Dirilispostası*Betül Soysal Bozdoğan
Kötülüğün sıradanlaştığı, insanlığın bittiği yer Arakan…
Size Arakan’dan manzaraları yazmayacağım. Görsellik çağında her şey herkesin malumu.
Üç günde üç bin kişi öldürüldü ve dünya üç maymunu oynuyor.
Eski adı ile “Burma”, yeni ismiyle Myanmar’ın “Arakan” eyaletinde günlerdir Müslüman kıyımı yaşanıyor. Binlerce Arakanlı Müslümanın katledildiği, on binlercesinin de evini-barkını terk edip yollara düştüğü haberlerde geçiyor.
Hiçbir şey yapamamanın acısı ve acziyeti çok yakıcı.
Peki, Arakan neden bu katliamla karşı karşıya?
Peşinen söyleyeyim, Arakan’ın içinde bulunduğu ülke Myanmar çok stratejik bir coğrafi konuma sahip. Bilmem anlatabildim mi!
Ülkenin bir tarafında Hindistan bir tarafında ABD’nin nihai hedefi olan Çin var. Myanmar Bengal Körfezi ile Andaman Denizi’nin kıyısında; Hindistan, Çin, Laos ve Tayland ile çevrilidir. Myanmar’da 60 milyon kişi yaşar ve başkenti Rangun’dur.
Arakan, Myanmar’ın kuzeybatısında yer almaktadır. Arakan nüfusunun önemli çoğunluğunu “Rohingya” Müslümanlar’ı ile Budist “Rakhine”ler oluşturmakta. İslam, Arakan’da 8. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen Müslüman tüccar ve dervişler vasıtasıyla yayıldı. Arakan’da 1430’da bir İslam devletinin kurulduğu ve bu devletin 1784 yılında Budist krallık tarafından işgal edilinceye kadar 354 yıl bağımsız bir devlet olarak kaldığı bilinmektedir.
1948 yılından beri Budist Myanmar devletinin işgali altında bulunan Arakan’daki Müslümanlar, büyük baskı ve kısıtlamalar içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Bölgede Müslümanlar’ın evlenmeleri, seyahat etmeleri ve okumaları yasaktır.
Coğrafi ve tarihi kısa bilgiden sonra şu gelişmelere dikkat çekmek istiyorum.
2011 Aralık’ında 50 yıl sonra ilk kez bir Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton, Myanmar’yı ziyaret etti. Ardından İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague Myanmar’da boy gösterdi. O da 1955’den beri Myanmar’a gelen ilk İngiliz Dışişleri Bakanı’ydı.
Ve Arakan’ın ismini dünya 2012 yılında ülkede Rohingya Müslümanları’na yapılan şiddet ile duydu.
“Müslümanlar öldürülüyor” demekle bitmiyor. Senaryo hiç değişmiyor. Libya’da da, Suriye’de de, Yemen’de de küçük farklarla aynı oyun sahneleniyor.
Stop imperialism.com sitesi yazarı Eric Draitser durumu özetliyor: “Arakan eyaleti başkenti Sittwe, Çin’in kullandığı en büyük liman, Çin’in içlerine kadar giren bir petrol boru hattı oradan başlıyor. Çin’i engellemek için en iyi yol; Sittwe’de bir çatışma çıkarmak!”
İstenen oldu, “proje” hayata geçirildi. Artık masumlara en vahşi işkenceleri uygulama zamanı!
Şimdi daha iyi anlaşılıyordur sanırım Arakan zulmü söz konusu olduğunda neden coğrafi konuma vurgu yaptığım. Ne zaman ABD ve İngiliz dış işleri bakanlarının ilgisi bir bölgeye odaklanıyor işte o zaman o bölgede zulüm ve adaletsizlik hat safhaya çıkıyor.
Biz iyi biliriz “Demokrasi getireceğiz” söyleminin ne demek olduğunu…
Biz iyi biliriz normatif olmayan çıkar odaklı demokrasi anlayışında batının çifte standartlarını, sömürgeci zihniyetini, kirli oyunlarını, etikten yoksun anlayışını…
İşte o nedenle batı Arakan zulmünü görmez, görmek istemez. Çünkü zulmün asıl müsebbibi dolaylı olarak veya bizatihi kendisidir de ondan.
‘Arakan ve çözüm’ mümkün müdür?
Şimdilik birbirine uzak iki kelime...
Arakan’da çözülmesi gereken en acil meseleler: Arakanlılar’a eşit vatandaşlık statüsünün verilmesi, dini ve kültürel aidiyetlerinin tanınması, eğitim olanaklarının hayata geçirilmesi, ülke içinde serbest dolaşım ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi çözülmesi şeklinde özetlenebilir.
Arakan’ı duyduğumda Cahit Zarifoğlu’nun “ne çok acı var” söylemi aklıma geliyor. Yaranın merhemi olarak ise Ümit Meriç’in duası şimşek gibi canlanıyor zihnimde: Ya Rabbi! Tüm insanlığı İslam ile müşerref eyle. Müslümanları da İslam’a layık eyle! Amin…