...

Başbakan Binali Yıldırım'dan önemli açıklamalar

Türkiye Materials 3 Ağustos 2016 00:11 (UTC +04:00)
Yıldırım, CNN Türk-Kanal D ortak yayınındaki "Gündem Özel" programında açıklamalarda bulundu, soruları yanıtlıyor.
Başbakan Binali Yıldırım'dan önemli açıklamalar

Trend takip edin

Başbakan Binali Yıldırım, pazar günü yapılacak "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"ne CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yerine partiden bir heyetin geleceğine yönelik açıklamaya ilişkin, "Keşke kendileri gelseydi. Yani parti başkanları gelse, orada vatandaşa hitap etselerdi çok daha güzel birlik beraberlik görüntüsü olurdu. En azından temsilci göndermeleri partilerinden, o da bir anlamda birliğe beraberliğe verdikleri önemi gösterir diye düşünüyorum." dedi.

Yıldırım, CNN Türk-Kanal D ortak yayınındaki "Gündem Özel" programında açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Tarih boyuca birçok medeniyetin hedefi olan Türkiye'nin dinamik bir coğrafyada bulunduğuna dikkati çeken Yıldırım "O yüzden başkalarının bir tehdidi varsa, bizim 10 tehdidimiz var ama bu bölgenin bize verdiği bir sorumluluk da var. Bu sorumluluk nedir? Bölgesel istikrarı, huzuru, barışı sağlamak. Burada da umut Türkiye." diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, programa katılmadan önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildiği belirtilerek, yeni bir kanun hükmünde kararname hazırlığının olup olmadığının sorulması üzerine, olağanüstü hal kapsamında bugüne kadar üç kanun hükmünde kararname çıktığını hatırlattı.

Bundan sonra da çıkacak kanun hükmünde kararnamelerin olduğunu belirten Yıldırım, "Önümüzdeki günlerde yeni bir kanun hükmünde kararname yayımlanacak, onunla ilgili hazırlık çalışmaları devam ediyor. Dahil edilecek konuların ne olacağı hususunda uzmanlar, bakan arkadaşlarımız çalışıyorlar. Zannediyorum birkaç güne kadar toparlanmış olacak." şeklinde konuştu.

Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yaşanan terör olaylarını da ele aldıklarını ifade eden Yıldırım, Yüksek Askeri Şura sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığında terfi ve tayinlerin olduğunu hatırlattı.

Hem şuranın tarihinin erkene alındığını hem de ataması yapılanlara göreve başlamak için 48 saat tanındığını anımsatan Başbakan Yıldırım, geçmiş yıllarda devir teslimlerin 30 ağustoslarda yapıldığını belirtti.

Atanan personele görev yerlerine gitmeleri için tanınan sürenin yarın itibarıyla tamamlanacağına işaret eden Yıldırım, şöyle konuştu:

"Bütün atanan komutanlar görev yerlerine gidecekler ki bir zafiyet oluşmasın. Görevlerine hızlıca başlamış olacak. Bu hafta sonu gelmeden herkes görev yerinde başlamış olacak ve operasyonlar bir güvenlik zafiyeti ortada olmasın diye bu tedbirleri aldık. Bunların detaylarını görüştük. Yarın Cumhurbaşkanımız Genelkurmay'a bir ziyarette bulunacak, geçmiş olsun ziyaretinde bulunacak. Ayrıca Pazar günü 'Demokrasi ve Şehitler Mitingi' var İstanbul'da. Bunu konuştuk. Burada siyasi partilere de Sayın Cumhurbaşkanımız davet yaptı. CHP Genel Başkanı katılmayacak ama bir heyet gönderecek. MHP'den de bu akşam cevap geleceğini düşünüyor."

- "Keşke kendileri gelseydi"

Başbakan Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun mitinge katılmayacağı, onun yerine partisinden bir heyetin geleceğinin açıklanmasına yönelik değerlendirmesi sorulması üzerine, "Keşke kendileri gelseydi. Yani parti başkanları gelse, orada vatandaşa hitap etselerdi çok daha güzel birlik beraberlik görüntüsü olurdu ama en azından temsilci göndermeleri partilerinden, o da bir anlamda birliğe beraberliğe verdikleri önemi gösterir diye düşünüyorum." yanıtını verdi.

