, DEAŞ’la mücadeleyle ilgili rakamları tüm detaylarıyla kamuoyuyla paylaşmıştım. Halen Suriye’de bulunan DEAŞ’lılar konusunda her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu, altını çizerek ifade ettik, ifade ediyoruz. Buna rağmen ülkemizi hâlâ DEAŞ konusunda itham etmeye devam edenler, asla iyi niyetle hareket etmiyor.
ÇOK YANILIYORLAR: Türkiye’nin bu meşru operasyonunu işgal olarak tanımlayacak kadar şuurunu kaybetmiş, kaybeden, kaybedecek olan ülkeler çıktı. Aylardır söylüyor olmamıza rağmen, operasyonumuzun ardından ülkemizi ekonomik yaptırımlar ve silah ambargoları gibi konularla tehdit edenlere rastlıyoruz. Türkiye’yi bu tip tehditlerle yolundan döndürebileceklerini sananlar çok yanıldılar. Çok yanılıyorlar. Her şeyden önce bu konunun ülkemiz ve milletimiz için taşıdığı önemin hâlâ anlaşılamadığını görüyoruz.
Bu mesele Türkiye için bir beka meselesidir. Ülkemiz 35 yıldır terör tehdidi altındadır. Binlerce vatandaşımızı terör saldırılarında kaybettik. Terörün ülkemize maliyeti artık yüzlerce milyar dolarla ifade ediliyor. Türkiye 35 yıldır, terörden ve bağlantılı sorunlardan gördüğü zararı, milli gelirine eklemiş olsaydı herhalde bugün bulunduğumuz yerin 2-3 kat önünde yer alırdık.
BİZ BU İŞE BİR AYDA HAZIRLANMADIK: Biz attığımız adımları gayet iyi biliyoruz. Biz bu işe bir haftada hazırlanmadık. Bir ayda hazırlanmadık. Aylardır bunun çalışmasını yapıyoruz. Bizim kalkıp da teröristlerle masaya oturmak gibi Allah göstermesin, kendimizi inkâr edecek halimiz söz konusu değildir. Böyle bir şeyi asla yapamayız. Bu bizim bugüne kadar aldığımız siyasi terbiye ile de asla bağdaşmaz. Bu bizim ne karakterimize, ne cibilliyetimize ne de bizim tarihi duruşumuza uyar.
Teröristlerle mücadele, onlar 30 km derinlik, en batıdan en doğuya bütün o havzayı bunlar terk edene kadar devam edecek. Bunu dün İngiltere Başbakanı’na da söyledim. Bugün Şansölye Merkel’e söyledim.
SONRA ‘NEIN, NEIN’ DİYORLAR: Bazı ülkeler kendi kendileri gelin güvey oluyorlar. Bizimle terör örgütü arasında arabuluculuk yapmaya talip olanlar var. Bunlar nasıl başbakandır, nasıl devlet başkanıdır anlamak mümkün değil. Yahu siz ne zamandan beri bir devletin terör örgütüyle masaya oturduğunu gördünüz. Önce bunu bunların bir defa anlaması lazım. Bunlara bir de kavram açıklamaları yapıyoruz. Diyoruz ki Türkiye’nin karşısında bir terör örgütü var. Siz bir terör örgütüyle Türkiye’yi mi masaya davet ediyorsunuz? Önce bu yaklaşımınızı bir düzeltin. Ondan sonra da ‘Nein, nein’ diyorlar. Eee ne ‘nein’ işte. Söyledin yani.
