Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Buradan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ni bu doğrultuda başlattığı girişimden vazgeçmeye davet ediyoruz. Türkiye’nin bu konudaki çok açık ve kararlı tavrını görmezden gelmek, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ni elindeki imkanlardan da edecek bir sürecin önünü açabilir” dedi.
Birleşmiş Milletler 72. Genel Kuruluna katılmak üzere ABD’nin New York kentine gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kuruluna hitap etti.
Erdoğan, geçen yıl gerçekleştirilen BM Genel kurulundan bu yana küresel barış ve istikrarın daha geriye gittiğini belirterek, “Terörün ve savaşın çirkin yüzünü dünyanın farklı köşelerinde görmeye devam ediyoruz. Çatışma ortamlarından beslenen teröristler, faaliyetlerini muhtelif bölgelere yayarak sürdürüyor. Yabancı düşmanlığı kültürel ırkçılık ve İslam karşıtlığı etrafında buluşan radikal akımların şiddet dolu eylemlerini endişeyle takip ediyoruz. Bu olumsuz tabloyu tersine çevirmenin en etkili yolu bizlerin burada bu çatı altında gerçekleştireceği samimi işbirliğidir. Dünya barışı için yeni bir bakış açısı geliştirmeye ihtiyacımız var. Hiçbir kriz ve hiçbir tehdit kendi haline bırakılarak çözülemez. Daha güvenli ve müreffeh bir dünya için hepimizin elini taşın altına koymak gerekiyor. Türkiye işte bu anlayışla girişimci ve insani bir dış politika yürütüyor” dedi.
“SURİYE HALKINI MAALESEF ULUSLARARASI TOPLUM YALNIZ BIRAKMIŞTIR”
“7. yılına giren Suriye ihtilafı, ülkede bölgede ve tüm dünyada derin bir yara açmıştır” ifadelerini kullanan Erdoğan, “Suriye’de siviller ve günahsız yavrularla birlikte bir medeniyette yok ediliyor. Bu ülkeyi yerle bir eden istikrarsızlığın ve zulmün beslediği terör sınırları aşarak bir kanser gibi adeta yayılıyor. Demokrasi, özgürlük, adalet, aydınlık bir gelecek talebiyle harekete geçen Suriye halkını maalesef uluslararası toplum yalnız bırakmıştır. Biz Türkiye olarak hangi kökenden hangi meşrepten olursa olsun hepsini de kardeşimiz olarak gördüğümüz, derin tarihi ilişkilerle bağlı olduğumuz bu insanların yaşadıkları trajediye kayıtsız kalamazdık. Suriye’de çatışmaların başladığı 2011 yılı baharından beri sorunun çözümü için her türlü insani ve siyasi gayreti gösterdik gösteriyoruz. Şuanda ülkemizde 3 milyonun üzerinde Suriyeliyle 200 binin üzerinde Iraklı sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. Ülkede kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve barışın tesisi için Rusya ve İran’la birlikte tüm kesimlerin katılımıyla Astana toplantılarını başlattık. Bu girişimlerimizin ardından uzun zamandır tıkanmış olan Cenevre süreci de yeniden canlandı. Astana’da bağlanılan mutabakat çerçevesinde İdlib bölgesinin güvenliğe kavuşturulmasıyla ilgili yeni bir planı hayata geçiriyoruz. Ülkenin toprak bütünlüğü esasına dayanan halkın demokratik taleplerine saygı duyan, istikrarlı ve müreffeh bir Suriye’nin inşası yolunda atılacak her adımın destekçisiyiz” şeklinde konuştu.
“AB SÖZÜNÜ TUTMADI”
Suriye krizinin başlamasıyla Türkiye’ye gelen sığınmacıların ve Avrupa’ya gelen mülteci akının önüne geçmek için her türlü tedbirin alındığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Barınmadan gıda ve giyime sağlık hizmetinden eğitime kadar sığınmacıların tüm ihtiyaçlarını ülkemizi ziyaret eden herkesin takdirini kazanan bir standartta karşılıyoruz. Ancak bu doğrultuda yürüttüğümüz çalışmalara Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası toplumdan yeterli desteği alamadığımızı özellikle belirtmek istiyorum. Ülkemizdeki kamplarda ve şehirlerimizde yaşayan sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamak için kamunun sivil toplum kuruluşlarının ve halkımızın yaptığı harcamaların tutarı 30 milyar doları bulmuştur. Buna karşılık Avrupa Birliği söz verdiği 3 milyar Euro artı 3 milyar Euro yardımın sadece 820 milyar Euro’sunu göndermiştir. Uluslararası toplumdan BM aracılığıyla gelen yardımların tutarı da 520 milyon civarındadır. Bunlar bizim bütçemize girmiyor. Bunlar sadece yardım kuruluşları vasıtasıyla kamplarda bulunan insanlara gidiyor. Dikkatinizi çekiyorum Suriyeli sığınmacılar için gelen yardımların hiçbiri ama hiç biri bütçemize girmiyor” dedi.
