...

Metin Külünk: Azerbaycan dış politikada da İlham Aliyev döneminde önemli kazanımlar elde etti (ÖZEL)

Azerbaycan Materials 9 Şubat 2018 10:16 (UTC +04:00)
Metin Külünk: Azerbaycan dış politikada da İlham Aliyev döneminde önemli kazanımlar elde etti (ÖZEL)
Metin Külünk: Azerbaycan dış politikada da İlham Aliyev döneminde önemli kazanımlar elde etti (ÖZEL)

Trend takip edin

AK Parti İstanbul Milletvekili METİN KÜLÜNK Azerbaycan’da Cumhurbaşkanı seçimleri, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine ve Türk dilli devletler arasındaki ilişkiler konusunda TREND Haber Ajansına özel açıklamalarda bulundu.

İşte , İstanbul Milletvekili METİN KÜLÜNK’ün açıklamaları

Azerbaycan dış politikada da İlham Aliyev döneminde önemli kazanımlar elde etti

Sayın İlham Aliyev 2003 yılından beri Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak ülkesine hizmet eden, birikimli ve donanımlı bir siyasetçidir. Azerbaycan halkının büyük çoğunluğunun oyları ile seçilmiş halkı nezdinde büyük karşılığı olan bir liderdir. İçinde bulunduğumuz konjonktür ve bölgenin giderek ısındığı bir dönemde 11 Nisan’a çekilen seçimlerde yeniden adaylığı önemlidir. Bilindiği gibi Sayın Aliyev, Türkiye’de de karşılığı olan bir liderdir. Üçüncü dünya savaşının konuşulduğu bir dönemde “Türkiye güçlendikçe biz de güçleniyoruz. Türkiye ve Azerbaycan tüm meselelerde birbirinin yanındadır.” diyerek “tek millet iki devlet” vurgusunu tüm uluslararası platformlarda dile getirmiş ve Türkiye’nin menfaatlerini Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak uluslararası arenada korumuş ve seslendirmiştir. Bu açıdan Sayın Aliyev, Türkiye ile olan ilişkileri resmiyetten öte gören samimi bir liderdir.

Azerbaycan son yıllarda ekonomik ve siyasi olarak ciddi bir gelişme göstermiştir. Nüfusu 10 milyona dayanan Azerbaycan, petrol sektöründe yaptığı atılımlar sayesinde şehir nüfusunu hızlı bir şekilde artırmayı başarmıştır. Yeni iş sahaları, beşeri sermaye yatırımları ve enerji arzındaki milyar dolarlık yatırımlar Azerbaycan ekonomisinin istikrarı ve sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir. Bunun yanında Azerbaycan dış politikada da İlham Aliyev döneminde önemli kazanımlar elde edildiğini görüyoruz. İzlenen denge politikaları ile bugün Azerbaycan’ın haklı davası olan Karabağ konusunda Azerbaycan lehine tüm dünyada çok ciddi bir algı oluşturulmuştur. Bu çok önemli bir noktadır. Haydar Aliyev döneminden itibaren uygulanan dış politika Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olarak millileşme sürecine ve küresel arenada milli meselesi olan Ermenistan işgali altındaki Dağlık Karabağ konusunu BM ve AKPA nezdinde kabul edilmesine kadar bir çok katkı sağlamıştır. İlham Aliyev’in dünya ülkeleri ile kurduğu yoğun diplomatik ilişkiler hem Azerbaycan’ın tanınırlığını artırmış hem de ülkenin ekonomik ve siyasi istikrarına büyük fayda sağlamıştır.

Çok önemli enerji kaynaklarına sahip olan Azerbaycan için iç istikrar olmazsa olmaz bir unsurdur. Bugün enerji kaynakları için iç çatışma ve teröre teslim edilen ülkeleri hep birlikte izliyoruz. Ortadoğu’nun halini görüyoruz. Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin beslediği PYD terör örgütünün varlık gösterdiği ve DAEŞ ile oynadığı “tavşan kaç tazı tut” oyunu ile güney sınırlarımıza açmak istedikleri terör koridoru nereden geçiyor biliyor musunuz? Suriye’nin enerji yataklarından, en verimli topraklarından geçiyor. Libya’da aynı şeyi gördük. Kaddafi devrildiği anda Avrupa liderleri petrol için sıraya girdiler. Körfez savaşlarında da aynı senaryolarla enerji kaynakları batılı şirketlerin tek eline verildi. Tüm bu gelişmeler bize bir şeyi gösteriyor. Enerji kaynağınız varsa düşmanınız da var. O halde güçlü olmak zorundayız. Ekonomik olarak, siyasi ve askeri olarak güçlü olmak zorundayız.