BİZDEN Mİ YANASINIZ TERÖR ÖRGÜTÜNDEN Mİ
SİLAH SATIŞINI DURDURACAĞIZ DİYOR: İşte dün Alman Parlamentosu’nda Dışişleri Bakanı bir konuşma yapıyor ve ‘Türkiye’ye silah satışını durduracağız’ diyor. Bir başka ülke, aynı şekilde ‘Türkiye’ye silah satışını durduracağız’ diyor. Az önce Şansölye Merkel’e de ben söyledim. Dedim ‘Hükümetinizde, ortağınız Dışişleri Bakanınız bu ifadeyi kullanıyor. Bunu neyle izah edeceksiniz? Bana bir şeyi izah edin’ dedim. Biz sizinle NATO’da müttefik miyiz, değil miyiz? ‘Yoksa terör örgütünü NATO’ya aldınız da benim haberim mi yok?’ dedim. Böyle bir garip yaklaşım olabilir mi? Siz bizden yana mısınız? Yoksa terör örgütünden yana mısınız? Bir taraftan dünyanın değişik yerlerinde terörle mücadele nasıl yapılır, bunun tartışmalarını yapıyoruz; öbür taraftan geliyorsunuz şu anda bu terör örgütünün yanında yer alıyorsunuz. ABD kalkıyor 30 bin TIR silah, araç-gereç mühimmat, Irak üzerinden bunları terör örgütünü gönderiyor. Ve şu anda bu silahlarla bize karşı savaşıyor. NATO’nun 5. maddesini nereye koyacağız? Adana Mutabakatı’nı nereye koyacağız? Biz şu anda Suriye’de niye varız? Rejim teröriste karşı ayakta duramıyor. Duramadığı için biz de Adana Mutabakatı’yla ne yaptık? Suriye’ye girdik. Suriye’ye giriş sebebimiz bu. Ama bu tacizlerden, bu teröristlerin saldırılarından artık gına geldi. Ve bunu yapmak durumunda kaldık.”
DOLARINIZLA PETROLÜNÜZLE KONUŞUYORSUNUZ
“(Arap Birliği'nin Türkiye aleyhindeki kararı) Şu mantığa bakın, Suriye kahir ekseriyetiyle Arap mıdır? Arap'tır. Şu anda terörün estiği bölge Arapların ağırlıkta olduğu bölge midir? Ağırlıkta olduğu bölgedir. Biz şimdi burada bu teröristlerle mücadeleyi verirken biz kimleri burada kurtarıyoruz? Yerlerinden edilmiş olan Arapları kurtarıyoruz.
Rejim aslında YPG/PYD'yi de savunmuyor. Bütün bunlar ortada iken Arap Ligi kalkıyor Türkiye aleyhine oradan karar çıkartıyor. Şimdi bunlara ne denir? Sizin topunuz bir araya gelseniz zaten bir tane Türkiye etmezsiniz. Buna rağmen siz petrolünüzle konuşuyorsunuz, dolarınızla konuşuyorsunuz ve belli takıntılarınız var bu takıntılara dayalı olarak konuşuyorsunuz. Ama Türkiye duruşu ile konuşuyor. Suriye'nin topraklarında bizim gözümüz yok. Suriye'yi bölüp parçalamak isteyenlerin karşısında duruyoruz. Bu söylediğim örgütlerin hesabı nedir? Tamamen, Fırat'ın doğusunda bir terör devletini kurmaktır. Biz de buna müsaade etmeyeceğiz. Onlar buradan defolacaklar.
(Münbiç bölgesi) Mümbiç ile alakalı, bize 90 günde Mümbiç'i teslim edeceklerdi, bir şey olmadı. Bakın şimdi biz mecburen Mümbiç’e de operasyon yapıyoruz ve Mümbiç’i de gerçek sahiplerine yüzde 85'e - ne o yüzde 85, Arap ve oradaki aşiretler bize haberler gönderdiler: ‘Bizi gelin kurtarın, topraklarımıza kavuşturun.’ Bizim ne yaptığımız ortada. Cerablus'ta Türkiye mi var? El Bab’ta Türkiye mi var? Şu anda Afrin'de Türkiye mi var? Demografik yapıyla eğer oynamaya kalksak yapardık. İşte bugün gerçek sahipleri var orada.
TRUMP ÇOK ŞAKACIDIR
(Yaptırım tehditleriyle ilgili -sürecin nüktesi- olarak bahsetmesine ilişkin soru üzerine) Sayın Trump çok şakacıdır biliyorsunuz. Mesela bugünkü FOX mülakatında 'İyi Kürt, kötü Kürt' demiş. Şimdi iyi Kürt hangisi, kötü Kürt hangisi?
(Trump’ın YPG’lilere '30 kilometrenin dışına çıkın' mesajı) Aslında Sayın Trump'ın 20 mil dediği ki 32 kilometreye tekabül eder. O zaman bizim işimiz kolaylaşır. Ondan sonrası onlara aittir. Rejime aittir. Çünkü rejim kendisi de devreye girmenin hesaplarını yapıyor. Biz de sadece buralarda lojistik destek olarak koalisyon güçleriyle bu tür müşterek adımları da atabiliriz.
