...

Yeni İpek Yolu Çağında Şehir Medeniyeti

Yorum Materials 19 Aralık 2018 15:58 (UTC +04:00)
19. yüzyılın sonu 1877 yılında Alman coğrafyacı Ferdinand von Richthofen, “Çin” adlı yazdığı kitabında M.Ö. 114 ve M.S. 127 yılları arasında Çin-Orta Asya ve Çin-Hindistan arasında ipek ticaretinin gerçekleştirildiği Çin’in batı bölgesinden ilgili ülkelere giden yolu “İpek Yolu” olarak adlandırmıştır.
Yeni İpek Yolu Çağında Şehir Medeniyeti

Trend takip edin

19. yüzyılın sonu 1877 yılında Alman coğrafyacı Ferdinand von Richthofen, “Çin” adlı yazdığı kitabında M.Ö. 114 ve M.S. 127 yılları arasında Çin-Orta Asya ve Çin-Hindistan arasında ipek ticaretinin gerçekleştirildiği Çin’in batı bölgesinden ilgili ülkelere giden yolu “İpek Yolu” olarak adlandırmıştır. Böylece İpek Yolu terimi ilk defa kullanılmış olup kısa bir süre içerisinde uluslararası ilmi camia ve güzergahtaki milletler tarafından kabul edilip resmi olarak kullanılmaya başlandı. Daha sonra, Alman tarihçi Albert Herrmann, 20. yüzyılın başları 1910 yılında yayınlanan "Çin ile Suriye Arasındaki Antik İpek Yolu" kitabında, yeni keşfedilen kültürel kalıntılar ve arkeolojik veriler ışığında kadim İpek Yolu'nun Akdeniz ve Küçük Asya'nın Batı Kıyısına kadar uzandığını belirterek İpek Yolu teriminin temel güzergahını ve içeriğini bir ölçüde belirledi. Yani, Çin ve Asya arasındaki ticaretin Orta Asya'dan Güney ve Güneydoğu Asya'ya, Batı Asya'ya, Avrupa ve Kuzey Afrika'ya açılan yolu İpek Yolu olarak nitelendirildi.

Doğunun ipeği ile baharatının kervanlarla batıya taşınması, Çin'den Avrupa'ya ulaşan ticaret yollarını oluşturmuştur. Orta Çağda, ticaret kervanları, şimdiki Çin'in Şian (Xian) şehrinden hareket ederek Özbekistan'ın Kaşgar şehrine gelirler; burada ikiye ayrılan yollardan ilkini izleyerek Afganistan ovalarından Hazar Denizine; diğeri ile de Karakurum Dağlarını aşarak İran üzerinden Anadolu'ya ulaşırlardı. Anadolu'dan deniz yolu ile veya Trakya üzerinden karayolu ile Avrupa'ya giderlerdi. Doğudan batıya doğru gelişen bu ticari harekette, daha önceki çağlardan beri kullanılmakta olan bir yol şebekesinden yararlanılmıştır. Yoğun bir şekilde ipek, porselen, kağıt, baharat ve değerli taşların taşınmasının yanında kıtalar arasındaki medeniyet ve kültür alışverişine de imkan sağlayan bu binlerce kilometre uzunluğundaki kervan yolları, zaman içinde ''İpek Yolu'' olarak adlandırılmıştır.

Bugün ise geleneksel Kara ve Deniz ipek Yolu terimlerinin dışında özellikle Çin siyasi ve entelektüel camiası tarafından Hava İpek Yolu, Demir İpek Yolu, Enerji İpek Yolu, Kutup İpek Yolu, Data İpek Yolu, Yeşil İpek Yolu, Barış İpek Yolu gibi artık yeni İpek Yolu terimleri üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. Kadim İpek Yolu’nun yeniden ihyası hedefi çerçevesinde güzergahta bulunan ülkelerin yanı sıra bölge dışı bazı ülkeler de İpek Yolu politikaları geliştirmeye başladılar. Mesela Hindistan’ın “Mevsim Planı”, Kazakistan’ın “Nurlu Yol Projesi”, Rusya’nın “Trans Avrasya Koridoru Projesi”, Moğolistan’ın “Bozkır Yolu Projesi”, Çin’in “Kuşak ve Yol Stratejisi”, ABD’nin “Yeni İpek Yolu Önerisi” ve Türkiye’nin “Orta Koridor Projesi” gibi. Bütün bu politikalar kadim İpek Yolu’nun ihya edilmesiyle bölgesel ortak kalkınmayı hedefleyen politikalardır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Mart 2016’da Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin teşvik edilmesini içeren S / 2274 sayılı kararı kabul ettikten sonra, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da oybirliğiyle Kuşak ve Yol İnisiyatifi A / 71/9 sayılı karara ilk defa yazıldı ve 193 üye devlet tarafından oybirliği ile onaylandı. Özellikle 2017 yılında Çin’in ilk defa uluslararası düzeyde 1. Kuşak ve Yol Uluslararası İşbirliği Zirve Forumu’na ev sahipliği yapmasıyla birlikte Yeni İpek Yolu’nun artık tamamen küresel bir düzeyde kabul gördüğü söylenebilir. Nitekim bu zirve kapsamında Pekin’de bulunduğum sırada Sn. Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a bu zirve ile birlikte artık Yeni İpek Yolu çağına resmen girmiş olunduğu söylenebilir mi sorusunu yönelttiğimde “Evet! Yeni İpek Yolu çağı resmen başlamıştır.” cevabını almıştım. Dolayısıyla artık Yeni İpek Yolu çağının başladığını ve 21.yy’ın Yeni İpek Yolu çağı olacağını artık kabul edebiliriz.

