Gelen son dakika haberine göre; Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldığı canlı yayında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul'da yaşanan kar esaretine dair, "Bu tam anlamıyla basiretsizliktir. Ne yazık ki daha önceki uygulamaları bile devam ettiremeyen bir yönetim elinde İstanbul. Biz, İstanbul'umuzu kaderine terk edemeyiz." ifadelerini kullandı. Erdoğan, "İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere muhalefet belediyelerine genel bütçeden aktarılan paylar, 2019'dan bu yana aşağı yukarı 2 kat artırılmıştır." bilgisini paylaştı. Erdoğan açıklamalarında "CHP'li belediyelerin projelerini engelliyor demek çok büyük bir yalandır. İş yapmak istiyorsanız kimse sizin önünüzü kesemez. Hangi parti olursa olsun proje engellenmez." sözlerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı televizyon programında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Ülke genelinde yaşanan kar yağışı sonrasında İstanbul’da yaşanan görüntülerin sorulması üzerine cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu kar yağışını bir bereket olarak görüyorum. Asla bir felaket olarak telakki etmiyorum. Zira kuraklığın ülkemizde hakikaten ciddi manada toprağımızı tehdit ettiği ve birçok yerlerde meyve, sebze gibi her şeyde sıkıntı yaşadığımız dönemleri geride bıraktık. Bütün tarımda yaşanan sıkıntılar ortada. Hep yağmur yağmur diye bekledik. Şimdi de kar yağışı gelince de farklı bir yaklaşım ortaya koymaya başladık. Kar yağışını engellemek elimizde değil. Ama karın sebep olduğu, özellikle ulaşım sıkıntılarına karşı gerekli tedbirleri almak elimizde.
Burada idareyi elinde tutan kimse gerekli tüm tedbirleri almak durumunda. Ancak bu son kar yağışının etkileri anlamında maalesef özellikle İstanbul’a yakışmayacak görüntüler ortaya çıktı. Tabii İstanbul’da belediye başkanlığı yapmış bir insanım. İstanbul’un neresinde ne var, sıkıntılar nelerdir, nasıl oluyor, nasıl giderilir bunları da bilen birisiyim. Tabii, tuzlanmayan yollarda araçlar kilometrelerce kuyrukları oluşturursa herhalde bunun bir sorumlusu veya sorumluları vardır.
Vatandaşlarımız saatlerce yollarda mahsur kaldı. Bunları ekranlarda izledik. Üstelik daha önceki yılların altında bir miktar kar yağışı söz konusuydu. Buna rağmen İstanbul’da bu sorun gereken yol tuzlama ve yol açma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklandığını ilçe belediyelerinden de dinledik. Bunu yapmayanlar belli. Bu tam anlamıyla basiretsizliktir. Siz kar yağdıktan sonra tedbir alamazsınız. Kış mevsimine girerken tüm tedbirlerinizi almalısınız. Ne yazık ki daha önceki yürüyen uygulamaları bile devam ettiremeyen bir yönetimin elinde şuan da İstanbul. Biz İstanbul’umuzu kaderine terk edemeyiz. Nitekim çalışmaları koordine etmeleri için İçişleri Bakanım ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanımı hemen o gece İstanbul’a gönderdim. Süleyman Bey ve Adil Bey ile yaptığım görüşmeden sonra, ‘süratle siz İstanbul’a intikal etmelisiniz ve orada yerinden bu çalışmaları koordine etmelisiniz’ dedim.”
“BEN GECE SAAT 03.00’E KADAR İŞİ TAKİP ETTİM”
İçişleri Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve ilgili diğer bakanlıkların yaşanan kar yağışları sonrasında aktif bir şekilde görev alanlarında hemen gerekli çalışmalara başladıklarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karayolları Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile koordineli olarak değişen hava şartlarına göre sorumluluğunda bulunan yol ağında gerekli önlemleri aldılar.
2021-2022 yılı kış programı toplam 68 bin 960 kilometre yol ağımızda uygulanıyor. Kar ve buz ile çalışma programımız bu programa göre yapılıyor. Bu çalışmalar yurt genelinde 446 karla mücadele merkezinde gerçekleştiriliyor. 10 bin 916 makine ve ekipman, 12 bin 645 personel görev yapıyor. Siz kalkar da belediyenizde vesaire insanları dışarı döker, onların yerine İstanbul’u hiç tanımayan bilmeyen insanları, belediyeye boca ederseniz işte böyle sıkışır kalırsınız.
Güzergah analizi, karla mücadele çalışmaları, açılan kapanan yollar ve anlık trafik kameralar ile takip ediliyor. Bu son yağış ile ayrıca yolda kalan araçlara, KGM, AFAD, Kızılay ve Valilikler ile koordineli müdahale edilerek insani ihtiyaçların da karşılanması sağlandı. Ben mesela gece saat 03.00’e kadar işi takip ettim. Sürekli arkadaşlarım ile irtibat halinde oldum ve karayollarındaki çalışmaları da bizzat kendileri ile koordine ederek izledim. Sağ olsun arkadaşlarımızın da İstanbul’a vararak ve orada bizzat işin başında durarak çalışmaları takip etmeleri bizleri rahatlattı” şeklinde konuştu.
"CUMHURBAŞKANI, CHP’Lİ BELEDİYELERİN PROJELERİNİ ENGELLİYOR İDDİASI KOSKOCA BİR YALANDIR"
“Ortada doğru olmayan ifadeler var. Yani söylemek istemem ama bir ‘yalan’ söz konusu. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi kalkıp Cumhurbaşkanlığı veya Plan Bütçe Başkanlığı’ndan talepte bulunur ve bu talebin tüm teknik incelemeleri vesaire yapılır ve gereken karar alınır. Tabi bunların da ödenme süreçleri bellidir. Şehirlerine hizmet etmek gibi bir dertleri, gayretleri, kabiliyetleri olmayanlar ne diyor? ‘Engelleniyoruz’. Söyledikleri şey bu. Şimdi burada tüm milletime böyle bir şeyin olmadığını somut rakamlar ile anlatmak istiyorum. Milletim bunları bilsin.
