Beyaz Hareket Koordinatörü, siyaset bilimci, Erdem Eren
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan için tarihsel açıdan son derece önemli bir toplantı gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Elmar Mammadyarov ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Khawaja Muhammed Asıf’ın katılımlarıyla “Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Dışişleri Bakanları Üçlü Toplantısının” ilki düzenlendi. Birbirini toplumsal ve siyasal olarak “kardeş” olarak nitelendiren üç halkın ve devletin temsilcilerinin böyle bir toplantıda bir araya gelmesi bu kardeş halkları fazlasıyla heyecanlandırdı.
Tarihsel açıdan halklar ve devletler olarak birbirimizi her ne kadar “kardeş” olarak kodlasak da, bu kardeşliğin reel politik izdüşümünü bir türlü sağlam bir şekilde inşa edemediğimizi ve bir öz eleştiride bulunmamız gerektiğini ifade etmemiz gerekiyor. Dünya çift kutupluluktan çok boyutlu bir uluslararası ilişkiler sistemine dönüşürken Müslüman ve Türk devletler yeterince başarılı entegrasyon projelerine imza atamadılar. Ne D-8, ne İslam İşbirliği Teşkilatı ne de Türk Devletlerinin ortaklık projeleri güçlü ekonomik, askeri ve politik mekanizmalara dönüşemediler. Aynı şekilde bu devletlerin birçoğu samimiyet sınavlarını da geçemediler. Bu eksende düşündüğümüzde aralarındaki samimiyet sınavlarını birçok kere geçmiş üç devlet olan Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan’ın bu gibi toplantılar altında bir araya gelmeleri oldukça önemli.
Toplantıda üç bakan arasında hem ülkelerin birbirleriyle olan ilişkileri hem de bölgesel konuların yanı sıra uluslararası düzeyde üç devletin işbirliğine verilen destekler ele alındı. Toplantının ikincisinin Pakistan’da yapılması kararlaştırıldı. Bölgenin istikrarının ve ekonomik kalkınmasının sürmesinde Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan’ın rolü vurgulandı. Ayrıca TANAP projesinin önemine de değinildi. Çavuşoğlu toplantıyla alakalı olarak taraflar arasında savunma alanındaki işbirliğinin önemli olduğuna işaret etti.
Azerbaycan ve Pakistan’ın ekonomik önemine değinecek olursak Dünya Bankası verilerine göre Pakistan yaklaşık 285 milyar dolarlık bir GSYİH’e sahip olup, nüfus olarak ise yaklaşık 195 milyonluk büyük bir İslam ülkesi. Nükleer silah bulunduran tek Müslüman devlet aynı zamanda. Azerbaycan ise yaklaşık 40 milyar dolarlık bir GSYİH’e sahip. Yaklaşık 10 milyonluk bir nüfusu da var. Zengin yer altı kaynaklarını başta petrol ve doğalgaz rezervlerini elinde barındırıyor.
Türkiye’nin Azerbaycan ile dış ticaret hacmi yıllık ortalama 3 milyar doları bulurken, Pakistan’la ise yıllık yaklaşık 1 milyar dolar olarak gerçekleşiyor. Türkiye Azerbaycan ile en geç 2020’de 15 milyar dolarlık ticaret hacmini yakalamak istiyor. Pakistan’la ise en kısa sürede 2 milyar doların aşılması hedefleniyor. Türk firmaları Azerbaycan’da yaklaşık 9 milyar dolar, Pakistan’da ise 3 milyar dolarlık projeleri yürütüyor.
Türkiye’nin iki ülkeyle olan ekonomik ilişkisini düşündüğümüzde mevcut hacmin potansiyelin altında olduğu söylenebilir. Bu açıdan “Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Dışişleri Bakanları Üçlü Toplantısının” ekonomik ilişkilerin daha hızlı geliştirilmesi ve hedeflerin daha çabuk yakalanması için uygun bir platform olarak görüldüğü de söylenebilir. Ekonominin yanı sıra tabiî ki ortak siyasi ve askeri çıkarlarda söz konusu. Üç kardeş ülke bölgesel açıdan önemli ittifaklar. Birçok uluslararası platformda ortak hareket ediyorlar. Ancak bu ortaklığın ekonominin yanı sıra siyasi ve askeri açıdan da reel politik bir ittifaka dönüşmesi gerekiyor.
Türkiye siyasi, ekonomik ve askeri açıdan çok güçlü bir devlet, yine Azerbaycan büyük bir yer altı kaynağı zenginliğini elinde tutuyor. Pakistan ise hem ekonomisi ve nüfusu hem de nükleer silaha sahip bir ordusu bulunmasından ötürü oldukça stratejik bir ülke konumundadır. Bu açıdan düşündüğümüzde üç ülkenin oluşturacağı ekonomik, siyasi ve askeri somut bir ittifak bölgede ciddi manada bir ses getirecektir. Bu üç ülkenin milli menfaat ve güvenliğini savunmalarında da güç kazandıracaktır.
Türkiye bölgede özellikle Suriye ve Irak’ta önemli terör örgütleriyle mücadele ediyor. Azerbaycan’ın Ermenistan ile başta Dağlık Karabağ olmak üzere önemli sorunları mevcut. Pakistan’ında yine bölgesel sorunları mevcut; Afganistan’daki siyasal istikrarsızlık, Hindistan ile olan Keşmir Sorunu, ABD, İsrail, Rusya ve Çin’in bölgedeki gizli hedefleri de ortada. Üç ülkenin de bu denli beka sorunları varken, güçlerini ekonomik, siyasi ve askeri açıdan birleştirmeleri büyük bir yarar sağlar.
Tekrar söylemek gerekirse “Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Dışişleri Bakanları Üçlü Toplantısı” üç ülke arasındaki söylemsel kardeşliğin reel politik bir ittifaka dönüşmesinin altyapısını sağlayabilir. Dışişleri Bakanları ve bürokratlar genellikle devlet başkanları bir araya gelmeden önce bazı alt yapı çalışmalarını tamamlarlar. Bu birçok uluslararası zirve ve diplomatik ilişkilerde böyle olmuştur.
Ümit ederim ki “Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Dışişleri Bakanları Üçlü Toplantısı”, “Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Devlet Başkanları Üçlü Toplantısına” da dönüşecektir. Ama daha mühimi üç ülke arasındaki söylemsel kardeşliğin reel politik bir ittifaka dönüşmesidir. Bunun da yolu ekonomik, siyasi ve askeri ilişkilerin daha fazla geliştirilmesi, ortak ekonomik, siyasi ve askeri doktrinlerin oluşturulması, toplumsal, bilimsel ve kültürel ortaklığın ve entegrasyonların yolunu açacak projeler imza atılmasıdır. İnanıyorum ki ne toplumsal ne de devletsel açıdan bir doku uyuşmazlığı söz konusu olmayacaktır.
Beyaz Hareket Koordinatörü, siyaset bilimci, Erdem Eren