Yeni İpek Yolu şehirleri hedefleri kapsamında güzergah ülkelerinde özellikle Asya bölgesinin birçok ülkesinde artık neredeyse her ay seminerler, konferanslar, forumlar vs. düzenlenmektedir. Örneğin; 2-3 Temmuz 2018 tarihinde, Kazakistan'ın başkenti Astana'da “Küresel İpek Yolu Belediye Başkanları Forumu” ve 18 Eylül 2018 tarihinde "Birlik Yolunda" temalı “İpek Yolu ülkeleri Uluslararası Turizm Forumu”, 21 Ekim 2018 tarihinde Antalya Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde “13. İpek Yolu Belediye Başkanları Forumu”, 18-19 Haziran 2015 tarihinde Yi Wu Belediyesi, Çin Halk Üniversitesi ve Global Times’ın ev sahipliğinde Çin’in Yi Wu kentinde “İpek Yolu Ekonomi Kuşağı Şehirleri Uluslararası Forumu” düzenlendi. Bütün bu toplantıların amacı yeni İpek Yolu şehirlerinin geleceği çerçevesinde şekillenmektedir.

Bunlara ilaveten, son yıllarda hızla gündem kazanan şehir diplomasisi, kamu diplomasisinin gelişmesinin en önemli konularından biri haline gelmiştir. Bu çerçevede uluslararası kardeş şehir çalışmaları yoğun bir çabayla gerçekleştirilmeye devam etmekte ve İpek Yolu ülkeleri arasında yerel yönetimler arası değişim programları teşvik edilmektedir. Şehir diplomasisi kavramı daha da derinleştirilmekte, yerel yönetimlerin uluslararası kurumsal girişimleri arttırılmaktadır. Şehir diplomasisinin başarısı, kamu diplomasisi çalışmalarının geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için öğretici ve ilham verici niteliktedir.

İpek Yolu politikaları ve stratejilerinin hızla gelişmesiyle birlikte ilgili güzergahta bulunan bütün ülkeler de yeni bir “İpek Yolu bölgesi” ve buna paralel olarak “İpek Yolu şehirleri” bakış açısı geliştirmektedirler. İpek Yolu Şehirleri ağı, dünya şehirler ağının hızla kalkınan yeni bir bölümü olarak yeniden ilgili ülkelerin gündeminde yer almaktadır. İpek Yolu medeniyetinin gelişimine adanmış güzergahtaki bütün kadim ve yeni bütün şehirlere “İpek Yolu Şehri” denir. Kadim İpek Yolu güzergahındaki Şian, Kaşgar, Semerkant, Buhara, Kalküta, Şam, Şanlıurfa gibi önemli şehirler, birer ticaret merkeziydiler. Bu şehirler aynı zamanda akademisyenler, öğretmenler, teorisyenler, filozoflar, seyyahlar, misyonerler ve diğer bütün gruplar için de birer kültür alışverişi merkeziydi. Bütün bu farklı şehirlerin kültürel etkileşimi ile İpek Yolu medeniyeti şekillenmekteydi.

Yeni İpek Yolu stratejilerinin istikrarla uygulanmasıyla güzergah boyunca yer alan bütün bölgeler belirli ölçülerde kalkınacaktır. İpek Yolu stratejisinin uygulanması ve çekirdek İpek Yolu kentlerinin stratejik bir dayanak noktası olarak yükselişi sürecinde, bölgesel ekonomi, ticari faaliyetler, altyapı ve nüfus arasındaki yakın ilişkiler nedeniyle, Yeni İpek Yolu bölgesi şehirlerinin fonksiyonel sistemleri ve kentsel dönüşüm odaklı coğrafyanın yeniden yapılandırılması ile dünya şehir ağının yeni bir bölümü oluşturulmaktadır. Fakat bu yeni bölümün oluşumu eşit olarak gelişmemektedir. Oluşum süreci tek tip bir gelişme olarak değil, önce bir “pilot şehirler” (çekirdek şehir, şehir grupları) ve sonra “güzergah şehirleri” (şehir koridorları) ve daha sonra da “bölge şehirleri” (İpek Yolu alt bölgesi şehirleri) olarak gerçekleşmektedir. Bu yeni gelişmekte olan şehir koridorları, sınır ötesi bir niteliğe sahip olmaları ve İpek Yolu güzergahının uluslararası şehir koridorlarında yer almaları nedeniyle Çinli uzmanlar tarafından “İpek Yolu Şehir Koridoru” olarak adlandırılmaktadır.

