...

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kılıçdaroğlu'nun havalimanında darbecilerle teması söz konusu

Türkiye Materials 11 Nisan 2017 02:21 (UTC +04:00)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kral FM, TRT FM ve bazı yerel radyoların ortak yayınında Mehmet Akbay'ın gündeme ilişkin sorularını cevapladı
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kılıçdaroğlu'nun havalimanında darbecilerle teması söz konusu

Trend takip edin

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kral FM, TRT FM ve bazı yerel radyoların ortak yayınında Mehmet Akbay'ın gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Pınarhisar Cezaevi'ne gitmeden önce evinden Kral FM'e bağlandığını anımsatan Akbay, Erdoğan'ın o gün bağlanarak yaptığı konuşmayı dinletti.

Dinledikleri konuşmayı 18 yıl önce Mart ayında yaptığını, nereden nereye gelindiğini anlatan Erdoğan, "Cezaevine giderken Türkiye ile ilgili hayalleriniz var. Hiç mi karamsarlığa, umutsuzluğa kapılmadınız o anda?" sorusu üzerine, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Karamsarlık diye bir şey eğer hayatıma sinmiş olsaydı zaten bu noktalara gelmemiz mümkün olmazdı. İnanmış insanlar için bir defa karamsarlık olamaz. Biz inanmışız, azmetmişiz ve bu yola da öyle girmişiz. Aşk ile koşan yorulmaz. Böyle koşuyoruz, böyle de yorulmak mümkün değil. Biz özellikle şuna inanmışız. Halka hizmet Hakk'a hizmettir. Buna inandığımız için bu yolda belediye başkanlığımızdan bu yana bu şekilde yürüdük. Seninle beraber Kazlıçeşme'de Ahmet Kaya'nın olduğu geceyi hatırla. Bir milyona yakın insan o gece oradaydı. Bir milyona yakın insan bizi niye orada yalnız bırakmadı? Cezaevine gidiyoruz ve milletimiz bizimle beraber. Düşünün o zaman İstanbul'un nüfusu 8 milyon. 8'in biri orada. Böyle bir gün yaşadık orada. Herkes ayakta."

Programda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 1998 yılında Pınarhisar Cezaevi'ne girmeden önce sanatçı Ahmet Kaya'nın da katıldığı Kazlıçeşmede'ki 75. Yıl Cumhuriyet Konseri'nde yaptığı konuşma da dinletildi.

Recep Tayyip Erdoğan, "Cezaevine girmeden önce bir milyon kişi toplandı. O gün kimse slogan da bilmiyor, parti, bayrak yok, sadece Türk bayrakları, ülkücüler, sağcılar, solcular, herkes orada. Sadece 'En büyük başkan bizim başkan.' diyorlar. O tabloyu görünce ne hissettiniz?" şeklindeki soruyu da şöyle yanıtladı:

"7 Ağustos'taki Yenikapı ruhu var ya adeta bu Yenikapı ruhunun yeniden ayağa kalkışı. Allah'a hamdolsun, demek ki bir sevgi, muhabbet var. O 4,5 yıl içinde yapılanlar İstanbul'da meyvesini vermiş. Durup dururken insanlar sizi sevmez. Bir hizmet var ki... Çünkü İstanbul ciddi bir badireden çıktı. O CHP belediye başkanlığının İstanbul'a getirdiği susuzluğu, çöp dağlarının İstanbul halkına yaşattıklarını, hava kirliliğini İstanbul halkının unutması mümkün mü? Birileri çıkıyor, 'CHP bizi çağdışılıktan kurtaracak.' diyor. İstanbul şu anda çağdışılık mı yaşıyor? İnsaf et. Göz var, görmüyor, kulak var, duymuyor, dil var, hakikati söylemiyor, kalpler mühürlenmiş. Şimdi 94 öncesi İstanbul'u ve Türkiye'yi düşün.

Bir de 94 sonrası Türkiye'yi ve İstanbul'u getirdiğimiz yeri düşün. A'dan Z'ye, eğitim, sağlık, adalet, emniyet, ulaşım, enerji, gıda, tarım, savunma sanayisinde getirdiğimiz yere bakalım. Herkesin dürüst olması lazım. Yalan konuşmayacak. Yalanın da bir sermayesi var. Onun için ben bu 16 Nisan'ı inşallah yalanların tamamen ayak altına alındığı ama hakikatin yine zirve yaptığı gün olarak görüyorum."

