YILDIZ ÇELİK
Birleşmiş Miletler Genel Kurulu (UNGA) "70. Dönem Genel Görüşmeler" açılış konuşmasını yapan BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Türkiye, Rusya, ABD, Suudi Arabistan ve İran'ı Suriye' deki savaşın bitirilmesi ve barış dönemine geçilmesi için işbirliği yapmaya çağırdı.
Çağırdı da ! 140' tan fazla ülkenin Devlet Başkanları ve Cumhurbaşkanlarının katıldığı UNGA' da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin koltuğa oturdu, Rus jetleri Suriye' de bazı bölgeleri bombalamak üzere havalanınca, bütün dikkatler Suriye'ye çevrildi.
Peki Rusya' nın yaptığı bu hamle bir anlık karar mı idi? Tabii ki ! "Hayır". Putin, planına en doğudan Çin'den başlayarak,"Kuzey Kutup Bölgesi" den Akdeniz'e büyük bir çember çizerek adım adım ilerleyerek çoktandır "geliyorum" demişti. Nasıl mı? Kuzeyden başlayacak olursak;
Arktik Bölgesi...
Dünya petrolünün yüzde 13'nün, doğal gaz kaynaklarının ise yüzde 30'nun bulunduğu "Kuzey Kutup Bölgesi" "Arktik Bölgesi"nde savunmasını güçlendirdi. Doğal gaz ve petrolünün büyük bölümünü Rusya Arktirası'ndan sağlayan Rusya, bölgedeki Motorize Piyade Tugayı, Rus Kuzey Filosu'na eklenerek "Stratejik Komuta Merkez"nin parçası oldu. ABD, Alaska'da bulduğu yeni enerji yataklarına ulaşmak için bin iki yüz kilometrelik boru hattı kurdu. Fakat Rusya'nın bu bölgedeki askeri kabiliyeti ve tecrübesi karşısında çok zayıf kaldı.
Milli gelirinin yüzde kırk altısını uluslar arası deniz taşımacılığından elde eden Çin, Arktik rotalarını kullanmak için çalışıyor ve dünyanın en buz kırıcı gemisini inşa etti. Süveyş Kanalı'na ciddi rakip olan, bu rota Akdeniz- Süveyş Kanalı rotasını kullanan gemiler için yüzde yirmi oranında daha kısa. Mesela Londra- Yokohama arası Süveyş Kanalı üzerinden 21 bin 900 kilometre iken, Kuzey Deniz rotası kullanıldığında 15 bin 200 kilometreye düşüyor.
Rusya'nın Suriye ve Akdeniz' de de hakimiyeti artmaya başlayınca, İngiltere Başbakanı David Cameron; Her şeye rağmen Essad'ın Suriye'nin geleceğinde yeri olmadığını, fakat geçici hükümetin bir parçası olabileceğini söyleyerek bir anlamda Rusya' nın yanında yer almak zorunda kaldı.
Biraz daha güneye indiğimizde ise;
Kırım / Türkiye ...
Ukrayna' dan bağımsızlığını ilan edip 2014' te Rusya'ya bağlanan Kırım'ın, Sivastapol Limanında 18 yıldır kullanmadığı deniz üssünü modernize edip aktif hale getirdi. Üssün komutanı da daha önce Deniz Kuvvetleri Akdeniz Harekat Birliği komutanlığını yapan Deniz Albay Zenskiy oldu. Rusya tarafından Kırım'ın bağımsızlığı tanınsa da hala Ukrayna yasalarına göre Kırım Anayasası tarafından yönetiliyor. Sorun oluşturan bu durum Ukrayna ve Ukrayna üzerinden Avrupa'ya gidecek olan Rus doğal gazı da Rusya' nın pazarlıktaki gücünü artırıyor. Bu da AB ülkeleri ile büyük çekişmelere neden olmaya devam ediyor. Aynı çekişme AB ülkeleri ile Bulgaristan üzerinden AB'ye gidecek olan"Güney Akım Projesi"ni iptal edip Türkiye ile Yunanistan sınırında Türkiye tarafında oluşturulacak doğal gaz "HUB"için yapılan anlaşma da Rusya'nın AB'ye karşı bir atağı idi. Almanya Başbakanı Angela Merkel "sığınmacı"lar için sorun çıkarıp güç elde etmeye çalıştı. Fakat "sığınmacı" baskısı ile karşılaşınca her "sığınmacı" için 670 avro yardımda bulanacaklarını açıkladı.
Böylece Putin, çizdiği çemberin dışında bıraktıklarını bir anlamda Ortdoğu'da özellikle Suriye'de de kendine bağımlı hale getirdi. Çemberin içinde kalan ülkelerle ise iş birliğine gitti.
