Güngör GÖKDAĞ
Türk askeri sınırın karşısı Cerablus'a yönelik askeri "Fırat Kalkanı" harekatını başlattı. Suriye tarafında kendi unsurları Türkmenler tarafından güllerle karşılandı. Operasyonun amacı ise, sınırın kuzeyinden itibaren bölgeyi DAEŞ, YPG gibi terörist unsurlardan iyice temizlemek. YPG milislerini fıratın doğusuna çekerek, Suriye'nin toprak bütünlüğünü muhafaza etmektir.
Bu zamana kadar ABD, Rusya ve koalisyon güçleri DAEŞ'e karşı kara harekatı yapmada Türkiye kadar cesur olamadılar. Suriye'ye müdahil oldukları zamandan bu yana hava operasyonları ile netice almaya çalıştılar. Hava bombardımanı ile muvaffak olamadıkları gibi, sivilleride katlettiler. Türk Silahlı Kuvvetleri ise kara harekatını yapabilecek cesaret ve şecaati gösterdi, amacına ulaşmada karşısına çıkabilecek engelin TSK'nin hedefinde olacağını bildirdi.
PKK-PYD-YPG'nin amacı ise, oldu bittiye getirip ABD himayesinde bir Kürt devleti ihsas etmektir. Planları ise, Büyük Kürdistan Devleti'nin kurularak, ekonomik açıdan istikrarı sağlayabilmesi için Akdeniz'e açılan bir Kürt koridoru oluşturmak. Türkiye için tehdit arz eden boyutu ise 911 km'lik sınırı ve Güneydoğu Bölgesi'nin, kurulması planlanan Kürt devletinin bir parçası oluşu.
ABD kontrolündeki PYD-YPG Suriye'nin kuzeyini kontrol altına alarak Arap ve Türkmen bölgelerinde katliamlar yaptı. Bölgenin demografik yapısını değiştirerek halkı göçe zorladılar. Şimdi bu bölgede kontrol PYD-PKK'nın elinde. Hedeflerine ise adım adım ilerliyorlar. Hadiseler Türkiye'nin aleyhinde ve hiç istemediği doğrultuda gelişmekte.
Türkiye'de ise üç milyonun üzerinde mülteci barınmaktadır. Sınırın karşısından gelen terör örgütlerinin bombalar patlatması, huzuru ve iç siyaseti de derinden etkilemektedir. Ülkenin yoğun terör eylemlerine maruz kalması, yaşanan bir çok sorunun Suriye kaynaklı olduğunu da göstermektedir. Bu tehlikelerin ise asayiş tedbirleriyle önünün alınması pek mümkün görünmüyor.
Aynı merkezden yönlendirilen terör örgütleri vasıtasıyla, ülkeyi dört bir yandan kuşatarak kıskaca alma ve pes ettirme çabasındalar. Örneğin DAEŞ ve PKK Suriye'de farklı bir formatta hareket ederken, Türkiye'deki eylemlerinde birlikte hareket etmekteler. Üst akılları ise, yurt içinde bombalar patlatıp gündemi meşgul ederken, sınır ötesi gelişmeleri gözden kaçırıp, haritaları değiştirebileceklerini düşünüyorlar.
Artık Suriye meselesini kimse Türkiye'nin iç meselesinden ayrı tutamaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından daha önce mükerrer defalar uyarı yapılmıştı. Oynanan oyuna, yaşanan gelişmelere karşı asla sessiz kalınmayacağı dünya kamuoyuna açıklanmıştı. Ayrıca Türkiyenin istikrarını tehdit edebilecek her türlü gelişmelere karşı, tehlikeyi bertaraf edene kadar operasyonlarını sürdürmesi tarihi bir misyonu olduğu kadar, aynı zamanda meşru bir hakkıdır.
Diğer yandan 98 yıl öncesine kadar vilayeti olan Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve istikrara kavuşturulmasında sorumluluğu da vardır. Türkmen ve diğer din kardeşlerimizin can ve mal güvenliklerinin sağlanması, savaşın ivedilikle sonlandırılması hususunda tüm İslam Dünyası'nın Türkiye'den ümitleri, umutları ve beklentileri vardır.
Türkiye, DAEŞ başta olmak üzere bölgedeki tüm terör örgütleriyle mücadele etmektedir. Bu örgütlerin bazıları yarın Avrupa için de tehdit ve tehlike arz edebilecektir. Yapılan bu operasyonun batı tarafından desteklenmesi, tehlikenin kendilerine yönelmemesi açısından önemlidir. Zira Türkiye'de istikrarsızlığın baş göstermesi Avrupa'nın güvenliğinin risk altında olduğu anlamına gelir.
Türkiye fiziki olarak Suriye'ye ne kadar girdiyse, Avrupa ve Amerika'nın oyun ve planlarının içine de o kadar girmiştir. Gelecekle alakalı, orta ve uzun vadeli plan ve programlarını alt üst etmiştir. Kararlılığı tamdır. Yeni dünyanın ortaya çıkarttığı şartlara karşı Ortadoğu'nun şekillenmesinde rolünü almaktadır. Artık bundan sonra kimle ne kadar anlaşabileceğine bakacaktır. Suriye'de askeri varlığını artırdığı kadar risk alacak belki ama bir o kadar da belirleyici olacaktır.
Kaynak -Zedhaber