"Zaman zaman diyorlar ki: 'Tayyip Erdoğan yapacaksa, AK Parti yapacaksa biz sürünmeye razıyız. Ülke batsın ama bunlardan kurtulalım.' Bu zihniyeti nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Bu zihniyet, değerlendirmeye tabii bir zihniyet değil ki." yanıtını verdi.

"Ülkesinin batmasını kalkıp da böyle bir yanlış mantıkla izah edenlere ne denebilir ki?" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bunlar tam kör. 'Ülke batsın ama Erdoğan olmasın.' Bu, ne menem bir yaklaşım? Bunun insani bir yanı, vicdani bir yanı olur mu? Ülkesinin batmasını istiyor ama tüm millete, tüm vatana hizmet edenin de yok olmasını istiyor. Bu, tamamen faşizan bir mantığın tezahürüdür. Bu faşizan baskılara, bu faşizan anlayışlara bu ülkeyi asla terk edemeyiz, Zaten bunlardan bu ülkeyi zor temizledik. Tekrar bunu yaşamak mümkün değil. Bunları ancak açarız ellerimizi, 'Allah bunları ıslah etsin.' deriz. Onun için ne diyoruz ikide bir? 'Milli irade'. Bunlar bir de üstelik 'Biz Atatürk'ün partisiyiz, biz Atatürkçüyüz.' diyorlar. Peki Atatürk ne diyor? 'Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.' diyor. Niye millete saygınız yok? Hem böyle diyeceksin hem millete saygın olmayacak. Seversin, sevmezsin. Bu millete efendilik yoktur. Bu millete hizmetkarlık vardır. Biz, bu milletin efendisi olmadık, bugüne kadar hep hizmetkarı olduk. "

"Kılıçdaroğlu diyor ki: 'Bu yetkileri, 18 maddelik anayasa geçsin, tamam. Sayın Erdoğan var olduğu sürece kullansın, ondan sonra geri devretsin. Biz Sayın Erdoğan'ın bu yetkileri kullanmasına karşı değiliz. Kendisi kullanabilir ama kendisinden sonra bu yetkileri devretsin.' gibi açıklaması oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu yöneltilen Erdoğan, "Bu, bir defa anayasal bir sistemde, bir hukuk devletinde çok saçma sapan." dedi.

"Sizden o da memnun galiba anladığım kadarıyla." şeklindeki değerlendirme üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

"Memnun olur veya olmaz, o ayrı bir konu da bu teklif bir defa saçma sapan bir teklif. Ben Tayyip Erdoğan olarak kendime bir sistem istemiyorum ki benim böyle bir derdim yok. 'Bu ülkenin geleceğini kurtaracak bir sistemi inşa edelim.' diyorum. Niye? Ben faniyim, ben baki değilim ki ama sistemler bakidir. Bizim derdimiz burada bu. Sayın Kılıçdaroğlu'nun öyle lafları var ki ne ipe gelir, ne sapa gelir. İki de bir mesela tek adamlıktan bahsediyor. İki de bir tarafsız olmaktan bahsediyor. Mesela hem parti genel başkanı hem cumhurbaşkanı olmak, bunun doğru olmadığından, nasıl tarafsız olacak, bunlardan bahsediyor. Şimdi bunlardan bahseden bir kişiye ben ancak şunu söylerim."

Sunucunun, kamuoyunda "Hayır" diyenlere "terörist" denildiği gibi algı oluşturulduğunu belirterek, "Bu, anladığımız kadarıyla bir yanlış anlaşılma oldu çünkü siz bunu daha sonra düzelttiniz." demesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Daha önce öyle söylemedim ki zaten. Ben daha önce 'Hayır' diyenler teröristtir.' demedim ki. Ben sadece 'Hayır' diyenlere bir çağrıda bulunuyorum. Tam aksine 'Hayır' diyenleri de anlayışla karşılarım.' dedim. 'Onlar da hatta saygındır.' dedim. ancak şu anda 'Hayır'ı Türkiye'de kim savunuyor, dünyada kim savunuyor? Kandil 'Hayır' diyor mu, diyor. Bölücü başı İmralı'dan 'Hayır' mesajları veriyor mu, veriyor. FETÖ'nün başı Pensilvanya'dan 'Hayır' diyor mu, diyor. Tüm imkanlarıyla saldırıyor mu, saldırıyor. Terör örgütü Avrupa'da Türkiye düşmanlarıyla beraber ele ele 'Hayır' kampanyaları yapıyor mu, yapıyor. Ben ülkemdeki samimi siyasetle ilgilenenlere diyorum ki: Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Sevgili Peygamberimizin de 'Kişi sevdikleriyle beraberdir.' hadisinden bahsediyorum. Kimi seviyorsan onunla beraber haşrolunacaksın. Bu adamların Türkiye için gördükleri hayırlı bir rüya yok."