Yeni kanun hükmünde kararnamenin MİT'in yeni yapılanmasına ilişkin olup olmayacağı sorulan Başbakan Yıldırım, istihbaratla ilgili bir çalışmanın yapıldığını belirtti.

Yıldırım, bunun nasıl olacağına dair verilmiş tam bir kararın olmadığını, çeşitli alternatifler, seçenekler üzerinde çalışmaların sürdüğünü söyledi. Başbakan Yıldırım, bunların tamamlanmasının ardından konunun Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de değerlendirileceğini ve ona göre karar verileceğini anlattı.

"İstihbaratla ilgili bir dağınıklık olduğu söz konusu." diyen Yıldırım, MİT'in yanı sıra Emniyet'in ve Jandarma'nın da istihbarat birimlerinin olduğuna dikkati çekti. Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bütün bunlar olurken genel anlamda da istihbaratla ilgili sorunlarımızın olduğu da ortada, bu bir sır değil. Son, 15 Temmuz olayında da bunu net olarak gördük. İstihbarat bir ülkenin güvenliği, geleceği için olmazsa olmaz öneme sahip bir iştir. Bilgiye sahip olmazsanız başınıza gelecek olaylara tedbir alamazsınız, almakta geç kalırsınız. Bizim 15 Temmuz'da yaşadığımızın izahı, özeti budur. Eğer yeterli istihbarat alınabilseydi, bu istihbarat vakitlice elde olabilseydi, belki de bu mesele bu noktaya gelmeyebilirdi. Bunlar ayrı meseleler, bunların sağlıklı bir ortamda değerlendirmesi elbette yapılıyor, yapılacak. Yapacağımız istihbarat yeniden yapılanması iç ve dış tehditleri aynı derecede ele alacak ve onlara yönelik etkin operasyonel tedbirler, olayları önleme, istihbarata karşı koyma tedbirleri gibi birçok tedbiri içerecek. Modern gelişmiş ülkelerin sahip oldukları bir istihbarat alt yapısı gibi bizim de var. Tabii nasıl MİT var, diğerlerinin de birikimleri var, ama önemli olan buradaki koordinasyonsuzluğu, dağınıklığı ortadan kaldırıp, bilgi kirliliğine meydan vermeden görev tanımlarını net olarak yaparak istihbaratın içeride ve dışarıda sağlıklı işlemesini sağlamak."

MİT MÜSTEŞARI'NA NEDEN HABER VERMEDİĞİNİ SORDUM, CEVAP VERMEDİ

Bana nakledilen, MİT'in naklettiği şu: Bir binbaşı bir önemli bilgi için MİT'e gelmek istiyor. Daha erken geliyor. 3 civarında kabul ediliyor. Kabul edilince, "Ben izindeydim, beni geri çağırdılar, dediler ki 7'de hazır ol, görevin helikopterle gidip MİT'i bombalamak, Hakan Fidan'ı alıp gelmek. "

Gelen arkadaş ne anlattı, detayını bilmiyorum. MİT Başkanı'ndan dinlediklerimi söylüyorum. Onun üzerine Genelkurmay Başkanı, Hakan Bey'i çağırıyor. 8'e kadar bir arada oluyorlar ve o ara Genelkurmay Başkanı sağa sola talimatlar gönderiyor. Sonrası malum.

MİT Müsteşarı'na bana neden haber vermediğini sordum, cevap vermedi.

Bilgiye sahip olmazsanız başınıza gelecek olaylara tedbir alamazsınız, almakta geç kalırsınız. Bizim 15 Temmuz'dayaşadığımızın izahı, özeti budur. Eğer yeterli istihbarat alınabilseydi, o istihbarat vakitlice elde olabilseydi, belki de bu mesele bu noktaya gelmeyebilirdi.

Bunlar en ağır şekilde adaletin el verdiği en ağır şekilde cezalandırılacak. Hiçbir şey yanlarına kar kalmayacak. Adaletle davranacağız, intikam ve merhametle hareket etmeyeceğiz. Hukuk devletinde yargısız infaz olmaz.

Mutlaka arzu etmesek de tek tük hatalı işlem yapılmış olabilir, yanlış tespit olabilir. Tüm bu ihtimalleri göz önünde bulunduruyoruz. İtirazları değerlendireceğiz.

