PKK’nın son aylarda sıklıkla askeri birliklerimizi hedef alan maket uçaklarla saldırı girişimlerini gözlüyoruz. Son yıllarda Suriye’de PKK/YPG’ye verilen silahların ve eğitimin PKK üzerinde pozitif bir etki yaratma amacı çok açık. Özellikle ‘Mahmur’da bulunan ‘sözde Drone Akademisi’ PKK’nın hava saldırı kapasitesini geliştirmek için bir üretim merkezine dönüştürülmüş durumda. Saldırıların sıklığı, kara hareketliliği minimize edilen PKK’yı havadan saldırılar gerçekleştirmeye yöneltmiş görünüyor. Paramotor, maket uçak, ticari drone ve sabit kanatlı mini ‘dronle’larla yapılan saldırı girişimleri şimdilik hedeflerine ulaşmamış görünüyor. Ancak hafife alınmaması gereken yeni bir eğilime işaret ettiği de çok açık. Bu nedenle drone saldırılarına dikkat edilmesi gerekiyor. Mahmur Kampı’na yapılacak ilk operasyonda bu sözde ‘Drone akademisi’nin hedefe alınarak imha edilmesi elzem görünüyor. Zira minimize olmuş, dağılmış liderleri korkudan inlerinden başını çıkaramayacak derecede pasifize edilmiş terör örgütünün emekleyen teknoloji kapasitesinin lojistik hatlarla geliştirdiği mekanların da öncelikle hedefe alınarak yok edilmesiyle PKK terör örgütünü Türkiye’nin aleyhine yeniden motive etmek isteyen hegemonik devletlerin de boşuna çabaladıklarını anlayacaklardır sanırım.
1994 Yılında ABD VE BM Tarafından Kurulan (ARTUŞ) Mahmur Kampı Tezgahı
1990’ların başlarında PKK 10 bin civarında vatandaşımızı kaçırarak Irak’ın kuzeyinde Atruş Kampı’na yerleştirmişti. Onlara mülteci havası verilerek BM’nin her türlü gıda, ihtiyaç malzemesi gibi yardımlarından yararlandırılması sağlandı. Atruş BM’nin himayesinde bir terör kampı haline geldi. Türkiye olarak BM’ye itirazda bulunduk, BM bayrağı altında siz bir terör kampını barındıramazsınız dedik. Bunun üzerine bayrağı kaldırdıklarını ve kampı kapattıklarını açıkladılar. Daha sonra kamp Saddam Hüseyin’in denetimindeki bölgede bulunan Mahmur’a taşındı. Ancak bazı uzmanlar Artuş Kampı’nın kapatılmadığını, ‘BM kampı boşalttı’ yalanı ile dünya kamuoyunun kandırıldığını, aksine kamp boşaltılmadığı gibi burasının terör eğitim kamplarına dönüştürüldüğünü açıklayarak ‘O dönem kaçırılan insanların akibeti bile belli değil’ dediler.
Büyük İsrail Projesine son Darbe
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Terörü ininde vurma’ veya ‘Terör tehdidini sınır ötesinde karşılama’ stratejisiyle Türkiye son yıllarda başta PKK/YPG ile mücadelede çok önemli başarılar elde etti. Ülke içinde terörist varlığı 30-40 yıldaki en düşük seviyeye indirilip ‘ayrılıkçı terör örgütü minimize edilerek‘ örgüt bitme noktasına getirildi. Irak ve Suriye kuzeyinde oluşturulan güvenli bölgeler ise hudut hattını huzurlu yaşam koridorlarına dönüştürdü. Türkiye’ye yönelik tehditlerin başarılı operasyonlarla Suriye ve Irak’ta bertaraf edilmesi sonucu Irak kuzeyinden Suriye kuzeyine, oradan da Akdeniz’e çıkarılmak istenen terör koridoru projesi Türkiye’nin kararlılığıyla gerçekleştirilememiştir. Bu durum Büyük İsrail projesinin gerçekleşmesini de önlemiştir. ABD’nin ise bu durum karşısında İsrail ile birlikte hareket eden PKK aracılığıyla Rakka’da İsrail’in de güvenliğini sağlayacak bir sistem kurmaya çalıştığı görülüyor. Bu durumda, Türkiye’nin Irak kuzeyinde yeni hedefi ise Sincar ve Mahmur olmalı. PKK şimdi güvenli alan olarak bu alanları kullanıyor. Örgütün özellikle Suriye geçişini de kontrol etmemiz için bu bölgelerin PKK’dan arındırılması gerekiyor. Türkiye’nin Haftanin’deki faaliyetleri buralara taşıma gücü ve kuvveti var. Ancak bu konu uluslararası kurum ve kuruluşlarla çözülmeli; Mahmur Kampı Birleşmiş Milletler ile görüşülerek boşaltılmalı, Sincar bölgesinde ise PKK’nın eğitim ve lojistik kampı haline gelen sistemler Irak hükümeti tarafından yok edilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise TRT’de yaptığı açıklamalarda Mahmur’a operasyon sinyali verdi. Türkiye’nin komşuların egemenlik haklarına ve sınırlarına saygılı olduğunu belirterek “Irak’a siz yapacaksanız yapın yoksa biz gelip vuracağız dedik. Biz Mahmur meselesini de en az Kandil kadar önemsiyoruz. Mahmur, Kandil’in kuluçka yuvasıdır. Kuluçka yuvası adeta şehir merkezinde palazlanıyor. BM temizlemediği takdirde bir BM üyesi olarak biz temizleriz. Kandil’e sadece Diyarbakırlı anaların çocukları gönderilmiyor ki. Buna nereye kadar sabredeceğiz.” dedi.
Lider Kadroların Hedef Alınması PKK’yı Zayıflatan En Önemli Etkenlerden Biri
Suriye’de PYD/YPG üzerinden toprak kontrolüne dayalı bir imkana sahip PKK, Türkiye ve Suriye Milli Ordusu’nu Afrin Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgelerinde hedef almaya çalışıyor. Irak’ta operasyonel inisiyatifi elinde bulunduran Türkiye Suriye’de Rusya ve ABD’nin varlığı nedeniyle aynı imkanlara sahip değil. Bu noktada ‘lider kadronun hedef alınması’ terörle mücadelenin en kritik, stratejik ve zorunlu parametrelerinden birini oluşturuyor. Türkiye de örgüt lider kadrolarını hedef alarak PKK’yı en fazla zayıflatan yöntem ve stratejiyi başarıyla uyguluyor. Halihazırda en önemli hedefler arasında görülen Kırmızı terör listesinde 135, Mavi listede 35, Yeşil listede 42, Turuncu listede 106 ve gri listede 365 PKK mensubu terörist yer alıyor. Bu listelerin toplamı ise 683. Son iki yıl içerisinde 100’den fazla teröristin etkisiz hale getirildiği görülüyor. Özel olarak kurulan MİT ve güvenlik birimlerinden oluşan timlere bu gayretleri nedeniyle ülkemiz adına şükranlarımızı sunarken başarılarının devamını diliyorum.
Yazar: Bülent Orakoğlu