“VERDİKLERİ SÖZLERİ TUTMAYA DAVET EDİYORUM”
“Buradan tüm dünyanın huzurunda, topraklarında barındırdığı 3,2 milyon sığınmacının tüm yükünü Türkiye’nin omuzlarına bırakan ülkeleri ve uluslararası kuruluşları verdikleri sözleri tutmaya davet ediyorum” diyen Erdoğan, “Türkiye, dünya çapında insani yardım ve kalkınma faaliyeti yürüten bir ülkedir. Sadece ülkemize gelen sığınmacılara kucak açmakla kalmıyoruz. TİKA, AFAD, Kızılay gibi kurumları çeşitli sivil toplum örgütleri aracılığıyla dünyanın neresinde olursa olsun madur ve mazlum duruma düşmüş herkesin yardımına koşuyoruz” dedi.
“TÜRKİYE İNSANİ KALKINMA YARDIMLARINDA BM HEDEFLERİNİ TUTTURABİLEN 6 ÜLKEDEN BİRİ OLMUŞTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye, Somali’nin yeniden yapılandırılması için resmi kurumları ve sivil toplum örgütleri aracığıyla bir milyar dolarlık bir kaynak kullanmıştır. Somali konusunda yaptığımız çalışmalar ve elde ettiğimiz sonuçlar gerçekten benzer çalışmalara örnek olarak düzeydedir. Kesinleşen OECD istatistiklerine göre, ülkemiz 2016 yılında yapmış odluğu 6 milyar dolarlık insani kalkınma yardımlarıyla rakam olarak dünyada 2. sırada milli gelire oranla da birinci sırada yer almaktadır. Halbu ki Türkiye dünyanın en büyük 17. ekonomisidir. Gerçekleştirdiği insani kalkınma yardımları milli gelirinin binde 8’ine ulaşan Türkiye bu çerçevede BM hedeflerini tutturabilen 6 ülkeden biri olmuştur. Görüldüğü gibi ülkemiz, genel kurulumuzun ana mesajını oluşturan sürdürülebilir bir dünya hedefi için tüm gücüyle çalışmaktadır. Önümüzdeki süreçte de bu hassasiyetlerle yolumuza devam edeceğiz.”
IKBY’YE REFERANDUM UYARISI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ni referandumdan vazgeçmeleri yönünde uyardı. Erdoğan, “Irak’ın da toprak bütünlüğü temelinde varılacak uzlaşmalara ve ortak gelecek inşa etme ideallerini hayata geçirmeye ihtiyacı vardır. Bağımsızlık talepleri gibi bölgede yeni krizler, çatışmalar ortaya çıkartabilecek adımlardan uzak durulması gerekiyor. Buradan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ni bu doğrultuda başlattığı girişimden vazgeçmeye davet ediyoruz. Türkiye’nin bu konudaki çok açık ve kararlı tavrını görmezden gelmek, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ni elindeki imkanlardan da edecek bir sürecin önünü açabilir. Yeni çatışmaların fitilini ateşlemek yerine, hep birlikte bölgede huzuru, barışı, güvenliği, istikrarı tesis için çalışmalıyız.”
“Suriye ve Irak’ın yanında Libya ve yemen gibi terör örgütlerinin etkinlik kurma çabası içinde bulunduğu bölgeleri de yakından takip ediyoruz” diyen Erdoğan, “Libya’daki meşru yönetimin uluslararası toplum tarafından desteklenmesi ülkenin istikrarına önemli katkı sağlayacaktır. Suriye ve ırak’ta yapılan yanlışların Libya’da tekrarının Avrupa başta olmak üzere tüm dünyayı çok daha büyük tehditlerle karşı karşıya bırakacağı unutulmamalıdır” dedi.