Biz bir ölçü koyduk, doğrudan bunlarla teması olan, hatta temasları devam eden, 17-25 Aralık'tan sonra finansal desteğe katkı sağlayan, bu yapıda aktif görev alan bütün bu insanlar zanlı olarak toplanıyor. Daha sonra "bu işle alakam yok" diyenler itirazlarını yaptıkları zaman gözden geçireceğiz. İkna edici delil ortaya çıkarsa o zaman tabii ki diğer zanlılardan ayrılacak. İşimiz kolay değil ama hukuk devletiyiz, haklıyla haksızı mutlaka ayırt etmemiz lazım. Boşver 3 tane adam da gitsin, deme lüksümüz yok.

Görevden uzaklaştırma 62 bin 10, bunların 58 bin 611'i açığa alma. Görevden çıkarılan, memuriyetten ihraç edilen sayısı 3 bin 499. Bunun da ağırlıklı olarak darbeye katılan subaylar, astsubaylar, asker elbisesini giymiş caniler, hainler. Söylerken Silahlı Kuvvetler ile bunları birbirine karıştırmasın vatandaşlarımız. Ordumuz bizim gözbebeğimiz, Mehmetçik demişiz, peygamber ocağı. Şanlı tarihi olan Silahlı Kuvvetlerimizi bir kolaycılıkla bunlarla eş değer tutmak büyük yanlış olur.

Memuriyete girmiş toplam 86 bin kişi, 2010 KPSS iptal olunca 86 bin kişi çıkarılacak demektir. Aradan şu kadar sene geçti deme şansımız yok. Ya yasa düzenleyeceğiz bu mahkeme kararını etkisiz hale getireceğiz, ya da mahkeme kararını uygulayacağız.

Şunu yapmamız daha doğru olacak; bunların sınavlarını incelemek lazım. Tamamı mı soruları aldı, yoksa FETÖ'nün hedef gördüğü belli bir grup mu? Geriye yönelik sınav sonuçlarına bakılır, failler ortaya çıkar, diğerleri muaf tutulur.

Şu anda zannediyorum 20 binin üzerinde, 23 bin civarında öğretmen açığa alındı. Dolayısıyla ders sezonu da geliyor, okullar açılacak, öğretmen ihtiyacı var. Bu yüzden 15 bin öğretmen alınması konusunda Bakanlar Kurulu'nda bir karar aldık ve Milli Eğitim Bakanına gereğini yapması talimatını verdik. Okul açılma tarihinde erteleme ihtimali söz konusu değil, okullar zamanında açılacak.

Sadece cemaat değil, TSK'nın yapısını, savunma kabiliyetini, caydırıcılık kabileyitini azaltacak her türlü tehdide karşı yeniden yapılanma ihtiyacı var. Bu ihtiyaç yıllardan beri var ama maalesef yapmak mümkün olmadı. Keşke böyle bir olay arkasında olmasaydı. Yıllardan beri hep konuşulur. Şu anda yaptığımız yıllardan beri Silahlı Kuvvetler'in kendi yapmak istediği reformları, yaşadığımız bu hain darbe teşebbüsü sonucu ortaya çıkan tablo belli. Bu şartlarda kim garanti edebilir darbecilerin bunu tekrarlamayacağına? Garantisi var mı, yok.

Yaptığımız şey şu; Bir, dünyanın gelişmiş ülkelerinde ordunun nasıl bir fonksiyonu var, o görevi esas alarak bu yapılanmayı gerçekleştirdik. İkincisi de bu terör örgütünün bundan sonra ordu içinde tahribatının olmaması, veya buna benzer darbe teşebbüsünün meydana gelmemesi için yapılması gereken işleri yaptık. Bütün eleştirileri saygıyla karşılıyoruz, gerekirse düzeltmeler de yapılabilir. Allah emri değil, yapılan bir kanundur.

Yapılan işle TSK zaafiyete uğratılmamıştır, aksine asli görevlerinde daha etkin çalışmasına zemin hazırlanmıştır. GATA'yı, atölyeleri, bakım tesislerini aldık, dolayısıyla Genelkurmay artık harbe hazırlık gibi kendi asli konularına daha çok zaman ayıracak. Kuvvet Komutanlarını ayırdık, niye? Milli Savunma Bakanı, kuvvet komutanlarının üzerinde görünüyor ama bir şey yaptıramıyor. Aniden karar almanız gerekiyor, alamıyorsunuz.

