ABD, terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olan PYD'ye ağır silah, mühimmat ve eğitim desteği vererek IŞİD'li teröristlerle mücadele ediliyor söylemi altında, düzenli orduya geçiş yapılmasına zemin oluşturuyor. Bu zamana kadar örtülü veya açık olarak verdiği silahların üzerinde kontrol mekanizması oluşturmadığından, tehdit sona erdiğinde bu silahları geri alması da olanaksız görünüyor. Sebil gibi dağıttı bu silahlara sahip olan PYD'li teröristler de IŞİD'den sonra buhar olmayacak. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nde Barzani'nin yaptığı referandum gibi onlar da aynı şekilde devlet olma yolunda mücadele içine girecek. Dolayısıyla onlara verilen silahların namluları bir zaman sonra Türkiye'ye doğru yönelecek. Şimdi Irak'ta sahnelenen tiyatro, kısa bir vakit sonra Suriye'de de perde alacak. Yaşanan ve yaşanacak olan tüm bu senaryoları ABD planlayarak yazıyor. ABD ile yollar çakıştığında bir koyup on almak hiç mümkün olmuyor. Merhum Turgut Özal'da Irak'ta ABD ile hareket edip, ipiyle kuyuya inmiş, bize vaat edilenleri bir türlü alamamıştı. ABD; hukuk, özgürlükler ve adalet kaygısıyla değil, tamamen küresel çıkarları için, tıpkı bir ahtapot gibi Ortadoğu bölgesinin üzerine çökerek her tarafa müdahale ediyor. Bu bakımdan ABD ile işbirliği yaparak Irak veya Suriye'de herhangi bir netice almak, sonuç elde etmek yahut sözümüzü dinletmek gibi bir durum zaten mümkün değil, çünkü oyun kartlarını kendisi karıyor, bizi oyuna dahil etmeyi ise hiç istemiyor. Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin sınırlarını ve demografik yapısını değiştirmeyi planlıyor. Müslüman topluluklar arasında ki kardeşliği bitirmek, acıları daha da derinleştirmek için var gücüyle uğraşıyor. Emellerini gerçekleştirmek için ise Kürtleri bir maşa gibi kullanıyor. Kürtlerin dostu olduğundan değil, bilakis onları kendi hedefine götürecek bir araç olarak gördüğü için manipüle ediyor. Bölgede hâkimiyetin sağlanabilmesi için onlara ihtiyaç duyuyor. Yoksa Ortadoğu'da İsrail'den başka gerçek anlamda koruyup kolladığı, dost bildiği ikinci bir müttefiki daha görünmüyor. ABD büyük Kürdistan'ı da asla kurdurtmayacaktır. Beklenti içinde olanlar hayal kırıklığına uğrayacaklardır. ABD'nin milli hedefleri içinde Ortadoğu'da büyük ve güçlü devletler değil, aksine küçük ve zayıf devletçikler olmalıdır. Zaten bu sürecin sonunda da en büyük zararı yine Kürt toplumu görecektir. Kürtler, ABD tarafından bölgede köklü ve güçlü olan ülkelere karşı savaştırılacak, sınırların yeniden dizayn edilmesinde ölüm makinası olarak kullanılacaklardır. ABD askeri öleceğine Kürt ölsün denilmektedir. Amaç ise bellidir? Kürtlerin devlet sahibi olma istekleri, ABD tarafından kendi çıkarları doğrultusunda suistimal edilmektedir. Ancak ABD'nin hesap edemediği, hiç istemediği bazı hususlar da var?...Şekillenen yeni dünya düzeninde güç dengeleri günden güne değişiyor. Yeni stratejik ittifaklar ve koalisyonlar kuruluyor. Türkiye ise bu süreç içerisinde tam da merkezde oturuyor, masaya yumruğunu vurarak bağımsız hareket ediyor. İnanmadığı yolda küresel, egemen güçlerle yürüyeceğine haklı olduğu ve inandığı yolda gerektiğinde tek başına veya yeni stratejik ortaklarla yürümeye çalışıyor. ABD'nin çıkarı bittiği vakit dostluğu da bitiyor.. Geçmişte sadık dost olmak ne yazık ki parçalanmayı engellemiyor. NATO üyesi olan Türkiye'nin terör örgütü ilan ettiği PYD'ye silah yardımı yapıyor. Bölgemizde sivil masumları öldüren PKK gibi terör örgütlerini destekleyip, kullanan ABD, oyunu kuralına göre bir türlü oynamıyor. ABD kendi çıkarlarına uygun bir Ortadoğu düzeni kurulmasına engel olarak gördüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirmek için de uğraşıyor. 2019 yılına Erdoğan'sız girmek için yine her yolu deneyecektir. AB-D'nin Türkiye ile görmek istedikleri ayrı bir hesapları var. Rusya ile füze anlaşması yapılması bile Türkiye ile vekaleten yürütülen savaşı artık vicahiye çevirmiştir. Bugün Türkiye'de ihtiyaç duyulan en önemli husus, birlik ve beraberliğin tesis edilmesidir. Aksi takdirde sükunet içerisinde yaşayabilmek hiç kolay olmayacaktır. Devletin bütün kurumları uyum ve ahenk içerisinde çalışsa bile, dışarıdan ve içeriden oluşabilecek tehdit ve tehlikelere karşı mukavemet geliştirmek zorlaşacaktır. Başka bir husus ise, Kürt okumasının yeniden gözden geçirilmesi durumudur. Kürt toplumunu kucaklayarak, ABD ve İsrail'in kucağına itmeden bir umut ışığı verilebilmeli, yeni politikalar geliştirilmelidir. Tarihsel kökleri çok eskilere dayanan Türk ve Kürt kardeşliğini Coni'lerin, Hans'ların, Yakob'ların bozmasına imkan ve fırsat verilmemelidir. Anaların ağlamaması, geçmişte yaşanan acıların tekerrür etmemesi için toplumun bütün katmanlarına sürece katkı sağlamaları bakımından önemli görevler düşmektedir. Sadece kazanmak ve amaçları doğrultusunda hedefe varmak için her türlü dümen, alangir ve kumpası mübah gören tren soyguncusu, vahşi batılılara karşı Kürdüyle, Türküyle bize düşen görev, devletimizin her daim yanında olmak, bunu tutumlarımızla hissettirmek ve devletimizin stratejilerine güvenmektir. Kaynak: Türkiye, IŞİD Üniforması Adı Altında Amerikalılarla mı Savaşıyor?... -
Güngör Gökdağ - Hakimiyyet.com
Türkiye, IŞİD Üniforması Adı Altında Amerikalılarla mı Savaşıyor?
Türkiye, IŞİD Üniforması Adı Altında Amerikalılarla mı Savaşıyor?