(Cezaevindeki DEAŞ’lılarla ilgili kendi ekibine talimat verdiğini belirterek) O da (Trump) kendi ekibine talimatını vermek suretiyle bu ekipler birlikte çalışmalarını yapacaklar. Türkiye’de veya Amerika’da bu tür yargılama değil. Yargılamayı siz cezaevinde de yaparsınız.”
AVRUPA O MESAJI ALDI
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, medya yöneticileriyle Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi’nde düzenlediği toplantının soru cevap bölümünde de özetle şu mesajları verdi:
“(Harekâta ilişkin ABD’den yapılan farklı değerlendirmeler) Öfkeyle kalkan zararla oturur. ‘Öfke değil sabır diyeceğiz’ ki inşallah zafere ulaşalım. Sayın Trump’la bu süre içerisinde birkaç görüşmemiz oldu. Malum ayın 13’ü için bir randevulaşmamız oldu. Washington’da bir araya gelme durumumuz söz konusu. Tabii bu ekonomik yaptırım, vesaire gibi ifadeler kullanılıyor ama doğrusu ben bu ifadeleri bu sürecin biraz nükteleri olarak görmek istiyorum. Biz o zaman NATO’da nasıl ortağız? Siz bize silahı bedava vermiyorsunuz. Paramızla veriyorsunuz. Peki, bulunduğumuz noktada NATO’yu korumaya gelince, bu koruma işlemini nasıl yapacağız? Şunu da söyleyeyim. Siz vermezseniz dünyada bu silahları temin edeceğimiz yerler bitmedi.
Öyle veya böyle F-35’in muadili dünyada uçak üreten yerler yok mu? Var. Oralardan bize teklifler gelmeye başladı. Mesele güçlü olmak, mesele dik durmak.
AVRUPA BU MESAJI ALDI
(Kara propagandaya karşı Avrupa’ya yaptığı uyarılar) Avrupa bu mesajı aldı. Bayağı da sıkıntıları var. Mesaja en ciddi cevabı da Boyko (Bulgaristan Başbakanı) verdi. ‘Türkiye bize Brüksel’den daha yakın, komşumuz’ dedi. ‘Dolayısıyla Avrupa Birliği bu konuşmalarına dikkat etmesi lazım’ dedi. Rusya’yla ilgili de, biz 24 saat içerisinde Sayın Putin’le bir sıkıntı olduğu anda görüşmelerimizi yapıyoruz. Gereken adımları beraber atıyoruz.
(Kapıları açma mesajı) 3.5-4 milyon insan benim ülkemde var. Onları asıl korkutan ne? Bunlar. Bu kapılar açıldığı zaman, bu insanlar şöyle Avrupa’ya bir huruç ettiği zaman, ne yapacağız diye onlar şimdi onu düşünüyor. Bu da olur mu? Olur. 50 bin kişi Edirne’ye geldiği gün, Avrupa’da neler oldu hatırlayın. Şu anda Yunanistan, Bulgaristan tutuşuyor. Ben bugün Sayın Merkel’e tekrar ad vermeden söyledim. ‘Bu iş çözüldü çözüldü. Çözülmedi bizi başka yollara tevessül etmeye zorlayacaksınız’ dedim.
(PKK/PYD’lilerin DEAŞ’lıları bıraktıkları iddiaları) Tabii, bunu bilerek yapıyor. Bu aslında bir dezenformasyondur. Amerika’yı tahrik etmek istiyor veya Batı’yı tahrik etmek istiyor. Çünkü, İngiltere’yle konuştuğumda, yani Boris aynı şeyi söylüyor. Merkel ile konuşuyorum aynı şeyi söylüyor. ‘Peki, bu DEAŞ’lıları falan ne yapacaksın?’ falan gibi ifadeler kullanılıyor. Biz bu noktada, bu karar açıklandığı anda -ki bunun cevabını verecek olan bize Amerika’dır- derse ki ‘Tamam biz teslim ediyoruz’. Teslim ediyoruz dediği anda biz gerekli tedbiri alır ve bunu yaparız.