“BEN GECE SAAT 03.00’E KADAR İŞİ TAKİP ETTİM”
İçişleri Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve ilgili diğer bakanlıkların yaşanan kar yağışları sonrasında aktif bir şekilde görev alanlarında hemen gerekli çalışmalara başladıklarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karayolları Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile koordineli olarak değişen hava şartlarına göre sorumluluğunda bulunan yol ağında gerekli önlemleri aldılar.
2021-2022 yılı kış programı toplam 68 bin 960 kilometre yol ağımızda uygulanıyor. Kar ve buz ile çalışma programımız bu programa göre yapılıyor. Bu çalışmalar yurt genelinde 446 karla mücadele merkezinde gerçekleştiriliyor. 10 bin 916 makine ve ekipman, 12 bin 645 personel görev yapıyor. Siz kalkar da belediyenizde vesaire insanları dışarı döker, onların yerine İstanbul’u hiç tanımayan bilmeyen insanları, belediyeye boca ederseniz işte böyle sıkışır kalırsınız.
Güzergah analizi, karla mücadele çalışmaları, açılan kapanan yollar ve anlık trafik kameralar ile takip ediliyor. Bu son yağış ile ayrıca yolda kalan araçlara, KGM, AFAD, Kızılay ve Valilikler ile koordineli müdahale edilerek insani ihtiyaçların da karşılanması sağlandı. Ben mesela gece saat 03.00’e kadar işi takip ettim. Sürekli arkadaşlarım ile irtibat halinde oldum ve karayollarındaki çalışmaları da bizzat kendileri ile koordine ederek izledim. Sağ olsun arkadaşlarımızın da İstanbul’a vararak ve orada bizzat işin başında durarak çalışmaları takip etmeleri bizleri rahatlattı” şeklinde konuştu.
"CUMHURBAŞKANI, CHP’Lİ BELEDİYELERİN PROJELERİNİ ENGELLİYOR İDDİASI KOSKOCA BİR YALANDIR"
“Ortada doğru olmayan ifadeler var. Yani söylemek istemem ama bir ‘yalan’ söz konusu. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi kalkıp Cumhurbaşkanlığı veya Plan Bütçe Başkanlığı’ndan talepte bulunur ve bu talebin tüm teknik incelemeleri vesaire yapılır ve gereken karar alınır. Tabi bunların da ödenme süreçleri bellidir. Şehirlerine hizmet etmek gibi bir dertleri, gayretleri, kabiliyetleri olmayanlar ne diyor? ‘Engelleniyoruz’. Söyledikleri şey bu. Şimdi burada tüm milletime böyle bir şeyin olmadığını somut rakamlar ile anlatmak istiyorum. Milletim bunları bilsin.
MAALESEF İBB ADETA 1994 YILINDA DEVRALDIĞIMIZ DÖNEME GERİ DÖNMÜŞTÜR”
Belediyelerin gelirlerinin bir buçuk katı kadar borçlanması gerektiği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ise bu oranın aşıldığı iddialarının sorulması üzerine cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: Büyükşehir belediyeleri bütçe gelirlerinin en fazla bir buçuk katı kadar borçlanabilir. Bu işin teknik boyutu ve bu yeni değil. 2005 yılından beri var. Burada İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Mart 2019’daki borç tutarı 28 buçuk milyar liraydı, üstelik bunun 6 milyar lirası kendi kurumları ile arasındaki borç-alacak ilişkisinden, yani fiili değil, bilanço borcundan oluşuyordu. Bir cebinden al, öbür cebine koy. Müteahhitlere yani devam eden borçta 5,2 milyar liraydı. Kalan 17,3 milyar liralık borç ise vadesi 30 yıla yayılmış ve çok uygun şartlarda alınmış borçlardı. Halbuki kanuna göre borç limitinin, gelirinin yüzde 150’sini yani 32,3 milyar lirayı geçmemesi gerekiyordu. 2022 için öngörülen borçlanmalar ile bu rakam 73 milyar liranın üzerine çıkacaktır.
Peki neden böyle bir tablo ortaya çıktı? 2018 yılında İstanbul Büyükşehir’de belediye öz gelirlerinin toplam gelirlere oranı yüzde 32 seviyesinde iken bu oran 2020’de yüzde 14’e gerilemiştir. Bununla paralel şekilde merkezi idareden gelen kaynak 2018 yılında toplam gelirlerin yüzde 68’ini, bu oran 2020’de yüzde 86’ya yükselmiştir. Daha açık bir ifade ile İstanbul’da beceriksiz ve liyakatsiz yönetim sebebi ile belediyenin öz gelirleri yok edilmiş, giderlerin tamamı merkezi yönetimden gelen para ile karşılanmaya çalışılmıştır. Böyle olunca da işler tıkanmaya başlamış, Belediye hızla borç batağına saplanmıştır. Bilindiği gibi Batılı kredi değerlendirme kuruluşları, CHP’li İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediye’lerini finansal sıkıntılar sebebi ile ‘riskli’ kategoriye almıştır. Maalesef İstanbul Büyükşehir Belediyesi adeta 1994 yılında bizim devraldığımız döneme geri dönmüştür. Rabbim 2024’e kadar İstanbul halkının yardımcısı olsun. Biz hükümet olarak kendi sorumluluk alanımızda, ilçelerde de AK Parti Belediyeleri olarak kendi sınırlarımız içinde İstanbul’a hak ettiği hizmetleri vermeyi sürdüreceğiz.”
“BİZİM İRAN’A BİR BORCUMUZ KESİNLİKLE SÖZ KONUSU DEĞİL”
İran’ın Türkiye’ye enerji akışını kesmesi hakkındaki gelişmelerdeki son durumun sorulması üzerine de cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bir kere İstanbul Büyükşehir Belediyesi değiliz. Bizim İran’a falan bir borcumuz kesinlikle söz konusu değil. Tam aksine bu iddialar yalandır ve Cumhurbaşkanı İbrahim Bey ile yaptığım görüşmede de kendilerine söyledim. Onlar bir arızadan ötürü bu işi 10 gün 15 gün erteleme durumumuz olacak dediler. Biz kendilerine daha önceden bu işin Haziran’a kadar ertelemek suretiyle, eğer bu gaz akışı devam ederse biz de bu sert geçen kışı daha rahat şartlarda atlatırız dedik. Tabi şuan İran’da da kış şartları çok sert, onlar da bundan dolayı bir sıkıntıları olduğunu bana ifade etti. Bütün bunlar ile beraber, ‘en kötü şartlarda bir 10 gün burada eğer esneme yaparsak bu süreci atlatırız’ dedi Sayın Cumhurbaşkanı. Bu arada da tabii Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızdan bir ekibi gönderdik. Ayrıca BOTAŞ’tan bir ekip orada. Onlar da görüşmelerini yapıyor, öyle zannediyorum ki, fevkalade bir durum olmadan 10 gün bilemediniz 15 gün içerisinde tekrar bu doğalgaz akışı devam edecek. Tabi ki tedbirlerimiz var. Biliyorsunuz Tuz Gölü’nün altında bir depolama çalışmamız, bunun yanında gemilerimiz ile gelen doğalgazlarımız var. Bunlarla beraber gaz akışının sağlanması da gerçekleşecek ve kış ortasında vatandaşımızı birinci derecede korumak durumundayız” şeklinde konuştu.
