...

Sarı Yeleklilerden Yerel Seçimler ve Fırat’ın Doğusuna

Yorum Materials 14 Aralık 2018 17:46 (UTC +04:00)
Kamuoyu olarak partilerin açıkladıkları ve açıklayacağı belediye başkan adaylarına odaklanmış, yerel seçim atmosferini yaşarken ve Avrupa’daki sarı yeleklilerin eylemlerini takip ederken; bir anda üst üste gelen ölüm haberleri ile Fırat’ın Doğusuna yapılacak sınır ötesi harekâtı gündemimizde bulduk.
Sarı Yeleklilerden Yerel Seçimler ve Fırat’ın Doğusuna

Trend takip edin

Kamuoyu olarak partilerin açıkladıkları ve açıklayacağı belediye başkan adaylarına odaklanmış, yerel seçim atmosferini yaşarken ve Avrupa’daki sarı yeleklilerin eylemlerini takip ederken; bir anda üst üste gelen ölüm haberleri ile Fırat’ın Doğusuna yapılacak sınır ötesi harekâtı gündemimizde bulduk.

Sarı Yelekliler Eylemi ve Diplomatik Zekâ

İlk olarak Fransa’da başlayıp Avrupa’ya yayılan “sarı yelekliler” eylemini değerlendirmekte fayda var. Fransa’da vergiler, zamlar ve pahalılaşan yaşam koşullarından dolayı hükümete ve özelikle Fransa Cumhurbaşkanı E. Macron’a yönelik başlayan protestolar aynı Gezi olaylarında olduğu gibi Vandallığa dönüşerek, sokaklarda terörizme neden oldu. Devlet kurumlarını basan, araçlarını yakan, polisle çatışan, mağazaları yağmalayan bir eylemi Türkiye’deki muhalifler demokratik gösteri olarak nitelendirdiler.

Türkiye’de ise hükümet kanadı sarı yelekliler eylemini Gezi olaylarına destek olan Batının ikiyüzlü siyasetinden ilk etapta intikam almaya çalışarak yanlış okudu. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız; “Umarız yakında Paris sokaklarında zulüm 1789’da başladı yazıları görmeyiz” bile dedi. Şüphe yok ki dönemin Fransız hükümeti de Erdoğan karşısında Gezi olaylarına ve göstericilere destek verir bir pozisyon almıştı. Ancak diplomatik zekâ gereği sadece intikam vari söylemlerle yetinilmemeliydi.

Herşeyden evvel şu unutulmamalı; Fransa’daki sarı yelekliler eylemi ile Gezi olaylarındaki objeler ve bazı öğeler büyük oranda benzerlik taşıyor. Bu durum iki eyleminde aynı laboratuardan çıktığını bizlere gösteriyor. Kaba tabirle Soros mutfağı… Macron’un “Avrupa Ordusunu” savunmasının faturası bu aslında.

Diplomatik zekâ gereği hükümet nezdinde Türkiye’nin yapması gereken en başta kendisi gibi seçilmiş hükümetlere yönelik yapılan bu tür dış müdahalelere karşı “uluslararası bir duruşun” sağlanmasına öncülük etmek olmalı. Bu tür eylemleri finanse eden, örgütleyen kurum ve kuruluşlara, şahıs ve organizasyonlara yönelik uluslararası yargılamalar ve yaptırımlar dâhil olmak üzere “uluslararası hukuku ve örgütleri” organize etmek görevini üstlenmeli Türkiye. Gezi ve 15 Temmuz’u organize edenlerle ancak söylemle değil bu tür icraatlar ile mücadele edilebilir.

Türkiye mücadeleyi sınır ötesinde vermelidir ki Gezi ve 15 Temmuz gibi benzeri sınır dışında planlanan deneyler tekrardan ülkemizde yaşanmamalıdır. Bu noktada ülkemizde ki eylem çağrıları ile kamu görevlilerine yönelik yapılan sansasyonel cinayetlerde göz ardı edilmemelidir. Açık açık Avrupa’daki kaostan Türkiye’nin de mahrum bırakılmaması planlamakta gibi gözükmektedir.

Yerel Seçimler ve Adaylar: Bir Yandan Yapmak, Bir Yandan Yıkmak…

Yerel seçimlere gün be gün yaklaşırken, ittifaklar ve adayları da büyük oranda şekillenmeye başladı. AK Parti İstanbul dışında büyük oranda belediye başkan adaylarını açıklarken, CHP ile İyi Parti ise pazarlıklarında sona yaklaştı. AK Parti’nin İstanbul adayı da büyük oranda belli. Bu noktada Binali Yıldırım’a artık kesin gözüyle bakılıyor. Ancak diğer il ve ilçelerin adayları ile ilgili kamuoyunda ve sosyal medya da çok ciddi tartışmalarda yaşanmıyor değil.

