Devletin, terör uzantılarından arındırılması için 3 ayın yetmeyeceğini söyleyen Erdoğan, “Belki 12 ay da yetmez” dedi. Lozan Antlaşması’nı da eleştiren Erdoğan, “Bize zafer diye yutturmaya çalıştılar” ifadesini kullandı. Erdoğan 15 Temmuz’un resmi tatil ilan edileceğini kaydetti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “3 aylık OHAL süresinin yeterli olmayacağı görülüyor. Belki 12 ay da yetmeyecek. Onun için de kimse bize takvim belirlemesin, kimse bizim yol haritamızı tayin etmesin. Bu yol haritasını bu ülkenin hükümeti belirler, bu ülkenin kurumları belirler” dedi. 15 Temmuz’un, “Demokrasi ve Özgürlükleri Anma Günü” olacağını ve o günün resmi tatil ilan edileceğini açıklayan Erdoğan, Lozan Antlaşması’nı da eleştirdi.
Erdoğan, dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından gerçekleştirilen ilk muhtarlar toplantısında şu mesajları verdi:
- İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞI: Türkiye’nin son 14 yılındaki ihanet girişimlerinde hedef, genellikle doğrudan biz oluyorduk, başında bulunduğumuz hükümet oluyordu. Bu defa bizimle birlikte canıyla, kanıyla, varlığıyla bizatihi milletimizin kendisi hedef alındı, ülkemiz hedef alındı, demokrasimiz hedef alındı. 15 Temmuz, 1912’den 1923’e kadar geçen kısa sürede, beşte bire düşen topraklarımızdan elimizde kalan son parçanın işgali teşebbüsüydü. İşte millet o toprakları bunlara teslim etmedi. Hani o, ‘çılgın Türkler’ diyorlar ya, işte o millet. 15 Temmuz, Türk milletinin ikinci bir Kurtuluş Savaşı’dır.
- LOZAN’I ZAFER DİYE YUTTURMAYA ÇALIŞTILAR: 1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a razı ettiler. Birileri de Lozan’ı ‘zafer’ diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada. İşte şu an Ege’yi görüyorsunuz değil mi? Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi. Şu anda hâlâ Ege’de kıta sahanlığı ne olacak, havada, denizde ne olacak bunları konuşuyoruz, hâlâ bunun mücadelesini veriyoruz. Niye? İşte o anlaşmada masaya oturanlar sebebiyle. O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler. Veremedikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz.
- ŞEHADET NASİBİMİZDE YOKMUŞ: Lider taşın arkasına saklanırsa millet de dağın arkasına saklanır. Biz o gece milletimizle, sizinle yürüdük. FETÖ’nün gözü dönmüş katillerinin uçakları, helikopteri tankları bize de ölüm kustururdu. Demek ki şehadet nasibimizde yokmuş ki bugün burada sizlerle birlikteyiz.
- OHAL’DE 3 AY YETMEZ: Olağanüstü hal konusunu speküle eden, bunu sağa sola çekmeye gayret edenler var... Benim muhtarım bunu anlar ya o bize yeter. OHAL, terör örgütleriyle mücadelenin etkinliğini artırma amacıyla uygulanıyor, bizim hızımızı artırıyor. Bu devletin, bu terör organlarının uzantılarından arındırılması için zamanla yarışıyoruz. Mesele öylesine derin ve öylesine girift ki 3 aylık sürenin yeterli olmayacağı görülüyor. Bunun için dün yaptığımız Milli Güvenlik Kurulu toplantısında olağanüstü halin 3 ay daha uzatılması hükümete tavsiye edildi. Hükümetimiz de gerekli adımları atacaktır.
- MUHALEFETE OHAL YANITI: Ana muhalefet partisinin, ‘olağanüstü hal yetkileriyle hayata geçirilen hususların Meclis’in rutin çalışmalarıyla çözülebileceği’ görüşüne kesinlikle katılmıyorum. Biz Meclis’in bu noktada ne kadar hızlı çalıştığını iyi biliyoruz. Meclis’in mevcut iç tüzüğü böyle bir pratik çalışma yürütülmesine imkan vermiyor. Kolayca çözülebilecek birçok mesele Meclis’te aylarca, yıllarca nasıl sürüncemede bırakıldığını çok iyi biliyoruz.