ELEKTRİKTE KADEMELİ FATURALANDIRMA
Elektrik faturalarındaki kademeli fiyatlandırma konusunun sorulması üzerine cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Salgın koşulları nedeniyle alınmış tedbir. Dünyada elektrik üretiminin ana hammaddelerinden olan kömür fiyatlarında 5 kat, doğalgaz fiyatlarında 10 kat artışlar söz konusu. Enerji piyasalarının sürdürebilirliği için zorunlu miktar kadar bir düzenleme yapılmış olmakla birlikte fiyatlarda sübvansiyon hala mevcuttur. 2021 yılında vatandaşlarımızın elektrik faturalarında yüzde 50, doğalgaz faturalarında ise yüzde 75 oranda devletimiz sübvansiyona gitmiştir. Böylece toplamda 100 milyar lirayı bulan maliyeti devletimiz sübvanse ederek karşıladı ve tarifelere de bunu yansıtmadı. 2022 yılında benzer sübvansiyonlar yine devam edecektir.
Ayrıca bir konut abonesinin aylık elektrik ve doğalgaz faturası için ödediği toplam tutar 2002 yılında net asgari ücretin yüzde 47'sini oluşturuyordu. Aynı miktardaki tüketim için bu oran 2022'de yüzde 12,9 seviyelerine düştü. Kademeli tarife Türkiye'deki hanelerin ortalama elektrik tüketimleri hesaplanarak 150 kilovat saat olarak belirlendi. 2021 yılı verilerine göre ülkemizdeki konutlarda ortalama tüketim aylık 134 kilovat saat olarak gerçekleşti. Aylık 150 kilovat saatlik tüketim düşük tarifeden, 150 kilovat saati aşan tüketimler daha yüksek faturalandırılıyor. Aylık 150 kilovat saat miktarı; 1 ay 30 gün varsayılarak günlük 5 kilovat saatin 30 güne tekabül eden miktarından hareketle oluşuyor. Kademeli tarifenin amacı şu; elektriğin verimli kullanımını teşvik etmek. Dar gelirli vatandaşların kullandığı elektriğin sübvanse edilmesini sağlamak, uygulama yeni başladı. Önümüzdeki günlerde kullanım verileri de takip edilecek.”
Faiz politikası hakkında atılacak adımların ve yol haritasının sorulması üzerine cevap veren Erdoğan, “Uyguladığımız akılcı politikalarla kamu maliyesi, bankacılık sektöründe ciddi kazanımlar ve güçlü bir duruş elde ettik. Bunun yanında faiz oranlarında tarihi düşük seviyeleri yakalama başarısını göstermiştik. Türkiye 2013 yılında tarihinin en düşük faiz ortamını yakaladı. Bir dizi iç ve dış olumsuz gelişmeyle bu süreç kesintiye uğradı. Son 20 yılda altyapı yatırımlarında önemli mesafeler kat ettik. Doğrudan yatırımları destekleyen güçlü bir teşvik sistemine sahibiz. Ülkemizde iş yapma ortamının geliştirilmesi için devrim niteliğinde adımlar atıldı. Üretim odaklı ihracat ve istihdamı arttırmak hep önceliğimiz oldu. Bütün bunlar yeni modelimizin uygulanmasına yönelik uygun zemini hazırladı. Nihai amacımız olan dengeli ve sürdürülebilir büyümeye kesinlikle ulaşacağız. Dengeli büyüme, büyüme kompozisyonunun dış talep lehine iyileştirildiğine dair bir görünümü ifade ediyor. Sürdürebilir büyüme ise makro dengelerin korunduğu büyüme çerçevesine işaret ediyor. Yüksek faiz ortamının orta-uzun vadede kırılganlık oluşturduğu aşikar.
Bu ortamda kaynaklarımız üretime gitmiyor. Bu da ekonomik olarak güçlenmek isteyen ülkemizin gelişmesine ket vuruyor. Biz bu sebeple düşük faiz ortamında kaynaklarımızı üretim, istihdam, ihracat ve büyüme olarak kullanmak istiyoruz. Biz önümüzdeki döneme çok iyimser bakıyoruz. Son dönemde döviz kurlarındaki istikrarlı seyir, bu iyimser bakışımızı da destekliyor. Kamusal kaynakları ve banka kredilerini etkin ve verimli şekilde üretimin arttırılması için kullanarak bu mücadelede başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu model ile birlikte ülkemiz daha güçlü hale gelecek, ekonomimiz olası spekülatif ve manipülatif müdahalelerden daha az etkilenecektir. Bundan eminiz” şeklinde konuştu.
MERKEZ BANKASI FAİZ KARARI
Merkez Bankası politika faizi ile bankaların uyguladığı faiz arasındaki makasın açıklığının sorulması üzerine cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:
“Bu makas özellikle de özel bankaların bu konuda hala sömürü çarkını devam ettirme gayretinin olduğunu görüyoruz. Vatandaşlarıma sesleniyorum; diyorum ki kamu bankalarına gidin. Kamu bankalarına gitmek suretiyle de böyle bir sömürü çarkı içerisine girmeyin. Kamu bankaları bu konuda hassas. Vatandaşını kesinlikle yüksek faizle sömürme gibi bir gayretin içerisine giremez. Bundan rahatsız olacak özel sektör bankaları biliyorum. Ama bunu söylemeye mecburum. Biz bu ülkede tüketim ekonomisine destek vereceksek, sömürü yoluyla değil vatandaş temin ettiği kredisini gelsin sizinle de kullansın. Ama siz böyle yaparsanız gideceği yer neresidir? Uygun krediyi veren kamu bankasıdır. Oralar vasıtasıyla, konut kredisi mi, araç kredisi mi, onları da buradan temin edecek. Faizden medet umulmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla ile büyüme kararımızı her zaman açıklıyorum. Bankalarımızın bu yaklaşımı benimsemeleri çok önemli. Benimsemedikleri takdirde bizim de mücadelemiz devam edecektir.”