AK Partinin açıkladığı adaylarla ilgili öne çıkan bir takım eleştiriler göze çarpıyor. Bunlar;

- Açıklanan adaylar arasında geçmişte PKK sempatizanı isimler olması,

- Özellikle büyükşehirlere aday gösterilen bazı isimlerin geçmişte FETÖ ile irtibatlarının olması,

- Bazı Trakya ve Ege illerinde Cumhur İttifakı ortağı MHP ile ortak aday çıkarılmamasından ötürü bu illeri büyük oranda CHP’nin kazanacağı eleştirisi.

Açıklanan adaylarla ilgili bu eleştiriler neticesinde kamuoyunda Sayın Cumhurbaşkanımızın yanlış yönlendirildiği de sıkça konuşuluyor. Bu mümkün olsa da olmasa da adayların geçmişlerinden dolayı seçimlerde ciddi oy kayıplarının yaşanacağı da dillendiriliyor. Özellikle İstanbul ilçe belediyelerinde FETÖ ile irtibatlarından dolayı adı sıkça konuşulan isimlerin yeniden aday gösterilip gösterilmeyeceği de çokça beklenen konuların başında geliyor.

Henüz geç değilken AK Parti’nin gösterilen ve gösterilecek adaylarla ilgili iyi düşünüp taşınması şart. Hatta bazı illerde adayların tekrar değerlendirilip Cumhur İttifakının ortak aday göstermesi de yeniden düşünülebilir. Aksi halde vatandaşın 7 Haziran 2015 seçimlerinde gösterdiği reaksiyonun bir benzerinin yaşanabileceği gözden kaçırılmamalıdır.

Fırat’ın Doğusuna Harekât…

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan milli ve yerli maksat helikopteri Gökbey’in tanıtımını yaptığı ve hükümetin ikinci 100 günlük icraat programını açıkladığı bu günlerde Fırat’ın Doğusuna yönelik yapılacak harekâtın da müjdesini de verdi. 15 Temmuz sonrası Fırat Kalkanı ve ardından Zeytin Dalı Harekâtı ile başlayan Suriye’ye yönelik sınır ötesi operasyonların üçüncü aşamasına geçileceği belli olmuş oldu.

Bir süredir Suriye’nin Doğusu ile Irak’ın Batısındaki PKK kamplarına yönelik hava ve kara harekâtı zaten kamuoyuna çokça yansımadan devam ediyordu. Kandil ve Sincar odaklı sürdürülen bu harekâtın, Tel Abyad, Münbiç ve Fırat’ın Doğusuna yönelikte devam edeceği bekleniyordu. Fırat Doğusuna yönelik bir operasyon hazırlığı ve bölgede mevcut terör unsurlarının temizlenmesi gerektiği zaten milletimizin de hassas noktasıydı.

Herşeyden evvel şunu unutmamak gerekiyor ki; Suriye ve Irak’taki terör varlığı bitirilmedikçe rahat nefes almamak gerekiyor. Çünkü bu ülkelerdeki PKK ve herhangi bir terör varlığı Türkiye’nin Güneyinde bir terör koridoru oluşturmaktan, Türkiye’yi cephelemekten ve kuşatmaktan başka bir anlam ifade etmiyor. Bu noktada sınır ötesi operasyonların kararlılıkla sürdürülmesi şart.

Ankara’daki Tren Kazası ve Bilim Adamlarının Korunması Gerekliliği…

Sayın Cumhurbaşkanımızın hükümetin ikinci 100 günlük icraat programını açıkladığı müjdelerden biri de Türkiye Uzay Ajansının kuruluşuydu. Aynı gün yaşanan Ankara’daki tren kazasında ise Türkiye değerli bir evladını daha kaybetti. Kazada Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berahitdin Albayrak da vefat etti.

İster olaya komplo gözüyle bakalım istersek de ilahi kader diyelim, onlarca yıldır yetişen ve/veya ülkemizin yetiştirdiği bir değer son nefesini verdi. Daha niceleri gibi… Isparta’da Türk Hızlandırıcı Merkezini kurmaya giden ve Atlasjet’in uçağının düşmesi sonucu şehit olan, Aselsan’da devletimiz ve ordumuz için çok önemli projelere imza atan mühendislerimiz gibi… Kaderleri aynı ya da farklı olsun bir gereklilik açıkça ortaya çıkıyor.

Devletimiz acilen harekete geçip, ülkemiz için kritik projelerde çalışan, eserler yapan ve araştırmalarda bulunan bazı önemli bilim adamlarını korumaya almalıdır. Bugün birçok eski milletvekili ile bakana, hatta birçok siyasetçiye makam aracı ile koruma polisi verildiğini biliyoruz. Şüphesiz ki devletimiz ve milletimiz için önemli işlere imza atan bazı bilim adımlarımızda en az siyasetçilerimiz kadar hayati öneme sahiptir.

Erdem EREN

Etiketler:
Son Haberler

Son Haberler