Programda, halk oylamasında "Hayır" oyu verecek bazı vatandaşların gerekçelerini dinleyen Erdoğan, oylanacak 18 maddenin iyi okunması ve anlanması tavsiyesinde bulunarak, şunları kaydetti:

"Köprü, hastane, okul tabii ki yapacaklar.' diyor. Peki bizden önce gelen CHP iktidarları niçin bunları yapmadılar? Bu yolları bizden önce gelenler niye yapmadılar? Bu okulları niye yapmadılar? Bu havalimanlarını niye yapmadılar? Acaba bu ülkede orta tabaka ve altı uçağa binebiliyor muydu? Biz iktidara geldiğimizde sadece Türk Hava Yolları vardı. Şimdi uçak fiyatı o zaman ki lüks otobüslerin fiyatına düştü, bu hale geldik. Ülkenin dört bir yanına artık uçakla gidebiliyorsun. Tabii ki biz bunları vatandaşın vergileriyle yaptık ama biz çeşitlendirerek adımlar da attık. Nedir bu? Ülkemizi güvenli liman haline getirdik. Şu anda dış yatırımcı, iç yatırımcı icabında devlete yük olmadan birçok yatırımları yapar hale geldi. Bunun adı finansmanı yönetmektir, parayı yönetmektir.

Bizden öncekilerde böyle bir kabiliyet yoktu. Mesela vergi gelirinin yüzde 85'inin faize gittiği bir Türkiye'yi devraldık ama şimdi böyle bir şey yok. Bu, şimdi yüzde 35'lere düştü. Türkiye'yi biz böyle bu hale getirdik ama bunlar ideolojik yaklaştıkları için bunları görmüyorlar. Terör bizim kararlılığımızla bitecek. Terörün mazisi 14 sene değil, bu ülkede 35 yıldır terör var. Biz terörün egemen olduğu bir ülkeyi devraldık. Kaldı ki 'Hayır' diyene 'terörist' diye bir ifade asla ne benim ne arkadaşlarımın yaklaşımı değildir."

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt'un halk oylamasıyla ilgili açıklamalarını anımsatan Erdoğan, "Terör estirme noktasında asıl terörü estiren kim, biliyor musunuz? Şu anda CHP zihniyetinin Konya Milletvekili. Ne yapıyor? 'Eğer evet çıkarsa İzmir'den denize dökeceğiz.' diyor. Sayın Baykal, 'Hayır çıkarsa adeta denize dökmüş kadar mutlu olacağız.' diyor. Peki Genel Başkan Kılıçdaroğlu, 'Denize dökeceğiz.' diyen o adama kesin ihraç talebiyle acaba parti içinde bir disiplin işlemi yaptı mı? Yapmadı." diye konuştu.

Programda CHP Milletvekili Bozkurt'un söz konusu ifadelerinin olduğu ses kayıdının dinletilmesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Bir defa millet iradesine saygısı yok, önce bunu öğrenmesi lazım. Bugün millet iradesine saygılı olan bir yerdir. Bu zihniyet, bu kafa yapısı Samsun'a giremez. Samsun'dan ne kadar 'evet' çıkacak, ne kadar 'hayır' çıkacak, 16 Nisan akşamı göreceğiz. Sivas, Amasya, buralarda bile gereken dersi alacak. Sakarya, gereken dersi bunlara verir. Dün İzmir'deydik biz, bekledim ben belki gelir, denize dökerler diye. Gelseydi, dökseydi. İzmir bambaşka. Sen ne dediğinin farkında mısın? Bunlar tam gerizekalı. Partimin içerisinde böyle bir adam olacak, ben genel başkan olacağım, o adamı bir dakika tutmam orada.

Senin bir defa milli iradeye saygın olması lazım. Sen karşı düşüncede olan birisi için nasıl böyle çirkefçe, adi bir ifadeyi kullanırsın? Hemen bu adamı partinden uzaklaştıracaksın, bu kadar basit. Bu adam daha siyaseti öğrenmemiş. Asıl emperyalist kendisi çünkü karşı düşünceye tahammülü yok. Faşist kendisi, karşı bir düşünceye tahammülü yok."