Enflasyon ile mücadele kapsamında atılacak adımların atılması üzerine cevap veren Erdoğan, “Küresel enerji ve emtia fiyatlarında ciddi bir artış yaşandı. Uluslararası taşımacılık faaliyetlerinde, navlun fiyatlarında yükselişler oldu. Küresel tedarik zincirindeki bozulmalar açık ve net ortada. Bütün bunlar ile beraber girdi maliyetlerinde yine önemli artışlar oldu. Bu durum tüm dünyada enflasyonist baskıları artırdı. Maliyet enflasyonuna yol açan bu gelişmeler diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de etkili oldu. Çoğunlukla dışsal ve geçici olan faktörlerin normalleşmesi ile birlikte yurt içi finansal piyasalarda bir dengelenme söz konusu.
Dünyanın ekonomide en büyüğü Amerika, eğer enflasyonla mücadelede bu işi başaramıyorsa, batı ülkeleri bu işi başaramıyorsa, kendi ülkemizdeki şartlara da buna göre bakmamız lazım. Bu dengelenme 2022 enflasyon görünümüne, olumlu katkı sağlayacaktır. Enflasyonla mücadele önceliğimizdir. Enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak, enflasyonun olumsuz etkilerini vatandaşlarımıza asgari düzeyde yansıtmak amacıyla gerekli adımlar atılıyor. Bu adımları kararlı şekilde atarken de para ve maliye politikalarında güçlü bir koordinasyonumuz var. Rekabeti ve verimliliği arttırıcı yapısal politikaları da hayata geçiriyoruz. Bu yolla enflasyonun düşürülmesini hedefliyoruz. Bu kapsamda Fiyat İstikrarı Komitesi düzenli toplanıyor, fiyat hareketleri yakından izleniyor. Para politikası etkinliğinin sınırlı kaldığı arz şokları durumlarında da alınacak tedbirler bütüncül bir bakış açısıyla gözden geçiriliyor. Neticesini de bu şekilde alacağımıza inanıyorum” diye konuştu.
KUR KORUMALI TL MEVDUAT HESABI
Kur korumalı mevduat hesabı sisteminin detaylarının sorulması ve yöneltilen eleştirilerin sorulması üzerine cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Muhalefetin bugüne kadar iktidar olarak 20 yıl içerisinde hangi yaptığımıza ‘doğru’ dediği vakidir. Sağlık sisteminde şehir hastanelerini yaptık, Marmaray'ı yaptık, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü inşa ettik, Osmangazi köprüsünü yaptık, 26 havalimanını 56'ya çıkardık ‘doğru’ mu dediler? Böyle bir şey yok. Ben şu şehir hastaneleri konusunda 'bütçede yeri neresidir' diyen mantığı anlamıyorum. O mantık bu ülkede SSK'nın başındayken hastanelerimizi rezil eden mantıktır. Onun döneminde hastanelerimiz sefil olmuştur. Hatırlayın rahmetli Savaş Ay’ın programında oradaki hastaların konumunu ve kolu kangren olan o yavrunun halini hatırlayın. Hiçbir zaman bunlar kalkıp da bu güzelliklere ‘hayırlı olsun’ demeyeceklerdir.
TL cinsinden enstrümanlara güveni arttırmak ve tasarruflarını TL'de değerlendiren vatandaşlarımızın, kurdaki oynaklık karşısında mağdur olmaması için kur korumalı mevduat sistemini gündeme aldık. Şimdi bunu diyenler, bir kere siz ne zaman iktidar oldunuz ki? 20 yıldır bu ülkeyi biz yönetiyoruz. Uygulamanın başlarında olmamıza rağmen vatandaşlarımızın kur korumalı TL mevduata katılımları muhteşem. 25 Ocak 2022 tarihi itibariyle bu hesaplarda toplam büyüklük 203 milyar lirayı aşmış durumda. Bu miktarın 58,6 milyar lirası da döviz hesaplarından dönüşen tutar. Bu bakiyede 187,8 milyar lira ile gerçek kişilerin payı yüzde 92,5 düzeyinde.
Tüzel kişiler ise 15,3 milyar lira ile yüzde 7,5 paya sahip. Kur korumalı mevduat ve katılım hesabına ek olarak attığımız bir dizi aksiyon adımı da yakın zamanda uygulamaya girdi. Döviz kurundaki oynaklık nedeniyle fiyatlamada zorluk yaşayan ihracatçı ve ithalatçılarımıza yönelik döviz satım ihaleleri başladı. Devlet tahvillerinden elde edilen gelirlere stopaj oranını sıfırladık. Temettü gelirlerine uygulanan stopaj oranını ise yüzde 15’ten 10’a düşürdük. Bireysel emeklilik sistemine devlet katkısını yüzde 30'a çıkardık. Bazı yatırım fonlarından elde edilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi de sağlanmış oldu. İhracat ve imalat sanayii şirketlerine 1 puanlık vergi indirimi uygulaması da başladı. Önümüzdeki dönemde bireysel ve kurumsal yatırımcılara yönelik alternatif borçlanma enstrümanlarının ihraç edilmesi de planlanıyor. Bu adımları da atacağız.”
"KDV'Yİ BASİTLEŞTİRMEK İÇİN ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR"
KDV indirimi konusundaki gelişmeler hakkında da bilgiler veren Erdoğan, “Ekonomi programımızda özellikle KDV'de etkinlik, adalet, basitleştirmeyi sağlamak amacıyla çalışmalar yapılacağı yönünde karar almıştık. Kayıt dışı ekonomiyi azaltmak, iş ve yatırım ortamını iyileştirmek, ihracatı arttırmak gibi KDV konusunda da Hazine ve Maliye Bakanlığımız çalışmalarını yürütüyor. KDV oranlarının sadeleştirilmesi, oran farklılıkların giderilmesi, uygulamada kolaylık sağlayacak konularda Gelir İdaresi Başkanlığımız çözüm önerilerini de alıyor. Bu şekilde gelen talep ve değerlendirmeler etraflıca analiz edilip atılması gereken adımlar varsa o adımları gerçekleştireceğiz. Her türlü ürünler bu konuda masaya yatırılarak bunların arz talep dengesi içerisindeki yeri neyse o adımları atacağız” şeklinde konuştu.