BÖYLE BİR BAŞKAN OLUR MU
(Fransa’nın tavrı) Fransa, burada çok garip. Yani öyle garip açıklamalar yapıyor ki bu kadar tecrübesiz, siyasetten bu kadar uzak. Kendisine zaten söyledim bir keresinde, ‘Ruanda’nın hesabını kim verecek?’ dedim. Cezayir’in hesabını kim verecek? Senin geçmişin, bu tür karanlık bir tarihe sahipsin. Bunun cevabını ver. Daha yeni Fransa, yani kendinden çok çok uzaktaki Mali’ye müdahale ediyor. Peki, Mali’ye müdahale ederken şimdi bu müdahaleyi Mali’de yapmazsak Marsilya’da mücadele etmek zorunda kalırız’ diyor. Marsilya nerede, Mali nerede? Böyle bir devlet başkanı olur mu?
(DEAŞ’la mücadele) Bir tabii bizim yaptığımız güvenlik operasyonları, bunu yapıyoruz. İki, yabancı bir defa teröristler var ve biz bunlardan da çok ciddi sayıda deport ettik. Bir başka adım, özellikle uluslararası koalisyon. Bunlardan destek istedik. ‘Gelin’ dedik bir uluslararası donörler toplantısı yapalım ve bu güvenli bölgeyi de biz inşa edelim. Olumlu bir cevap yok ve örgüte, çok ciddi bunlardan finans akıyor. Bütün kaynak orası. Ayrıca zaten Deyrizor ve o civardaki petrolü de ağırlıklı olarak şu anda PYD/YPG alıyor, kısmen DEAŞ alıyor hatta daha ileri gideceğim bunları da rejime satıyorlar.
7 binden fazla kişiyi, yabancı savaşçı olarak gözaltına aldık ve bunların ciddi bir kısmını da geldikleri ülkelere gönderdik. 70 binden fazla kişinin ülkeye girişini yasakladık bu şekilde. 4 binden fazla kişi tutuklandı. Bunlar Fırat Kalkanı Harekâtı ve Musul’daki operasyonlar dışında yaptıklarımız.
(PKK/PYD’nin sivil halka saldırı kara propagandası) Sivil halka saldırma noktasında, bunların biliyorsunuz ta Afrin, El Bab, Cerablus, o dönemde de ne yazık ki bunları hep acımasızca yaptılar. Bütün bu adımları atmanın sebebi aslında tahriktir. Yani bir yerde bizi tuzağa düşürmektir. Terör örgütünün yapacağı iş nedir? Dünyaya karşı bir devleti tuzağa düşürmek suretiyle uluslararası camiada bizi adeta günahkâr kılmak. Bu adımı attılar, tabii tutmadı. Aynı şeyi şimdi burada yapıyorlar. Burada bunu yaparken de işte Muhammed Ali’nin 9 aylık öldürülmesi gibi, daha önce meşhur Aylan bebeğin maalesef kıyıya vuran cesedi gibi, bunlar bir tane iki tane on tane değil çok çok fazla. Ama aynı şekilde bu algıyı tersine çevirmek gerek sosyal medyayla gerekse sizler vasıtasıyla, yazılı görsel bunu yürütmemiz lazım.
(Sınırda görevli gazetecilere saldırı) Bazen böyle izlerken biz bile endişeye kapılıyoruz. Allah göstermesin nereden ne zaman, hangi arkadaşımıza bir... Çünkü Amerikan sniper’ları vermiş bunların eline. Sniper’larla buralardan, oralara ateş ediyorlar. Bunları da bizim dünyaya tüm görsel medyamızla, sosyal medyamızla anlatmamız, göstermemiz lazım. Bu hassasiyet içerisinde askerimizin davrandığını görüyoruz. Bu hassasiyetimizi de sonuna kadar koruyacağız. Bizim inancımızda da buna yer yok.
HADDİNİ BİLMEMEKTİR
(KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Barış Pınarı harekâtı hakkındaki sözleri) Gerek Cumhurbaşkanı yardımcım olarak Fuat Bey’in bir cevabı var, gerekse parti sözcümün bu konuda sabahleyin zaten bir cevabı oldu. Tamamıyla bir hadsizliktir, haddini bilmemektir. Şu an itibarıyla dünyada Kuzey Kıbrıs'ın devlet olarak mücadelesini bizden başka veren var mı? Yok. Öyle bir yere doğru savruluyor ki, yeri geldiğinde bizlerden de gereken muameleyi de, cevabı da alacaktır. Kuzey Kıbrıs'taki soydaşlarımız ona da gereken dersi verecektir.”