Kılıçdaroğlu'nun, bir televizyon kanalında yaptığı söyleşide "Haber gelseydi, ben havalimanından ayrılmaz, orada beklerdim." dediğini anımsatan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun daha önce de "Darbe olsa ilk defa tankın üzerine ben çıkarım." dediğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz gecesi 23.15-23.30 aralarında Atatürk Havalimanı'nda olduğunu ifade ederek, kendisinin o sıralarda Marmaris'te bulunduğunu, facetime ile "halkı meydanlara çağırdığını" hatırlattı.

Havalimanına 03.00-03.30 sıralarında geldiğini belirten Erdoğan, "Fakat çok ilginçtir, VİP'te beyefendi. NTV'deki programda, 'Eğer bizi haberdar etseydiler, ben beklerdim.' diyor. Fakat çok daha ilginci, şimdi yeni düştü bunlar, VİP'teki bütün kameralara takıldı, o kameralarda tankların yanına Kılıçdaroğlu'nu alan araba geliyor ışıldaklarıyla falan özel, tanklardaki ve onların yanındakilerle görüşmeler yapıyor. A Haber'in yayınlarında bu görüntüler var. Ondan sonra onlar, çıkıp Bakırköy Belediye Başkanlığına geliyor." diye konuştu.

"Darbecilerle bir teması mı söz konusu?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Teması söz konusu. Işıldakları olan araçlarla geliyorlar, tankların etrafında, iki tanktan bahsediyorlar, onlarla orada görüşmeyi yapıyor ve o görüşmeden sonra oradan ayrılıyor. Demek ki danışıklı dövüş. Öbür tarafta, bizim Safiye bacımızı bu alçaklar, namussuzlar, tankların yanına geldiği zaman elinden tutuyorlar, telefonunu alıyorlar, savuruyorlar, kendisini itiyorlar, kakıyorlar, taciz ediyorlar, bu tür şeyleri yapıyorlar ama Kılıçdaroğlu beyefendiye anlaşmış olarak, 'Hadi sen gidebilirsin.' deyip ona yol veriyorlar. Vatandaşlar öbür tarafta Devlet Konukevi'nin olduğu yerde, orada on binlerce insan var. Niye oraya gitmiyorsun? 'Beni çağırsaydı giderdim.' diyor, bırak yalanı, hayatın yalan. Sen oradan Bakırköy'e gidiyorsun."

Kılıçdaroğlu'nun "kontrollü darbe" sözünün sorulduğu Erdoğan, "Kontrollü darbe ifadesi, kontrollü bir danışıklı dövüşü kimlerle yaptığının en güzel ifadesi. Çünkü bu koltuk, kontrollü bir koltuktur, oturduğu koltuk. Ve bu oturduğu kontrollü koltukta, oraya kasetle geldi, kasetle de gidicidir, kalıcı değil. Ama dürüst değil bu adam. O akşam oradan kaçıyor gidiyor. 7 Ağustos'ta biz Yenikapı buluşması yapıyoruz. Ben özel kalemime talimat veriyorum, diyorum ki 'Sayın Kılıçdaroğlu'nu ve Sayın Bahçeli'yi davet edin beraber buluşalım.' HDP'yi davet etmedim." yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Havalimanında böyle iletişim kurduğunu bilseydiniz davet eder miydiniz?" sorusu üzerine, "Kesinlikle davet etmezdim. Niye? Darbecilerle anlaşmış olan birisini nasıl davet ederim? O gece orada durmadan bastırıp Bakırköy'e giden birisini nasıl davet ederim? Nitekim biz davet ediyoruz, kendisi olumsuz cevap veriyor. Fakat daha sonra öyle zannediyorum ki birçok baskılar oldu, bu baskılar neticesinde son anda bize cevap geliyor ve Yenikapı'ya geliyor. Biraz geçtikten sonra 'Ben Yenikapı buluşmasını kabul etmiyorum.' mealinde bir şeyler söyledi." karşılığını verdi.

Yenikapı buluşmasını, o ruha uygun olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yürüttüklerini belirten Erdoğan, bunda ülkenin ortak menfaatinin bulunduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaset uzlaşmaysa, dürüst bir rekabetse bunu Kılıçdaroğlu'nun da yapması gerektiğini ifade etti.

