Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Star Gazetesi Necip Fazıl Ödülleri Töreni'ne katıldı.
Bu yıl ikincisi takdim edilen Necip Fazıl Ödülleri'nin yayın hayatı, edebiyat ve fikir dünyası için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, üstat Necip Fazıl Kısakürek'i bugün bir kez daha rahmetle, minnetle, özlemle yad ettiğini söyledi. Erdoğan, "Rabbim ondan razı olsun, şefkatiyle, merhametiyle bizleri kuşatsın" diye konuştu.
Kısakürek'in aziz hatırasına sahip çıkan Star Medya Grubu'na, Ethem Sancak, Murat Sancak ve Nuh Albayrak'a şükranlarını sunan, organizasyonda emeği geçenleri de tebrik eden Erdoğan, bu ödüllerin ülkenin en prestijli etkinliklerinden biri olarak yurtdışına da açılacağına, uluslararası bir boyut kazanacağına inandığını vurguladı.
Kendisinin, üstadın ifadesiyle ak saçlı annemizin dili gibi aziz, saf, temiz ve yetkin bir Türkçe ile dilimize aktardığı eserleri 'söz bir yelpazedir' anlayışıyla kuşaklar boyu sürecek bir hazine olarak kültür hayatımızdaki yerini almıştır. Fikir, araştırma alanında kadim ilim ve irfan geleneğimize ait hazinenin tozunu silip yeniden ihya etmenin, felsefeyi, aşkı, hikmeti milletimizin yoluna sermenin gayreti içinde olan bir fikir emekçisini görüyoruz. Kendi ifadesiyle 'bir müzmin felsefe talebesi' olan Prof. Dr. İlhan Kutluer'i yürekten tebrik ediyorum."
Hikaye alanındaki ödüle, zarafetini yitirmiş hayatlar ile incelikle örülmüş hayatların, parçalanan gönüller ile parçalanan coğrafyaların öyküsünü anlatan, insana ayna tutan bir Sibel Eraslan'ın layık görülmesini gayet yerinde bulduğunu anlatan Erdoğan, "Benim mesleğim savunmak" diyerek insanı, vicdanı, bu milleti var kılan değerleri savunan, en zor zamanlarda bile hak ve hukuk mücadelesinden vazgeçmeyen Eraslan'ı kutladığını söyledi.
"Medeniyetimiz, söz ve yazı medeniyetidir"
Tarih boyunca kurulan büyük devletlerin arkasında akil devlet adamları, basiretli siyasetçiler kadar mütefekkirler ve alimlerin de bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim medeniyetimiz esasen bir söz ve yazı medeniyetidir. Bizim tarihimizde büyük devlet adamlarıyla gönül dünyamızın manevi önderleri, her biri bizim için adeta kutup yıldızı olan arifler, hep yan yana, omuz omuza olmuşlardır. Şöyle tarihimize bir göz atalım. Büyük Selçuklu'nun inşasında Alpaslan'ın cesareti, Melikşah'ın kabiliyetinin yanında Nizamülmülk'ün adaletini, dirayetini de görürsünüz. Anadolu Selçukluları, Süleyman Şah'ın, Kılıçarslan'ın kahramanlıklarının yanında Mevlana Celaleddin Rumi'nin aşkının, Vecdi'nin de eseridir. Osmanlı çınarının, Osman Gazi'nin, Orhan Gazi'nin, Fatih'in, Yavuz'un, Kanuni'nin siyasi dehasıyla beraber Şeyh Edebali'nin, Yunus Emre'nin, Akşemseddin'in hikmet pınarından da sulandığını görürsünüz.
Büyük devletler, toprakları geniş, orduları kalabalık, hazinesi zengin olduğu için büyük değillerdir, bunların hepsi de gelip geçicidir. Büyük devletler asıl ilme, bilgiye, edebiyata, sanata, şiire, mimariye, fikir hayatına yaptıkları katkılarla bu sıfatı kazanırlar. Bir devlet, sınırları içinde adaleti, barışı, huzuru, sevgiyi tesis edebildiği, topraktan ziyade gönülleri fethedebildiği ölçüde büyük olur."
Tarihin "belli bir dönem zulümle, kanla, savaşla geniş topraklar işgal etmiş ancak kısa zaman sonra saman alevi gibi sönmüş devletler kabristanı" olduğunu anlatan Erdoğan, "Çünkü zulüm payidar olmaz. Bizi tarihteki diğer devletlerden, medeniyetlerden ayıran asıl fark işte budur. Bizim farkımız; işgal değil ihya, yağma değil fetihtir. Farkımız budur. Bizim farkımız, göçmen kuşlara dahi sığınacak bir yuva kuran inceliktir. Fakirleri incitmemek için sokağın köşesine sadaka taşını yerleştiren zarafettir. Bizim farkımız Yunus'tur, Mevlana'dır, Hacı Bayram Veli'dir."
Kaynak: TRT Haber