UKRAYNA GERİLİMİ
Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerilim konusundaki yaklaşımın sorulması üzerine de cevap veren Erdoğan, “Bu gelişmeleri uygun bulmamız, hayırlı bulmamız mümkün değil. Çünkü bölge bizim bölgemiz. Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimin yeni bir krize dönüşmesini istemiyoruz. Bunun için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu tekrar söylüyoruz. Putin ve Zelensky'ye bu mesajlarımı ilettim iletmeye de devam edeceğiz.
Bölgede barış, huzur ve istikrar istiyoruz. Her iki ülke de Türkiye'nin samimiyetinin ve iyi niyetli olduğumuzun farkında olduğunu düşünüyorum. Örneğin iki lideri ülkemizde arzu ederler ise ülkemizde bir araya getirerek barış ortamının yeniden tesisine giden yolu açabiliriz. Şu unutulmamalıdır ki, iki bölge ülkesinin birbiri ile savaşmasının ne taraflara ne de bölgemize bir getirisi olamaz. Bölge istikrarsızlıktan yeterince çekti, bu bize de ziyadesiyle olumsuz yansıyor. Daha fazla savaş ve acı istemiyoruz. Kaldı ki işin, Rusya'nın Batı camiasıyla olan ilişkisiyle alakalı kısmı var. Meselenin diyalogla halledilmesini, güç kullanılmasından kaçınılmasını gerekli görüyoruz. Bu konuda malum NATO’nun kurmuş olduğu devreler var ve bu devlerin de başarılı olması en büyük temennimizdir” açıklamasında bulundu.
“RUSYA’NIN SİLAHLI BİR SALDIRI YOLUNA GİTMEYECEĞİNİ TEMENNİ EDİYORUM”
Rusya’nın Ukrayna’ya bir saldırısı durumunda NATO ülkesi olan Türkiye’nin konumunun ne olacağının sorulması üzerine cevap veren Erdoğan şunları kaydetti:
“Ülkemiz Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine en başından beri destek verdi. Rusya'nın, Kırım'ın ilhakı başta olmak üzere Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü zedeleyen adımlarına karşı net bir tutum sergiledik. Bu tutumumuzun değişmesi söz konusu değildir. Rusya’nın Ukrayna’ya silahlı bir saldırı ve işgal yoluna gitmeyeceğini temenni ediyorum. Zira böyle bir adım be Rusya ne de bölgemiz için akılcı bir hareket olamaz.
Umarım gerginlik böyle bir noktaya ulaşmaz. Biz de zaten bu anlayışla ve sorumlu bir bölge ülkesi olarak gerginliğin silahlı çatışmaya dönüşmesini engellemek için elimizden gelen her çabayı göstermeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Rusya'yı dinlemeye ve anlamlı bir diyaloğa ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Rusya'ya bazı taleplerin neden kabul edilemez olduğunu anlatmamız lazım. Bu yönde de bir diyaloğun NATO’nun Rusya tarafından daha iyi anlaşılmasını ve anlatılmasını sağlayacağını inanıyorum. Biz şu anda Sayın Putin'i de ülkemize davet ettik. Yanıt bekliyoruz. Kendisiyle ikili görüşmeyi yapmak suretiyle bazı adımlar atalım istiyoruz. Şu an bizim arzumuz diyalog ve diplomasi yoluyla krize çözüm bulunmasıdır. Hem Rusya'ya hem Ukrayna'ya yapıcı ve itidalli davranmaları yönündeki çağrılarımızı sürdürüyoruz. Türkiye NATO müttefiki olmanın yükümlülüklerini bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yerine getirmeye devam edecektir. Bu konuda her hangi bir tereddütte gerek yoktur.”
Erdoğan Türkiye olarak Suriye ve Libya meselelerinde dezenformasyon kampanyaların hedefi olduklarını aktardı. Erdoğan, “Türkiye olarak biz de örneğin Suriye, Libya meselelerinde kampanyaların hedefi haline getirilmek istendik. Suriye'nin kuzeyinde teröre karşı gerçekleştirdiğimiz harekatlar, PKK/YPG terör örgütüyle haklı mücadelemize yönelik dezenformasyon kampanyaları oldu. Bunlardan hareketle uygulamaya sokulan haksız tedbirlerin boyutunu düşündüğümüzde başka örnekleler karşılaştırma yapmak doğru olmaz. Ancak bugün bazı eleştireler maruz kalanların karşılaştığımız bu haksızlığı anlaması da mümkündür. Biz bu anlayışı da özellikle birinci derecede NATO üyesi ülkelerden bekliyoruz. Nedir bu işte bakıyorsunuz Amerika’nın Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine binlerce tır silah mühimmat getirmesi gibi biz bu uyarıları müttefikimiz Amerika yapmış olmamıza rağmen maalesef netice alamadık” ifadelerini kullandı.
SEZEN AKSU'NUN TARTIŞILAN ŞARKISI
Erdoğan Çamlıca Camii’ndeki sözlerinin muhatabı Sezen Aksu olmadığını vurgularken şu ifadeleri kullandı: Sezen Aksu Türk müziğinin önemli bir ismidir, şarkılarıyla insanımızın duygularına tercüman olmuş bir sanatçımızdır. Diğer taraftan ben ülkenin Cumhurbaşkanı olarak insanımızın hangi inançtan olursa olsun dini değerlerine yani kutsalına laf edilmesine müsaade etmem. Burayı birbirinden ayırmamız lazım. İnsanımızın kutsallarına yönelik hassas bir duruşum var. Bunu da herkes bilir. Dilini koparma ifadesini bir kişinin şahsına değil, kutsallarına karşı hakaret dönük bir tavır olarak ifade ettim.