"17/25 Aralık bir milat mıdır sizin açınızdan?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sadece o değil tabii, başka konular var ki onun önüne de sarkıyor. Ama bu dediğim benim özellikle Bank Asya ile ilgili, Bylock'la ilgili olan süreç. Bu sürecin içerisinde Bank Asya'yı ayakta tutmak üzere oraya ciddi manada Feto'nun çağrısı üzerine para yatıranlar, işte şu anda yargının ağındadır. Kim olursa olsun, asker, polis, sivil hepsiyle ilgili olarak bir çalışma başlatılmıştır ve şu anda içeride binlerce kişi varsa, bunun hepsi de şu anda bunun hesabını ödüyorlar, ödeyecekler." dedi.

Recep Tayyip Erdoğan, "Suçsuz olanları da takip ediyor musunuz?" sorusuna karşılık, daha yeni 400'ün üzerinde kişinin işe iade edildiğini, bundan önce de olduğunu söyledi.

"Mağduriyet edebiyatıyla gelmeyin." dediğini anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Niye? Çünkü biliyoruz ki onunla gelenler, kendi yakınları olanların bir defa nelerle meşgul olduğunun farkında değiller. Mesela şu ana kadar toplamda,15 Temmuz'dan bu yana kadar 25 bin kişi tekrar göreve iade edildi. Bu sıradan bir rakam değil, çok ciddi rakam. Bu kadar kişi iade edildiğine göre demek ki şu anda hükümet, yargı bu konuda üzerilerine düşeni yapıyor. Bundan sonraki süreçte de bu hala devam edecek, yargı bundan sonra da bazı iade kararları alabilir. Bunları da hükümet takip ediyor, Cumhurbaşkanı olarak aynı şekilde ben de takip ediyorum. Niye? Biz göre göre dört dörtlük, ispatı vücut eylemiş bu tür şeyler varsa, biz tabii ki Adalet Bakanımıza da bu noktada deriz ki 'Bunlarla ilgilenin, burada bir şeyler dönüyor olabilir.' falan."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kesinlikle Silahlı Kuvvetler, polis teşkilatımız, devletin diğer kurumları bütün bunlarda kim olursa olsun, bizim bunlara yönelik bir defa eğer acıma duygusuyla hareket edersek, acınacak hale geliriz. Çünkü bunlar bu milleti böldüler, bu ümmeti parçaladılar. Dolayısıyla bunların bu yaptığı tahammül edilir şeyler değildir. Nice iş adamlarını bunlar haraca bağladılar ve hala bu mekanizmaları bunların devam ediyor. Şu anda elimize bizim neler geliyor neler. Devletin madenlerini, kaynaklarını bunlar nasıl sömürdüler, nasıl oralardan paraları akladılar, hepsi ortada." diye konuştu.

"15 Temmuz başarılı olsaydı ne olacaktı Türkiye'de?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Şu anda bir defa bütün mesele onların kuracakları bir devletti. Onun için biz ne diyoruz? 'Paralel devlet' diye bunun adını koyduk, vardı. Bu tabii Allah göstermesin Türkiye'yi içeride çok ciddi bir kan gövdeyi götürecek hale götürürdü. Böyle bir şeye tabii asla tahammül etmek mümkün değil. Bunu düşünmek dahi istemiyoruz. Ama o gece milletimizin feraseti her şeyi kurtarmıştır. Çağrıya milletimizin verdiği cevap, o ferasetin bir göstergesidir. Kılıçdaroğlu gibi muhalefet olursa, gelirler sizinle radyo söyleşisinde, 'Tankın karşısında darbe olursa duracağım.' diyen insanı... Buyurun. Şimdi size bunu söyledi ama bak A Haber'de nasıl yakalandı."

Halk oylamasından "evet" çıkması durumunda balkon konuşması yapıp yapmayacağının sorulması üzerine Erdoğan, "Önce bir 16 Nisan akşamını görelim. Hayırlısıyla 16 Nisan Pazar akşamını görelim. Ondan sonra kararımızı veririz." dedi.

Erdoğan, 17 Nisan'da ne tür sürprizlerinin olacağının sorulması üzerine ise "O zaman 17 Nisan'ın hiçbir anlamı kalmaz. Milletin öncelikle muhabbetini kazanabilecek dozda inşallah bir müjde olacaktır." ifadesini kullandı.

Seçim barajının kalkıp kalkmayacağına dair soruya Erdoğan, gündeminde böyle bir şeyin de yetkisinin de olmadığı yanıtını verdi. Seçim barajı konusundaki kanaatinin belli olduğunu anımsatan Erdoğan, "Bir defa ben baraj olayını özellikle şu anda mevcut yapı içerisinde doğru bulmuyorum. İstikrar için barajın olması lazım." dedi.

Kaynak: AA

Etiketler:
Son Haberler

Son Haberler