- BELKİ 12 AY DA YETMEYECEK: Olağanüstü halin 3 aylık süreyle uzatılması Türkiye’nin yararına. Fransa’da toplamda 1 yıllık olağanüstü hal var. Dünyadan kimse Fransa’ya diyor mu, ‘Siz niye bir yıl olağanüstü hal ilan ettiniz?’ Bakan arkadaşlara bunlar akıl veriyorlar, diyorlar ki ‘Bir yıl olağanüstü hal Türkiye için doğru değil, şu üç ayı bir daha uzatmayın ha.’ Dur bakalım, sabırlı ol. Belki 12 ay da yetmeyecek. OHAL’in uzatılması kararını Türk milletinin anlayışla karşılayacağına ve destekleyeceğine inanıyorum. Ben burada bir oylama yapsam, burada bulunan 400 muhtarıma sorsam; ‘Olağanüstü halin uzatılmasına ne dersiniz’ desem. Görüldüğü gibi ittifakla kabul. Böyle bir durum var. Onun için de kimse bize takvim belirlemesin, kimse bizim yol haritamızı tayin etmesin.
‘Suriye’de yeni safhaya girildi’
Artık Türkiye’nin ve Özgür Suriye Ordusu’nun yani Suriye’nin kendi evlatlarının DEAŞ’e karşı verdiği gerçek mücadele örneği var. Her ne kadar hesabı ve çıkarı olan ülkeler, şartları zorlamaya devam ediyor olsa da Suriye meselesi artık yeni bir safhaya girmektedir... Gerektiğinde rejimle, gerektiğinde müttefik dediğimiz ülkelerle işbirliği yapan bu terör örgütü, Suriye’de başlattığımız Fırat Kalkanı operasyonundan çok rahatsız oldu. Bünyesinden FETÖ’cülerin temizlenmesiyle safralarından kurtulan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı sınır dışı operasyonunu hamdolsun başarıyla yürütüyor. Bu operasyonla, bölgede DEAŞ’la savaşan tek gücün kendileri olduğu yalanı bir balon gibi söndü. Ne dediler? ‘PYD, YPG, DEAŞ’la savaşıyor. Yalan, yalan... DEAŞ bir yere giriyor, oradan çıkıyor, ondan sonra oraya kim yerleşiyor? PYD ile YPG. Kimi aldatıyorsunuz ya? Tezgah böyle çalıştı.
- BATI LAFIMIZI DİNLESE: Suriye’de bizim ilk etapta 5 bin kilometrekare olarak öngördüğümüz güvenli ve uçuşa yasak bölge tam manası ile oluşturulabilirse en azından yeni göç dalgalarının önü kesilmiş olacaktır. Bu Batı, maalesef bizim laflarımızı dinlese birçok şeylerden kurtulacak ama bunlar bizim lafımızı dinlemediler.
- KARA BULUTLARIN DAĞILMASI YAKIN: Suriye halkının başındaki kara bulutların dağılacağı günlerin yakın. Bizim, Suriye’nin topraklarında gözümüz yok. Öyle bir derdimiz de yok ama tehdit oluşturacak olan o terör koridorunu kaldırmakta kararlıyız
15 TEMMUZ RESMİ TATİL
15 Temmuz artık, ‘Demokrasi ve Özgürlükleri Anma Günü’ olarak dün (önceki gün) MGK toplantımızda hükümete tavsiye edilmiştir ve her 15 Temmuz artık şehitlerimizi, gazilerimizi anma günü olarak, o gün tatil edilecektir.
CHP’YE BM YANITI
Hâlâ utanmadan, sıkılmadan... Bunları muhtarlarımla dertleştiğim gibi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda dertleşmeyeceğiz de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde anlatmayacağız da nerede anlatacağız, soruyorum... Bizim dışımızda 3 milyon mülteciyi topraklarında iskan eden yok ki. Soruyorum; bu mülteci kardeşlerimizi tekrar Suriye’ye göndereceğiz diyenler kimdi? Bunlar değil miydi? Şimdi de kalkıp utanmadan sıkılmadan farklı farklı şeyler söylüyorlar. Bakıyorum, ülkemizde bir siyasi parti genel başkanı, bu konuşmamız üzerine kalkıyor ‘Birleşmiş Milletler’de, dünya liderlerine mi yoksa muhtarlara mı konuşuyorsun belli değil’ diyor. Bilmiyor ki benim her muhtarım, kendi mahallesinin lideridir. Muhtarı küçümseyen, halkı küçümseyen, ülkesini küçümseyen bir siyasi parti liderinin ne kendi partisine ne de bu millete hayrının dokunması mümkün müdür?
Kaynak: Milliyet