Özgürlüğün sınırları hakaret etmek, rencide etmek ya da kutsallara kötü sıfatlar yakıştırmak değildir. Demokrat Parti döneminde Atatürk'ü Koruma Kanunu çıkardık. Şimdi biz kutsallarımızı korumak için bir kanun mu çıkaracağız. Bu bir duruş. Özgürlüğün sınırları hakaret etmek, rencide etmek, kutsallara kötü sıfatlar yapıştırmak değildir. Bizim dinimiz tüm peygamberlere saygı ve hürmeti emrediyor. Ne zaman birbirimize inançlarımıza değerlerimize saygı duyacağız? Ne zaman bu konularla gündem oluşturmaktan vazgeçeceğiz. Kimse toplumumuzu kutuplaştırmaya özelliklede bütün bu konulara yönelik görmezlikten gelmemiz beklenmemeli. Bir millet olarak kardeşçe yaşamanın teminatı birbirimize olan saygıdır. Bu saygıyı ortaya koymaya mecburuz. Cumhurbaşkanı olarak da bu hassasiyetimin de isim vesaire zikretmeden ortaya koyduğum ilkenin kabulüdür. Öyle zannediyorum ki bu ilkenin kabulünü de herkes kabullenecektir.
SEDEF KABAŞ'IN TUTUKLANMASI
Gazeteci Sedef Kabaş'ın Cumhurbaşkanına hakaret suçundan tutuklanmasına ilişkin Erdoğan, “Burada ki hakaret şahsımla alakalı değil temsil ettiğim makama yöneliktir. Devletin, devleti yöneten Cumhurbaşkanı’nın ve Cumhurbaşkanlığı makamının hedef alınması söz konusu. Biz Cumhurbaşkanlığı makamının ve millet iradesinin izzetini korumakla yükümlüyüz. Bulunduğum makam bunu gerektiriyor. Bunu ben mi söylüyorum? Türk Ceza Kanunu söylüyor. Bizim bunlara prim vermemiz söz konusu olamaz. Hukuk neyi gerektiriyorsa sonucu ne olursa olsun burada gereği yapılacaktır. Bunun ifade özgürlüğüyle de alakası yoktur. Siyasette elbette eleştiri olur, söyleyecek bir şeyim yok, ama bu temiz bir dille olmalı” şeklinde konuştu.
CHP'nin Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen maddenin kaldırılmasıyla ilgili teklifi hakkındaki soruya cevap veren Erdoğan şu değerlendirmelerde bulundu:
“CHP'nin, 'Cumhurbaşkanına hakaret maddesinin kaldırılması' teklifi de tam bir garabet. Bunlar milletin bu makamlara kendilerinin getirmeyeceğini bildikleri için bizim elde edemeyeceğimiz makamlara gelenlere herkes istediği gibi saysın sövsün diyorlar. Bu makamların şerefini, saygınlığını biz bu aziz milletle birlikte koruyacağız. Hemen hemen bütün ülkelerde Cumhurbaşkanlarına, devlet başkanlarına hakaret etmek suçtur. Bu ülkenin seçilmiş iradesine de istediğiniz gibi hakaret etme lüksünüz olamaz. Bu milletin bir evladı olarak yüzde 52 oy ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanıyım.
Esasında bunların hakaret ettikleri Tayyip Erdoğan değil milletin ta kendisidir. Millete olan nefretlerini ortaya koyuyorlar. Milletin evi dediğimiz Türkiye Cumhuriyeti yönetim merkezine ahır benzetmesi de tümüyle bu aziz millete hakarettir edepsizliktir. Muhalefetin de bu kadar ağır sözleri ifade özgürlüğü eleştiri gibi göstermesi bunların edebini siyasi ahlakını gösteriyor. Şahsıma ve temsil ettiğim makama hakaret ettiği kendilerine hak görenlerin şunu bellemelerini fayda var. Kabul etseler de etmeseler de Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin yüzde 52 ile seçilmiş Cumhurbaşkanıdır. Bu makama saygısızlığı kanunlarımızda cezası açıktır. Bu suç cezasız kalmayacaktır.
Herhalde CHP genel merkezine ahır yakıştırması yapanlara CHP yönetimi iyi gözle bakmaz. Biz onlar gibi hakarete başvurmuyoruz, her vatandaşın hakkı olan adalete başvuruyoruz. AK Parti iktidarları demokrasi ve fikir hürriyetini adeta taçlandırmıştır. Fikir ve ifade hürriyetinin hakaret içermediği sürece herkes için bir hak olduğunu AK Parti iktidarları bu ülkeye hatırlattırmıştır. Bu konunun takipçisi olacağız. Bu yapılan bir anlamda nefret siyasetidir. Toplumun önüne proje koyamayanlar, vatandaşlar arasına nefret tohumları serpme inancındalar. Bunu, sağlık kontrolü için getirildiği hastaneye girerken kelepçesiz ellerini arkadan birleştirerek ters kelepçe vurulduğu algısı oluşturmaya çalışmasında da gördük. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Devletin makamlarına ağız dolusu hakaret ederek toplumun bir kesimini nefretle donatanlar, yaptıklarının cezasını da hukuk çerçevesinde görecektir.
"Edirne'deki İmralı'dakine hesap verecek" sözünün ne anlama geldiğini açıklayan Erdoğan, “Onu aslında Abdullah Öcalan'a sormak lazım. Öcalan'ın Demirtaş'ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek. Terör örgütü PKK elebaşını bırakacak tek bir iktidar olur. O da HDP'nin içinde olduğu zillet ittifakı iktidara gelirse böyle bir şey olabilir. HDP'nin terörist elebaşıyla ilgili 'Heykelini dikeceğiz.' vaatlerini hatırlayın. O günlere şöyle bir geri dönün. Terör örgütüne sırtlarını yasladıklarını nasıl açık açık söylediklerini hatırlayın. 'Biz sırtımızı şuraya dayıyoruz.' diyenleri hatırlayın. 'FETÖ'cüleri serbest bırakacağız.' diyenler yine bunlar değil mi? CHP değil mi? Allah'ın izniyle milletimizin feraseti ve sağduyusuyla böyle bir şey hiçbir şey gerçekleşmeyecek” dedi.