Bugün Sayın Aliyev’in politikalarına bakınca bu dengeyi görmek mümkündür. Merkeze Azerbaycan’ın bağımsızlığını ve Dağlık Karabağ sorununu alan bir dış politika ile hem Azerbaycan’ın üniter yapısı pekiştiriliyor hem de milli meselesini kendi halletmeye çalışan, kendi girişimleri sonucunda nihayete erdirmek isteyen istikrarlı bir vizyon ortaya çıkıyor. Bununla birlikte bölgesel entegrasyon, küresel barışa ve istikrara katkı, çok taraflı dış politika, karşılıklı menfaate dayanan reel politika, Avro-Atlantik bölgesi ile geliştirilen ilişkiler, Avrasya enerji hattında, güvenli enerji arzı noktasında sürekli bir gelişim ve mesafe kat eden bir Azerbaycan var.

Bakıldığında Azerbaycan geldiği bu süreçte kurumsallaşmaya da önem veriyor. Gerek dış politika gerek ekonomik kurumlar noktasında ciddi bir kurumsallaşma çabası olduğunu biliyoruz. Burada hedeflenen şey, Azerbaycan’ı kendi meseleleri ile meşgul edip içine kapatmaya yönelik girişimleri, kendi milli meselelerini küresel arenaya taşıyarak ve Azerbaycan’ın ekonomik ve siyasi menfaatleri doğrultusunda temsil ederek ülkenin geleceğini inşa edecek olan beşeri sermaye yatırımı çabası olduğu görülmektedir.

Dolayısıyla Sayın Aliyev dönemi Azerbaycan için çok önemli süreçlerin yaşandığı bir dönemdir.

Azerbaycan Türkleri desteklerini her zaman hissettirdiler

Bildiğiniz gibi; 30 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti'ni 9 Kasım 1991'de tanıyan ilk devlet Türkiye’dir. Türkiye ve Azerbaycan tek millettir. Dünyada “tek millet iki devlet” kavramını içtenlikle dile getiren iki devlet daha göremezsiniz. Bir kere bu açıdan, Azerbaycan bizim için kıymetli bir kardeştir. Özdür.

Biliyorsunuz, Türkiye son yıllarda Cumhuriyet tarihi boyunca yaşadığı en büyük saldırılara maruz kalmıştır. Türkiye’de terör, ekonomik tetikçilik, darbe girişimleri ve FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz işgal girişimi ardı ardına ve hiç duraksamadan gelmiştir. Bütün bu saldırılara çanak tutan Avrupa’da bazı odaklar ve ABD ile de ciddi bir mücadele içerisine girilmiştir. Hala da bu mücadele devam etmektedir. Ancak, bir şeyi göremiyorlar. Türk Milleti asla esareti kabul etmez. Sabrı geniştir ancak ayranı kabardığında onu durduracak olan şey şanlı bir zaferdir. Bugün Afrin’de verdiğimiz mücadelede budur. Biz savunmadan çıktık taarruza geçtik. Türkiye artık milli silahları ile operasyon yapıyor. Ekonomik, siyasi ve askeri alanda geçmişle kıyaslanamaz bir gelişme gösterdi. Tüm bu süreçlerde kardeş devletimiz Azerbaycan ve Azeri Türkleri de bizimle beraberdi. Desteklerini her zaman hissettirdiler. Çünkü Azerbaycan biliyor ki Türkiye düşerse Türk dünyası düşer. İşte bu anlayış doğrultusunda iki ülke ilişkileri daha önce olmadığı kadar derinlik kazanmış, bu bağ, kendisini enerji alanında, ekonomik ve askeri işbirliği noktasında stratejik ortak yapmıştır.

En son Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ile modern ipek yolu projesinin önemli bir parçası haline gelen iki ülke ekonomik ve siyasi olarak bir adım daha öteye geçmiştir. Çok boyutlu stratejik ilişkilerimiz yoğun tempoda devam etmektedir. Özellikle 2010 yılından itibaren Cumhurbaşkanları düzeyinde Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi hayata geçirilmiştir. Yine; Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan, Türkiye-Azerbaycan-İran ve Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü toplantıları, bölgesel konularla ilgili çalışmalar yapan, görüş alışverişinde bulunan çok önemli mekanizmalar olarak bölge refahına ve istikrarına katkı sağlama vazifesi görmektedir. Devlet Başkanları seviyesine yükseltilen bu üçlü mekanizmalara 2017 yılında Türkiye-Azerbaycan-Pakistan üçlü mekanizması da dahil edilerek etki alanı genişletilmiştir. Bu süreçler yoğun bir şekilde devam etmektedir.

Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ile Azerbaycan petrolü Akdeniz’e güvenli bir şekilde inmektedir. Bundan rahatsız olanlar var biliyoruz. Türkiye’nin enerji koridoru konumunu bypass etmeye çalıştıklarını biliyoruz. Ama bununla nasıl mücadele edileceğini de biliyoruz. Hazar’ın zenginlikleri Türkiye üzerinden yayılmaya devam edecektir. Bizim için Karadeniz ne ise Hazar da odur.

İki ülke ilişkilerinin daha fazla geliştirilmesi elbette önemlidir. Aynı dili konuşan tek millet olan, aralarında sadece fiziki sınırlar bulunan iki toplum birbirinin tarihini, sorunlarını, hedeflerini yakından takip etmelidir. Biz, Karabağ’da olanları yakından biliyoruz. 26 Şubat 1992 Hocalı’yı, 8 Mayıs 1992 Şuşa’yı, 17 Mayıs 1992 Laçın’ı, 3 Nisan 1993 Kelbecer’i, 28 Haziran 1993 Ağdam’ı, 23 Ağustos 1993 Fizuli’yi, 26 Ağustos 1993 Cerayıl’i, 31 Ağustos 1993 Gubadlı’yı, 3 Kasım 1993 Zengilan’ı iyi biliyoruz. Orada Ermenilerin nasıl katliam yaptıklarını çok iyi biliyoruz. Ve bu işgalin sona erdirilmesi noktasında Azerbaycan’ın verdiği uluslararası haklı mücadelesine de tam ve kesintisiz destek veriyoruz.

2023 hedefleri kapsamında kesinlikle Azerbaycan ile ilgili projelerimiz olacaktır

İkili ilişkiler ekonomik alanda, enerji alanında ve askeri alanda giderek artacaktır. Özellikle bölge gücü olarak Türkiye’nin hızlı gelişim süreci ve yakın dönemde önüne koyduğu büyük hedefler neticesinde kuşkusuz ki Azerbaycan da çok büyük faydalar sağlayacaktır. Özellikle yerli ve milli silah sanayinde yaşanan gelişmeler ve enerji alanında atılan büyük adımlar iki ülkenin menfaatine de hizmet edecektir.

Bakın, şunu çok iyi anlamamız gerekiyor. Türkiye artık çok başka bir yere geldi. Son 15-20 yıl öncesine göre Türkiye’nin üzerine bir Türkiye daha koyun. Bugün, ekonomik, siyasi ve askeri alanda çok ciddi bir gelişme ve de millileşme sürecine girdik. Zaten rahatsızlık da bundan kaynaklanıyor. Türkiye’nin millileşmesini istemiyorlar. Çünkü Türkiye öz kaynakları ile büyümeye başladıkça bölge üzerinde hegemonya kurmak isteyen küresel güçlerin işi zorlaşıyor.

Biz ne dedik? Bu bölgede enerji kaynakları var. Bu bölgede önemli yeraltı zenginlikleri var. Bu bölgede modern ipek yolu projesi var. Böyle bir coğrafyada güçlü devlet isterler mi? İstemezler. Çünkü zenginlik ve refah doğudan batıya akmalıdır. Tarih boyunca da Haçlı seferleri batıdan doğuya olmuş ve her seferinde doğunun zenginlikleri yağmalanmıştır. Şimdi içinde bulunduğumuz 21.Yüzyılda modern haçlı seferleri başlatılmıştır. Bakın, Türkiye 2012 yılından bu yana her türlü saldırıya maruz kalmıştır. Küresel medya tetikçileri, Avrupa’dan ABD’den çok yoğun baskı ve saldırılar gelmiştir. Hiçbir tuzakları tutmayınca en son taşeron suç şebekesi FETÖ eliyle işgal denenmiştir. Bütün bunlar neden Türkiye’nin başına geldi diye soralım o zaman. Çünkü 21.yüzyılın haçlı seferinin önünde en büyük engel Türkiye’dir. Bu çok açıktır. Bu coğrafyada ayakta kalmak için sürekli uyanık olmak gerekiyor. Şükürler olsun ki Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle “uyuyan dev uyanmıştır”. Bunları neden anlatıyoruz? Çünkü Türkiye mücadelesinde ne kadar başarı sağlarsa kardeşimiz Azerbaycan da o kadar bundan güç alacaktır. Bize de güç katacaktır.

