Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basın mensuplarına gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bugün 17 Ağustos depreminin sene-i devriyesi olduğunu hatırlatarak, depremde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet diledi.
"Türkiye Cumhurbaşkanı" ifadesiyle ilgili birtakım spekülasyonlar yapıldığını hatırlatan Kalın, "Cevdet Sunay'dan itibaren Türkiye Cumhurbaşkanı ifadesinin kullanıldığını ifade etmiştim. Bunu biraz daha geriye götürmek mümkün, ifade biraz daha eski. Türkiye Reisicumhuru ifadesi cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve İnönü tarafından da geçmişte kullanılmıştı. Dolayısıyla bunun üzerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin kazanımlarına dönük birtakım spekülasyonların yapılmasını doğru bulmadığımızı bu vesileyle ifade etmek istiyorum.Türkiye Cumhuriyeti, bu milletin yönetim şeklidir. Bu milletin egemenliğini özgürlüğünü, bağımsızlığını garanti altına alan devlet biçimimizdir, şeklimizdir, yönetim modelimizdir. Bu konuda herhangi bir taviz verilmesi, geri adım atılması söz konusu değil. İfadeleri de hem dil hem tarih açısından teamüller açısından doğru bir şekilde kullanmakta fayda olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Gümrük Birliğinin güncellenmesi konusu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik açıklamaları sorulması üzerine, şunları ifade etti:
"Bu açıklamalar tabii talihsiz açıklamalar. Almanya'da devam etmekte olan seçim atmosferinde yapıldığını düşündüğümüz, düşünmek istediğimiz açıklamalar. Türkiye'yi böyle yüzde 50 şurada, yüzde 50 burada gibi tasniflere tabi tutarak birtakım dışarıdan siyasi mülahazalar yapmak son derece sıkıntılıdır, demokratik ilkelere de aykırıdır. Aynı mantıkla biz Almanya için benzer bir analiz yapsak Sayın Merkel'in tepkisi ne olur acaba? Ona oy vermeyen, yüzde 60-70-50 her neyse, kitlenin de bizden beklentileri var gibi birtakım söylemlere girsek herhalde bunları kendileri de hoş karşılamazlar. Dolayısıyla bunları seçim atmosferinde yapılmış popülist değerlendirmeler olarak değerlendiriyoruz. Açıkçası çok da ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyoruz."
Kalın, Gümrük Birliği meselesine ilişkin, "Öncelikle bir AB üyesi ülkenin bütün AB kurumlarına talimat verir tarzda tutum içerisine girmesi doğru değil. Gümrük Birliği Anlaşması kazan-kazan esasına göre yapılmış bir anlaşmadır. Burada Türkiye'nin de Avrupa ülkelerinin de kazanmasını esas alan bir ilişkiden bahsediyoruz. Bu engellendiği zaman, ötelendiği zaman, iptal edildiği zaman bundan sadece Türkiye zarar görmez, Avrupa ülkeleri de zarar görür." dedi.
Kalın, yeni yatırımların gelmeye devam ettiğini, en son rüzgar enerjisi ihalesini Türk-Alman konsorsiyumunun en iyi teklifi vererek kazandığını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Bunlar devam edecek. İş dünyasının bu konudaki hassasiyetlerinin doğru yerde olduğunu düşünüyoruz. İlgili birimlerimiz, bu bu konularla herhangi bir tereddüde mahal vermeyecek şekilde yakın temas içinde. Burada Türkiye-Almanya arasında yaşanan bu gerginliği Alman makamlarının bütün Avrupa'ya yayma gayreti onların bir çaresizlik içinde olduğunu gösteriyor. Almanya ve herhangi bir Avrupa ülkesi ile herhangi bir gerilim yaşamak istemeyiz. 'Bunun objektif nedenleri nedir?' diye sorulduğu zaman bununla ilgili söyleyecek sözlerimizin olduğunu ifade etmeliyiz. Kendilerinin dile getirdiği birtakım konular varsa, Türkiye'nin de bu konuda son derece meşru, güvenlik kaynaklı endişe ve taleplerinin olduğunu ifade etmeliyiz. Örneğin şu anda faaliyet gösteren terör örgütleri, bunların uzantıları, PKK, DHKP-C ve son dönemde FETÖ. Bunları kol kanat gerilmesi, Türkiye karşıtı grup ve şahıslara kapı açılması, itibar gösterilmesi büyük soru işaretlerine yol açıyor.