Erdoğan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in açıklamalarına ilişkin, “Bu hanım terörist başının salıverileceğini zannediyor. Teröre, teröriste karşı tavizsiz mücadele ederken bu hanımefendinin böyle bir iftirada bulunması siyaset değil, tek kelimeyle yalandan medet ummasıdır. Gözleri var duymazlar, kulakları var duymazlar. Çünkü onların kalpleri mühürlenmiştir. Hanımefendi sözlerimizi işine geldiği gibi anlıyor. Çünkü işine HDP'ye verdiği sözler geliyor. Sözleri içeriğinden ayrıştırarak, amacından uzaklaştırılarak yalanlarına malzeme yapanlar, milleti aldatmaktan başka hiçbir şey yapmıyorlar” diye konuştu.
Erdoğan, "Öcalan, Demirtaş'ın açıklamalarından rahatsız" ifadesini hatırlatılarak "Devletin elinde böyle bir bilgi mi var?" sorusuna, "Var ki söylüyorum" yanıtını verdi.
NECİP HABLEMİTOĞLU SUİKASTI
Merhum Necip Hablemitoğlu’nun suikastın katil zanlılarından Nuri Gökhan Bozkır'ın Ukrayna’dan Türkiye’ye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından getirildiğini açıklayan Erdoğan, şu bilgileri verdi:
“FETÖ'nün devlet içerisindeki kadrolaşma çalışmalarını anlatan ‘Köstebek’ isimli kitabını yayınlayamadan 18 Aralık 2002’de öldürülmüştü. MİT uzunca bir süredir bu suikastin katil zanlılarından olan Nuri Gökhan Bozkır'ın izini sürüyordu. Bu şahıs kırmızı bültenle aranıyor. Kaçtığı yurt dışından 2015 yılından itibaren FETÖ medya organlarına verdiği röportajlarda ülkemiz aleyhine asılsız iddialarda bulunuyor. İstihbaratımız bu kişinin Ukrayna'da saklandığını tespit etti. Bu şahsın yakalanarak getirilmesi konusunda Zeleneksy'le konuştuk, önceki başkanla ile de 'Bu ülkenizdedir, lütfen bize verin' dedik. Bu kişi şu anda ülkemiz yargısına hesap veriyor. İstihbarat teşkilatımızın yakın markajı, muhataplarıyla olan sıkı diyaloglarla bu iş neticelendi. FETÖ ile irtibatı yanında DEAŞ terör örgütüne silah ve mühimmat temin ettiği bilinen isim. Bu şahsın ülkemize getirilmesi geçmişteki faili meçhul cinayetleri aydınlatma konusundaki kararlılığımızın ispatıdır. Devletimize ve milletimize ihanet eden şebekelerinin oyunlarını her zaman bozduk, bozmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz. Hep söylediğimiz gibi güvenlik meseleleri bizim için bir bütündür. Her çeşidinden terör örgütü ve suç şebekesiyle mücadelemizi aynı hassasiyetle sürdürüyoruz. Geçmişte faili meçhul cinayetlerle istikrarımızı bozmaya çalışanları ortaya çıkararak ülkemize karşı oynanan oyunları deşifre etme konusundaki kararlılığımız da bakidir. Burada kaçtıkları ülkelerde karanlık odaklarla iş birliği yaparak, terör faaliyetlerine devam eden hainlere de bu vesileyle seslenmek istiyorum, dünyanın neresine giderseniz gidin Türk adaleti önüne çıkıp, hesap vermekten kurtulamayacaksınız. Son nefesinize kadar ensenizde olacağız”
İŞÇİ ZAMLARI
Memur ve emeklilere yapılan artış oranının işçilerde de bir beklentiye yol açtığının belirtilerek, "İşçilere de bir müjdeniz olabilir mi? Sorusuna şu cevabı verdi:
“Ekonomide önemli bir değişimi bildiğiniz gibi hayata geçirirken her kesimden insanımızın yaşadığı sıkıntıları bertaraf etmek için de kapsamlı sosyal politikalar uyguluyoruz. Aralık ayında asgari ücreti yüzde 50'nin üzerinde net artış yaptık. Yıllardır gündemde olan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen çalışanların ücretlerini asgari ücret seviyesindeki kısmını gelir ve damga vergisinden muaf tutulması uygulamasını başlattık. Yıllık enflasyon yüzde 36 oranında gerçekleştiği için memur ve emeklilerde buna uygun artışlara gittik. Altını çizerek söylüyorum yıllık değil, 6 aylık dilim için memur ve emeklilerimizin gelirlerinde yüzde 31 artış sağladık. Asgari ücret düzeyindeki gelirlerin vergi dışı kalmasıyla elde edilen yaklaşık 300 liralık ilaveyle birlikte bu destek oranı daha da yukarıya çıkıyor. Böylece memur ve emeklilerimize ciddi bir ilave sosyal destek vermiş olduk. Ayrıca 67 liradan aldığımız ve 1500 liraya kadar çıkardığımız.... Burası çok önemli, hani bazen diyorlar 'Ne verdiniz filan' diye. 67 liradan başladı, 1500 liraya kadar çıkardığımız en düşük emekli aylığını 2 bin 500 liraya yükselttik. Bu açıdan baktığımızda kimi emeklilerimizin maaşlarındaki artış oranı enflasyonun çok üzerine çıkarak, yüzde 60'ları buldu.”
İşçilerimizin toplu sözleşmede aldıkları zammın üzerine ortaya çıkan enflasyon farkı zaten ekleneceğini belirten Erdoğan, “Buna memur sözleşmesinde yaptığımız gibi yüzde 2,5'lik bir artış daha ilave ediyoruz. Böylece işçilerimizin ücretlerinde yüzde 28'i bulan bir artış sağlamış oluyoruz. İşçilerimizin alın terinin karşılığı olan ücretlerini enflasyonun üstünde bir sosyal destekle yükseltmek boynumuzun borcudur. Yaklaşık 700 bin kamu işçisini doğrudan ilgilendiren bu artış için gereken düzenleme kısa sürede yapılacaktır. Özel sektörün de kendi çalışanları için benzer bir iyileştirmeye gideceğine inanıyorum. İşçi ücretlerine yaptığımız bu ilave artışın şimdiden hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.