Diyelim ki bir darbe teşebbüsü var, siz de siyasi irade olarak sistemde yoksunuz. Nasıl müdahale edeceksiniz? Eskişehir'i arıyorum, halkın üzerine bomba atılıyor diyorum o gece. Bir sürü mazeret. Diyorum ki yapacağınız, bir yerde uçak kaldıracaksınız, insanları öldürenlerin üzerine siz gideceksiniz. Bunu onların söylemesi lazım, ben akıl veriyorum, bu sefer diyorlar ki "efendim uçaklar yüklü değil." Onlarınki nasıl yüklü kardeşim? Efendim "filanca üsten gelecek o da bir saat", bir sürü mazeret. Üstlerine gidince "yazılı emir verin." İnsanlar ölüyor, ne yazılı emri? "Bu telefon konuşması yazılı emirdir" dedim, öyle yaptırabildik.

Öyle bir ihtiyaç doğar ki siz, siyasi irade olarak, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanı dışında birine de emir verebilirsiniz. Derhal yerine getirilmesi lazım. Bu darbeyi önlemek için gelişmiş ülkelerde uygulanan bir metod.

Ülke bir krizdeyse, darbe tehdidi ile karşı karşıyaysa, partiler arasında duruş farkı olmaz. Milli iradede bir araya geldik, onun için her gün canım sıkıldı şuradaki komutana emir vereyim denecek bir şey değil, belki ihtiyaç olmayacak. Ama olması halinde de yasa dışı, milli iradeye yönelik herhangi bir girişimi önlemek için bir tedbirdir. Bundan kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Bundan kafasında darbe fikri olan rahatsız olur.

Genelkurmay Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmasıyla ilgili, anayasa değişikliğini başarabilirsek, önce Meclis'te geçmesi lazım, sonra referandumla kapsamlı bir anayasa değişikliği. Ama bunun için Ak Parti olarak sayımız yetmiyor. CHP açıkça bunu uygun görmediğini beyan etti.

Sistem konusunda Ak Parti ile CHP ayrı düşünüyor. CHP parlamenter sistem diyor, AK Parti başkanlık diyor. Onların gerekçesi parlamenter sistemin Türkiye şartlarına daha uygun olması. Her iki sistem de halka sunulabilir. Millete sorarız, millet hangisini tercih ediyorsa. Yeter ki o noktaya getirebilelim.

Bu iş Meclis'e gelecek, oylanacak, 330 üzerinde kabul olursa, referanduma gidiyor. Referandumda vatandaş ya kabul ediyor ya reddediyor. Şöyle bir takvimimiz olabilir, genel başkanlarla yaptığımız görüşmenin amacı şuydu: Bir, OHAL sürecine ilişkin açıklamalarda bulunmak. Çok güzel, verimli görüşme yaptık, her iki parti başkanıyla. Burada tabii onlar bu son KHK ile ilgili biraz endişelerini dile getirdiler, biz de dikkatlice not ettik, düzeltme ihtiyacı olursa her zaman yapabiliriz dedik. Ayrıca o görüşmede anayasa uzlaşmasını beklemeden, ona devam etmekle öncelikli ve acil ihtiyaç olarak daha az maddeyi içeren bir değişiklik konusunda birlikte çalışma kararı aldık. 60 maddenin olduğu çalışma devam edecek, ama onu beklemeden daha küçük bir paket, mesela diyelim ki CHP'nin, MHP'nin, bizim istediğimiz hususları ortaya koyacağız, ortak istediklerimizi tespit edeceğiz, bu maddeler için hemen Meclis'e getirelim diyeceğiz. Biz şu an iki partimizle görüşme yaptık.

AB konusu da olması itibariyle, bu yüksek idare mahkemesi ve askeri yargıtayın kaldırılmasında bütün partilerin mutabakatı var. CHP'nin HSYK'nın yapısının göden geçirilmesi yönünde teklifi var.

(Devlet Memurları Kanunu) 657 değişmiyor, 657'ye mesnet, temel teşkil eden anayasa hükmü var. Anayasa hükmü, onda bir değişiklik öneriyoruz. Değişiklik önerimiz şu, bir devlet memuru var, bir devlette çalışan kamu işçisi var, sözleşmeli var, değişik sözleşme, kadro karşılığı sözleşmeli var, bütün bu statülerin tek bir ad olarak ele alınması, bunun adı kamu çalışanı olabilir. Kamu çalışanı deyince herkesi kapsar. Bu şekilde bir düzeltme, yaşanacak ihtilafları, davaları da ortadan kaldırır diye düşünüyoruz. Onu esas alarak da anayasaya uygun kanun yapılabilir.