Her şeye rağmen Türkiye 2023 hedeflerine kararlı adımlarla gidiyor. Bu anlamda Türkiye’nin yükselişi, gelişmesi ve büyümesi demek Azerbaycan’ın büyümesi demektir. Biz ne kadar güçlü olursak Azerbaycan da o kadar güçlü olacaktır. Bir kere bu açıdan 2023 hedefleri kapsamında kesinlikle Azerbaycan ile ilgili projelerimiz olacaktır. İki ülkenin her alanda ortak faaliyetlerini geliştirmek adına birçok buluşma ve toplantı zaten yapılmaktadır. Bunlara yenileri de eklenecektir. Ama en önemlisi Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayisini geliştirmesidir. Azerbaycan ile askeri işbirliğimiz bölgenin istikrarı, barış ve refahı için hayati bir önem taşımaktadır. Türk dünyası için de tarihi bir misyon taşımaktadır. Bunu Türkiye de çok iyi biliyor Azerbaycan da.

Türkiye Türk dilli devletlerin önemli ve stratejik bir ortağıdır

Orta Asya ülkelerinin ardı ardına bağımsızlıklarını kazanmaları elbette Türkiye’nin bu ülkelerde yaşayan toplumlarla olan ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuştur. Ortak dil, tarih, kültür, gelenek ve akrabalık bağı bu ilişkilerde en belirleyici unsurlar haline gelmiştir. Orta Asya Türk dilli devletlerin Türkiye için önemi; bu devletlerin siyasi ve ekonomik bağımsızlıklarını pekiştirmeleri ve kendi millileşme süreçlerine bir an önce başlamalarıdır. Bir milleti asimile etmek için önce dilini unuttururlar, sonra tarihini unuttururlar. Orta Asya devletleri de Sovyet Rusya döneminde bu girişimlere maruz kalmıştır. Tabi bunları bir anda unutmak mümkün değildir. Ancak yine de Türk dilli devletler bu konuda olumlu açıdan önemli mesafeler kat etmişlerdir.

Türkiye bu devletlerin önemli ve stratejik bir ortağıdır. Biliyorsunuz TİKA, eğitimden, sağlığa, ekonomik faaliyetlerden kültüre kadar birçok alanda Türk dünyası ile Türkiye’nin bağlarını güçlendirmekte ve Orta Asya’da yaşayan Türk dilli devletlere onların kurumları neyse aynı anlayış ve özveriyle hizmet vermektedir. Ayrıca, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olarak Türkiye, bu devletlerin ekonomik gelişmelerine katkı sağlamak amacıyla birçok yatırım fırsatı sunmaktadır.

Bundan sonraki süreçlerde de bu ekonomik, siyasi ilişkiler giderek derinleşecek ve kurumsallaşacaktır. Bu ülkelere yaklaşık 15 milyar dolarlık iş hacmimiz var. Genel olarak 4 binden fazla Türk firması bölgede faaliyet göstermektedir. Hali hazırda Kazakistan ve Kırgızistan’la Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizması kapsamında ilişkimiz sürmektedir. Tacikistan ile yine aynı şekilde hazırlıklar vardır. Türkmenistan ile ticari ilişkiler önemli mesafeler almıştır. Özbekistan ile giderek artan yoğun bir işbirliği süreci devam etmektedir.

Türk dilli devletlerde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Türk okulları faaliyet göstermektedir. Türkiye Bursları olarak bilinen burslar verilmektedir. Kazakistan ve Kırgızistan’da Hoca Ahmet Yesevi ve Manas Üniversitelerimiz bulunmaktadır.

Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri 1992 yılında Türkiye öncülüğünde faaliyete geçirilmiş ve 2009 yılında Nahçıvan Anlaşması ile zirve kurumsallaşmıştır. 1993 yılında TÜRKSOY kurulmuştur. TÜRKSOY’un açılımı Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatıdır. Bu teşkilatın misyonu; Türk kültürünün, dilinin, kültür sanatının genç kuşaklara aktarılması ve Türk dünyası içinde etkileşimin ve ortak paydaların artırılmasıdır. 2008 yılında Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan tarafından kurulan TÜRKPA ise, Türk Dili Konuşan

Ülkeler Parlamenter Asamblesi olarak aynı dili konuşan ülkeler arasındaki ilişkilerin ortaklıklara dönüştürülmesine hizmet etmektedir.

Etiketler:
Son Haberler

Son Haberler