Şehir diplomasisi, İpek Yolu Şehir Koridorları, akıllı şehirler gibi kulağa hoş gelen teorik söylemler hızla yayılmaktadır. Ancak teknoloji temelinde dile getirilen bu yeni şehir tasavvurları değil şehir medeniyeti şehir kültürü için bile ilham kaynağı olmaktan tamamen uzaktır. Sözde modern şehirler son teknolojiyle akıllaştırılıp “akıllı şehir” olurken, şehrin sakinleri de betonlar içinde aptallaştırılıp “aptal insan” haline getirilmektedir. Dolayısıyla akıllı şehir ve aptal insan uyumsuzluğu şehirleri tamamen ruhsuzlaştırmaktadır. Çünkü şehirlerin yapısı insanın doğasına aykırı bir şekilde imar edilmektedir. Şehirler sanki birer açık hava hapishanesine dönüştürülmekte. Bağsız ve bahçesiz, otsuz ve böceksiz, çiçeksiz ve kelebeksiz bir şehir yaşamı insanın tabiatıyla uyumlu olmayan bir yaşamdır. Sözde insan için yapılan yeni şehirlerde bağlara, bahçelere, otlara, böceklere, çiçeklere, kelebeklere vs. yer verilmemektedir. Var olan alanlarda şehrin nüfusuna oranla neredeyse yok hükmündedir.

Bir tarafta şehir inşa ederken yaptığı eserlerde kuşlara dahi yuva yapmayı düşünen bir şehir medeniyetinin mimarları, diğer tarafta ise ikili veya çoklu siyasi ilişkileri ile ihale alarak inşa sürecinde zerre kadar medeniyet zaviyesinden bakmayan şehirlerin medeniyetsiz müteahhitleri. Müteahhit demek mimar demek değildir. Bir şehrin geleceği medeniyet tasavvuru, tarihi ilham kaynakları olmayan müteahhitlere ve onlara ihale verip alan açan basiretsiz belediye reislerine emanet edilemez. Maalesef geldiğimiz nokta göstermektedir ki, şehirlerimiz, sokaklarımız sahipsiz kalmıştır. Şehrin gerçek mimarları ve mihmandarları olması gereken belediye reisleri siyasi kariyer peşine düşmüş olup ecdadının mirasından ilham alması gerektiği yerde ihanet eder olmuştur. Şanlı ecdadımızın kanlarıyla alıp emanet bıraktığı sahipsiz kalan şehirlerimiz, çarpık yapılaşma, rastgele betonlaştırma, zaman ve mekan tasavvurundan yoksun idareciler gibi nedenlerden dolayı ne yazık ki gittikçe medeniyetsizleşmektedir.

Yeni İpek Yolu şehirlerinin ekonomik açıdan nasıl kalkınacağından ziyade bu yeni şehirlerin nasıl bir şehir medeniyeti tasavvuruyla ruhlandırılacağıdır. Nitekim, metropolleşmenin ve betonlaşmanın hızla yayıldığı bu yüzyılda yeni İpek Yolu çağının şehir medeniyetinin nasıl şekillenmesi gerektiğini tarihi bir sorumluluk ve derin bir ciddiyetle tasavvur etme zamanı artık geldi ve geçiyor. Şehirdeki evler ailelerin yuvası olduğu gibi şehrin kendisi de toplumun yuvasıdır. Toplumun yuvası olan şehirler inşa edilirken milletin öz mimari değerlerinden ilham alınarak imar yol haritası belirlenmelidir. İnsanın tabiatıyla uyumlu olmayan şehirler için, şehir medeniyetinden söz etmek zihin ve zaman israfıdır. Her şeyden önce doğa ile iç içe inşa edilen evlerden oluşan şehirler inşa edilmelidir. Daha sonra şehre ruh kazandıran ibadethaneler, kütüphaneler gibi şehrin manevi değerleri ile bu şehirler ruhlandırılmalıdır. Bedeni, zihni ve ruhu betonlar arasına hapsedilmiş şehir sakinleri ancak o zaman azad edilmiş sayılabilir. Sakinleri azad olmayan bir şehrin medeni olmasından bahsedilemez. Yeni İpek Yolu çağında şehir medeniyeti ancak bedeni, zihni ve ruhu doğayla bütünleşmiş sakinlerden oluşan bir toplumla inşa edilebilir.

Fatih Öztosun, Çin Uzmanı, TRT Çince

Etiketler:
Son Haberler

Son Haberler