Aynı zamanda savunmasını Akdeniz'de de güçlendirmeye durmaksızın devam etti.
Akdeniz / Kıbrıs...
Akdeniz'in Cebelitarık Boğazı'ndan kapısını tutan ve Kıbrıs'ta üssü olan İngiltere'nin, Doğu Akdeniz'de Rusya'nın güç kazanması hiç de hoşuna gitmedi. Kıbrıs sahip olduğu enerji kaynakları ve Akdeniz'de uçak gemisi görevini üstlenebilecek konumda olması ile Rusya ve GKRK ile arasında uzun süredir devam eden ekonomik ilişkilerini artırdılar. Ve Rum Yönetimi ve Rusya 25 Şubat'ta Güney Kıbrıs'taki Limanların Rus Deniz Kuvvetleri'ne ait gemiler tarafından kullanılabilmesi için işbirliği anlaşması yaptılar. Hatta Rum yönetimi Başkanı Nikos Anastasiyadis, güney kesimindeki bir hava üssünün "insani yardım" görevleri kapsamında Rus uçakları tarafından kullanılmasının da gündemde olduğunu söyledi.
Bu durumda uzun zamandır "kaynayan" "Doğu Akdeniz" "Levant Bölgesi"nin güvenliğinin sağlanması en acil işlerden biri idi ve Rusya'nın bir başka hamle nedeni idi. Ve Ortadoğu'nun istikrarında İran-Türkiye-Rusya' nın beraberliğine Suriye de katıldığında, AB ve İsrail daha da zorlanacaktı. Aslında askeri gücü zayıf olan İsrail Rusya'nın hamlelerinden memnun olmalı, hatta işbirliği de bence çok makul.
Böylece Putin'in BM'de koltuğuna oturup, Suriye'de savaş uçaklarının havalanması ani hamle gibi görünüp herkesi ayağa kaldırsa da aslında böyle olmadığını Suriye' de de geri dönüp baktığımızda açıkça görebiliriz.
Suriye...
1971'den bu yana Suriye'de bulunan "Tartus deniz üssü" nü, Ukrayna'da yaşanan kriz ile güvence oalrak hem genişletti hem de teknik aksamlarını yeniledi. Bu arada, Suriye, Ağustos 2011' de "Humus" civarında zengin doğal gaz yatakları buldu ve Tartus'tan Banyas'a kadar uzanan 2 bin 190 kilometrekare alanda petrol araması için Rusya ile bir anlaşma imzaladı.
Kürt petrolünün de, Basra'dan, İran'dan, hatta Rusya bağlantılı Çin'den gelecek olan petrolün de Akdeniz'e çıkış yolu Suriye'den geçiyor.
Bunlarla birlikte İngiltere merkezli "Gulfsands" petrol şirketinin Kürt petrolüne de kolaylıkla hakimiyetine alabilecek konumda olduğu Suriye'nin Kuzey-Doğu'sunda kalan bölgede petrol çıkarmak için, 2008'de Suriye ile anlaması bulunuyor. Ve buradan çıkan petrolün hattı da Homs ve Tartus'a kadar geliyor. Bu da Akdeniz'e çıkış demek oluyor.
İşte dünyanın petrolünün ve ticaretinin düğüm noktası olan Suriye'de Putin bu fırsatı kaçırır mı?
Rus uçakları Hama ve Humus'ta sadece IŞİD'i değil El Nusra ve ÖSO' yu da vurduğu haberleri gelmeye başlayınca Suriye politikasını değiştiren ülkelere Almanya Başbakanı Merkel'de katıldı. Irak ise "Rusya'nın ülkemizde operasyon yapmasına açığız" dedi.
Böylece, bütün olanlara baktığımızda Putin çemberini çizerek "kaos"tan, bir "düzen" yaratmaya çalıştığını görebiliriz.
Bu arada şimdiye kadar olan çatışmalarda yüzde doksanı yerle bir olan Humus'un Bab Amr mahallesinin yeniden imarı için kabul edilen taslak projesi kararnamenin yayınlanmasını ve mahalleye yerleştirilecek 20 bin İran'lıyı bekliyor söylemleri, bölgenin geleceği hakkında da bir nebze de olsa fikir veriyor.
Genel olarak baktığımızda Suriye politikasını değiştiren ülkelerin çoğu "gelecekte Essad'a yer yok" diyor, ama yakın zamanda en azından geçici hükümette olmasını istiyorlar. Sonrasında "Kim öle! Kim kala!" önemli olan bu dönemin atlatılmış olması. Zaten Al Essad da "ebediyen kalırım" demiyor..!