“DEAŞ’A KARŞI MÜCADELE VERDİĞİNİ SÖYLEYEN GÜÇLERİN, BÜYÜK BİR BÖLÜMÜNÜN KESİNLİKLE BÖYLE BİR AMACI YOK”
Fırat Kalkanı Operasyonu’nun, bölgenin işgalinden bu yana DEAŞ’a karşı elde edilen en büyük başarı olduğunu ifade eden Erdoğan, “Şu gerçeği huzurlarınızda ifade etmek durumundayım, Bölgede, DEAŞ’a karşı mücadele verdiğini söyleyen grupların ve güçlerin, büyük bir bölümünün kesinlikle böyle bir amacı yoktur. Bu gruplar ve güçler, DEAŞ’ı kendi gündemlerini hayata geçirmek için bir araç olarak kullanıyor. PYD-YPG’nin, Suriye’de ele geçirdiği bölgelerde demografik yapıyı değiştirme, halkın mallarına el koyma, kendisine karşı çıkanları öldürme veya sürgün etme yönündeki çabaları insanlık suçudur. DEAŞ’la mücadele meşru bir zeminde yürütülmediği takdirde, dünyanın yeni DEAŞ’ların tehdidi altına girmesi kaçınılmazdır” şeklinde konuştu.
“KUVEYT EMİRİ ŞEYH SABAH’IN KRİZİN ÇÖZÜMÜNE İLİŞKİN ARABULUCULUK ÇABALARINI DESTEKLİYORUZ”
“Üzerinde durduğumuz başka bir mesele de Körfez bölgesinde baş gösteren ihtilafın bir an önce çözümüdür” diyen Erdoğan, “Bunun için öncelikle Katar halkının hayat şartlarını olumsuz etkileyen yaptırımların kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Kuveyt Emiri Şeyh Sabah’ın krizin çözümüne ilişkin arabuluculuk çabalarını desteklediğimizi burada ifade etmek isterim. Temennimiz bu gayretlerin olumlu sonuç vermesidir. Körfez bölgesinin abisi olarak gördüğümüz Suudi Arabaistan’ın da sorunun çözümünde samimi irade göstereceğini umut ediyoruz” diye konuştu.
Filistin meselesine değinen Erdoğan, “Temmuz ayında haremi şerifte yaşanan kriz sorunun ne kadar hassas olduğunu göstermiştir. Barış sürecinin devamı ancak İsrail’in yasadığı yerleşim faaliyetlerini derhal durdurması ve iki devletli çözüm doğrultusuyla adım atmasıyla mümkündür. Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazzede’ki Filisitinli kardeşlerimize Filistin devleti mücadelelerinde destek olmaya davet ediyorum” dedi.
“YUKARI KARABAĞ ABHAZYA VE GÜNEY OSETYA İHTİLAFLARININ ÇÖZÜMÜ İÇİN ÇOK DAHA FAZLA GAYET GÖSTERMELİYİZ”
Balkanlardaki krizi de değinen Erdoğan, “Her ne kadar çatışma ortamı yoksa da hala çok ciddi sınamalarla karşı karşıya bulunan bir coğrafyadır. Balkan ülkelerinin Avrupa Atlantik kurumlarıyla bütünleşmelerine büyük önem veriyoruz. Dünyanın u müstesna bölgesinde barışın istikrarın ve refahın hakim olması için üzerimize düşen görevi yerine getireceğiz. Güney Kafkasya’da Azerbaycan ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması bölgesel istikrarın özellikle anahtarıdır. Bu nedenle Yukarı Karabağ Abhazya ve Güney Osetya ihtilaflarının çözümü için çok daha fazla gayet göstermeliyiz” dedi.
Türkiye’nin dünya gündemini giderek daha yoğun şekilde meşgul eden nükleer silahların her çeşidine karşı olduğunu belirten Erdoğan, “Dünyayı nükleer silah belasından tümüyle temizlemeden bu tür sorunların üstesinden gelemeyeceğimiz açıktır” dedi.
“Kıbrıs’ta 2008 yılında başlayan kapsamlı müzakere sürecinin Rum tarafının anlaşılma tutumu sebebiyle sonuçsuz kalmasından üzüntü duyuyoruz” diyen Erdoğan, Doğu Akdeniz’de son yıllarda keşfedilen doğal kaynakların bölgenin barışına istikrarına ve refahına hizmet etmesi için elimizden geleni yapıyoruz yapacağız. Kıbrıs Türklerinin haklarına saygı gösteren çözüm tekliflerini değerlendirmeye hazırız” diye konuştu.