"BAE ZİYARETİ İLE YENİ BİR DÖNEME GİRİLECEK"
Son dönemde Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde güzel bir ivmeyi yakaladıklarını açıklayan Erdoğan, “Bölgede ortaya çıkan yeni dinamiklerin önemli rol oynadığına inanıyorum. Katar ile diğer bazı bölge ülkeleri arasındaki anlamsız ihtilafın çözüme kavuşturulması bölgede yeni bir işbirliği ruhunun hakim olmasına vesile oldu. Neticede yeni bir döneme girildi. Yeni ortamda ülkemizin Körfez bölgesine yönelik ilkeli ve iyin niyetli tutumun artık daha iyi anlaşılmaya başlandığını görüyorum. Bu ülkelerin hepsiyle güçlü kültürel, beşeri ve ekonomik bağlarımız var. Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarına verdiğimiz önemi öteden beri uyguluyoruz. Halklarımız kardeş ekonomizmlerimiz birbirine tamamlayıcı nitelikte. Bu ciddi işbirliği potansiyelini en iyi şekilde değerlendireceğiz. Tüm bunlar tabi körfez ülkelerin tümüyle farklı alanlarda karşılıklı çıkara dayalı yani ‘kazan kazan’ esasına dayalı olarak yürüyor ve böyle de yürüyecek. Bu birliğin tesisi için son derece elverişli ortam önümüzde. Netice itibariyle Karşılıklı faydaya, ortak çıkarlara dayalı bu yeni bölgesel işbirliği döneminin eşiğinde olduğumuza inanıyorum. 14 Şubat'ta inşallah özellikle Birleşik Arap Emirlikleri'ne yapacağımız ziyaret adeta yeni bir dönem olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
DOĞU AKDENİZ'DE GELİŞMELER
ABD'nin Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı Projesi (EastMed) girişiminden desteğini çekmesine ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, “Amerika burada kendisi için yapmış olduğu maliyet hesabı diyebilirim, menfaat hesabı diyebilirim, beklediğini görmeyince çekildi. Biz şu anda Libya ile yapmış olduğumuz anlaşmayla birlikte Libya’da şu anda iş adamlarımızın önemli adımları var. Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayan hiçbir bölgesel projenin başarılı olması mümkün değil. Coğrafyamızda da bu gerçeği zaten görüyoruz. Boru hattı projesi ise teknik ve ticari fizibilitesi olmayan Rum-Yunan ikilisinin siyasi saiklerle ortaya attığı bizi ve KKTC'yi dışlamaya yönelik afaki projeydi. Amerika’nın nihayet bu gerçeği görmesi memnun edicidir. Biz Doğu Akdeniz'de kapsayıcı işbirliğinden ve hakça paylaşımdan yanayız. Bunun için 2020’de kapsamlı Doğu Akdeniz konferansı önerdik. Ama buna cevap maalesef gelmedi” dedi.
İSRAİL İLE İLİŞKİLER
İsrail'in bu konuda bazı adımlar attığını belirten Erdoğan, "İsrail'in bu konuda bazı adımlar attığını görüyoruz. İsrail’le de bu alanda her türlü adımı atmaya varız. Sayın Cumhurbaşkanı Herzog Şubat'ın başında bir ziyareti söz konusu. Bu ziyaretle birlikte İsrail-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlayabilir. Bunu da olumlu gelişme olarak özellikle bu akşam ifade etmek istiyorum” ifadelerine yer verdi.
'F-35 KONUSUNDA AMERİKA İLE GÖRÜŞMELER OLUMLU YÖNDE'
Amerika'nın yetkilileriyle Milli Savunma Bakanının görüşmelerinin olumlu istikamette geliştiğini vurgulayan Erdoğan, “Şu anda bir gerçek var ki, hep birlikte kabul etmemiz lazım. Dünya siyasetinde liderler düşman üretmek için yoktur. Liderler dost kazanmak için vardır. Dost kazanmakta ne kadar başarılı olursanız ülkeniz de o kadar güçlü olur. Benim tabii gerek Bush ve ondan sonra tabii Obama dönemi aynı şekilde gayet olumlu bir dönemin hayata geçirdiğimiz ki, Amerika'da başkan olarak Türkiye'ye ilk gelen Obama olmuştur. Onunla yürüttüğümüz diyalog ondan sonraki süreçte Trump'la aynı şekilde devam etti. O da iyi bir süreçti. Doğrusu Biden'la olan münasebetlerim Obama dönemine dayanıyor. O dönem başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Diyaloğumuzun olduğu dönem. Beklentilerim daha farklı idi. Son Roma görüşmemizden sonra bir bu konuda yeni gelişmelerin olacağına inanıyorum.
F-35 konusunda Amerika'nın yetkilileriyle Milli Savunma Bakanımızın görüşmeleri olumlu istikamette gelişiyor. F-16'ların gerek bakımı, yeni F-16'ların alacağımıza karşılık verilmesi, bu istikamette şu anda Amerikan Savunma Bakanı ile bizim Milli Savunma Bakanımız sayın Hulusi Paşa arasında görüşmeler devam ediyor. Yeni büyükelçiye bugün hayırlı olsun dedik. Temenni ederim ki, yeni süreçte hızla bu adımları atarız. Türkiye-ABD ilişkileri geçmişte olduğu gibi olumlu bir yere oturturuz” açıklamasında bulundu.
'S-400 TEDARİKİMİZİN ARKA PLANI BİZDE SAKLI OLAN ANLAYIŞTIR'
Bizim S-400 sürecimiz devam ettiğini belirten Erdoğan şu şekilde konuştu: Bizim kimden ne alacağımızın kararını bizim dışımızdakiler vermeyecek. Çünkü, S-400 tedarikimizin arka planı bizde saklı olan anlayıştır. Savunmada, taarruzda ne yapacağız herhalde bunları bizim bilmemiz lazım. Kimse bize sorarak kendi ülkesinin savunma sistemlerini oluşturmuyor. Biz de kendi savunma sistemlerimizi oluştururken herhalde birilerine sormayacağız. Göreve geldiğimizde savunma sistemlerinde yerlilik oranı yüzde 20’iken ş u anda savunma sanayimizde yerli ve millilik yüzde 80'e çıktı. Farklı bir şekilde güçleniyoruz, güçlenmeye mecburuz. Çevremizde birçok yerde kendine göre hesabı olanlar var. İşte başta Yunanistan'da, Fransa'da. Biz kendi kendimize yetmenin gayreti içindeyiz. Herhalükarda güçlenerek yolumuza devam ediyoruz.”
Kaynak Milliyet