Dolayısıyla Alman makamlarının yapması gereken, burada Türkiye'yi sorgulamak, suçlamak ya da kendilerince birtakım ekonomik tedbirlerle cezalandırmaya çalışmak yerine bu hataları düzeltecek adımlar atmak olmalıdır. Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler, bu seçim dönemi bittikten sonra herkes aklıselim ile düşünür, bu ilişkilerin orta ve uzun vadeli boyutlarını değerlendirir ve tekrar karşılıklı güven ve çıkar ilişkisine dayalı bir ilişki inşa etme imkanımız olur."
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bir gazetecinin CHP'ye yönelik kumpas iddialarına ilişkin sorusuna karşılık, bu iddia ile neyin ve kimin kastedildiğini, kimin işaret edildiğini CHP'nin açıklaması gerektiğini bildirdi.
Kalın, "Zaman zaman Sayın Kılıçdaroğlu'nun Sayın Cumhurbaşkanımıza dönük bu tür ithamlarının olduğunu biliyoruz. Bunun hiçbir objektif, nesnel temelinin olmadığını çok rahatlıkla ifade edebilirim. CHP, kendi içinde birtakım sorunlar yaşıyorsa, liderlik sorunu, yönetim sorunu, vesaire... Bunu kendi içlerinde çözmeleri gereken meselelerdir. Ama bunu Cumhurbaşkanımıza atıf yaparak ya da Cumhurbaşkanımızın adını zikrederek kendini rahatlatma çabası olarak birileri hayata geçirmeye çalışıyorsa burada da hata yaptıklarını ifade etmeliyiz." diye konuştu.
İfadeleri gördüğünü aktaran İbrahim Kalın, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"2019 seçimlerine giderken Cumhurbaşkanı bütün muhaliflere, yani başta CHP olmak üzere bunları tasfiye etmeye çalışıyor, işte kumpas kuruluyor falan gibi... Bakın Cumhurbaşkanımızın 40 yıllık siyasi hayatı açık seçik ortadadır. Kendisine yönelik bu tür operasyonlar olduğunda, kendisi hapse gönderildiğinde, bir şiir okuduğunda, siyasi yasak getirildiğinde, 27 Nisan e-muhtırası olduğunda ve benzer birçok müdahalelerle karşı karşıya kaldığında her zaman hukukun yolunda, milletin yanında durarak bu sorunları çözmüştür, çözme yoluna gitmiştir. 2019 sürecine giderken de şunu çok açık ve net söyleyeyim kendisine ve milletine güvenen bir lider olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın bir başka yola tevessül edeceğini iddia etmek ancak abesle iştigal etmek olur.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Adil Öksüz'ün Almanya'da olma ihtimaline karşı iade talebiyle ilgili detay verebilir misiniz?" sorusu üzerine, şu görüşlerini paylaştı:
"Bu konu bildiğiniz gibi bu hafta başında Dışişleri Bakanlığımız tarafından Alman makamlarına iletildi. Dün Alman Dışişleri Bakanı'nın bir açıklaması vardı, 'Türkiye'deki haberleri gördüm ama doğru olup olmadığını bilmiyorum' diye. Bizim beklentimiz tabii ki Alman makamlarının bu konuyu çok ciddiyi bir şekilde incelemeleri. Çünkü biz biliyoruz ki istihbarat teşkilatımız bu konuda Alman makamlarıyla yakın temas içinde, gerekli bilgilendirmeleri düzenli olarak yapmaktadırlar. Bir kere öncelikle bizim talebimiz tabii ki Alman makamlarının bu kişinin Almanya'da bulunduğunu tespit ettiği andan itibaren Türkiye'ye iadesiyle ilgili gerekli işlemleri başlatmasıdır. Bu sabah Adalet Bakanımızın, Alman Adalet Bakanı ile bir görüşmesi oldu. Genel hatlarıyla olumlu bir görüşme olduğunu söyleyebiliriz zira özellikle bu konuyla ilgili değil, diğer bütün yani bizim iade taleplerimizle ilgili konularda adalet bakanlıklarımızın, bu konuda yakın çalışması konusunda mutabık kalındı. Ama daha fazla çaba gösterilmesi, gayret gösterilmesi gerekiyor."
Kaynak: AA