Bu ülkenin geleceği hepimizi ilgilendiriyor, o yüzden kavga edecek çok şeyimiz yok ama paylaşacak çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum. Türkiye bir küresel FETÖ tehdidiyle karşı karşıya. Bu tehditlere karşı nasıl ortak zeminde hareket edebiliyorsak, Türkiye'nin geleceğini, gelecek nesillerin daha iyi bir ülkede yaşamasını, Gazi Mustafa Kemal'in gösterdiği hedefe ulaşması için birçok konuda ortak hareket edebiliriz. Bunlar vatandaşlarımızın özlediği tablolar. Biz yukarıda hangi havada olursak, vatandaş da aşağıda o pozisyonu alıyoruz.

Biz zaten her şeyde ortak olsaydık, farklı partiler olmazdık. Her partinin kendine göre düşüncesi var. Bunların hepsi anlaşılabilir ancak konu memleket meselesi olunca, gerisinin teferruat olması lazım.

Ben de muhalefet liderlerine yönelik davalarımı dün çektim. Epey vardı, saymadım.

657 değişmiyor, temel teşkil eden anayasa hükmü var. Onda bir değişiklik öneriyoruz. Bir devlet memuru var, bir kamu işçisi var, sözleşmeli var, bütün bu statülerin tek bir ad olarak ele alınması, bunun adı "kamu çalışanı" olabilir, bu şekilde bir düzeltme yapılacak.

Kemal Bey de davaları geri çekme konusunda benzer bir şey yaptı diye duydum, bunlar iyi niyet göstergesidir. Kimseyle davalı olmak arzumuz değil. Maalesef siyasetçi olmanın ağır bedeli var, herkes hakareti hak zannediyor. İşgal ettiğimiz makamın itibarını korumak mecburiyetindeyiz, yoksa bu davalar kendimizi tatmin için açtığımız davalar değil. Bu size verilen sorumluluğun itibarını korumak mecburiyetindesiniz. Sizin artık şahsi kararınız olmaktan çıkıyor. Ümit ederim dava açacak düzeyde bir olayla karşı karşıya gelmeyiz.

ASKERİ OKULLARIN DURUMU

Liselerde okuyanlar, okullara giriş ve aldıkları puanlar dikkate alınarak meslek liselerine ve liselere dağıtılacak. Ayrıca bunların yatılı okumalarından kaynaklanan yükümlülükler var. Onları affediyoruz. Daha önce de bir şekilde atılmış, ayrılmış bütün askeri öğrencilerin de tazminatlarını affediyoruz. Böylece o mağduriyetler ortadan kalkmış oluyor.

Harp okullarına gelince de yine öğrenciler mezun olmayacaklar, onlar da YÖK tarafından yine harp okuluna giriş puanları esas alınarak istedikleri yere kayıtlarını yaptıracaklar. Böylece hak kayıpları olmayacak.

Bu FETÖ'nün 15 üniversitesi kapatıldı. Oradaki öğrenciler de, aynı şekilde diğer üniversitelerin ilgili bölümlerine nakledilecek ama şunu yapacağız, onların bir hami üniversitesi var. Özel üniversiteler kurulurken, hami üniversiteler oluyor. Diyelim ki Fatih Üniversitesi'ninki İstanbul Üniversitesi. Öğrenciler oraya devrediliyor.

Harp okulları kapatılmıyor. Üniversite sınavına giren öğrencilerden alıp eğitmeye devam edecekler, ama Milli Savunma Üniversitesi adı altında birleştiriliyor.

İade-i itibara dair bir hüküm var; haksız yere bu düzmece raporlarla ordudan atılanlar tekrar haklarını aramak için müracaat edebilecekler.

30 Ağustos'la ilgili henüz bir karar almış değiliz. Böyle bir olay yaşadık diye 30 Ağustos'u yok sayamayız. Oturup, konuşulduktan sonra, gerekli tedbirler alınır.

Kaynak: Milliyet

Son Haberler

Son Haberler