TC Devlet ve AB Eski Bakanı Egemen Bağış, Kıbrıs Postası’na özel kaleme aldığı makalesinde Kıbrıs’ta diplomasinin kabiliyetleri ile pratik çözümlere ihtiyaç olduğunu belirterek Tayvan modelinin Kıbrıs için uygulanılabilir olduğunu yazdı…
Türkiye’nin yakın geçmişteKıbrıs'ta yeniden birleşme görüşmelerine katkıda bulunmak için "Tayvan modeli" olarak adlandırılan bir diplomatik düzenlemeyle limanlarını, havaalanlarını ve hava sahasını Kıbrıs Rum kesimine açmayı önerdiğini de hatırlatan Bağış, “Her sabah güneş Akdeniz’in bu güzel adasına doğduğunda, iki ayrı demokrasiye, iki ayrı seçilmiş meclise, iki ayrı cumhurbaşkanı ve iki ayrı hükümete doğuyor. Birini biz görüyoruz, diğerini de başka ülkeler. Ama artık ikisini de herkesin görüp, tanımasının vakti geldi” diye yazdı.
“Kıbrıs ve Tayvan Modeli” başlıklı makalesinde Bağış, bu öneriyi daha detaylı ve ciddi bir şablona oturtabilirsek, adada en azından halihazırdaki süreci rahatlatacak bir adım olacağını belirterek Türkiye olarak mütekabiliyet esası ile Güney Kıbrıs’ın ticari olarak muhatap alınabileceğini, Kuzey Kıbrıs’ın da diğer ülkelerle ticari açıdan muhatap olabileceğini kaydetti.
TC Devlet ve AB Eski Bakanı Egemen Bağış “Adada ticaret ve refahın artması her iki tarafı da rahatlatacak kalıcı bir çözümün de önünü açacaktır.Bu teklif asla Türkiye’nin menfaatleri için tavizler Kuzey Kıbrıs’tan tavizler vermesi demek değildir” ifadelerini kullandı.
TC Devlet ve AB Eski Bakanı Egemen Bağış, Kıbrıs Postası’na özel kaleme aldığı makalesinde Kıbrıs’ta diplomasinin kabiliyetleri ile pratik çözümlere ihtiyaç olduğunu belirterek Tayvan modelinin Kıbrıs için uygulanılabilir olduğunu yazdı…
Türkiye’nin yakın geçmişte Kıbrıs'ta yeniden birleşme görüşmelerine katkıda bulunmak için "Tayvan modeli" olarak adlandırılan bir diplomatik düzenlemeyle limanlarını, havaalanlarını ve hava sahasını Kıbrıs Rum kesimine açmayı önerdiğini de hatırlatan Bağış, “Her sabah güneş Akdeniz’in bu güzel adasına doğduğunda, iki ayrı demokrasiye, iki ayrı seçilmiş meclise, iki ayrı cumhurbaşkanı ve iki ayrı hükümete doğuyor. Birini biz görüyoruz, diğerini de başka ülkeler. Ama artık ikisini de herkesin görüp, tanımasının vakti geldi” diye yazdı.
“Kıbrıs ve Tayvan Modeli” başlıklı makalesinde Bağış, bu öneriyi daha detaylı ve ciddi bir şablona oturtabilirsek, adada en azından halihazırdaki süreci rahatlatacak bir adım olacağını belirterek Türkiye olarak mütekabiliyet esası ile Güney Kıbrıs’ın ticari olarak muhatap alınabileceğini, Kuzey Kıbrıs’ın da diğer ülkelerle ticari açıdan muhatap olabileceğini kaydetti.
Bağış “Adada ticaret ve refahın artması her iki tarafı da rahatlatacak kalıcı bir çözümün de önünü açacaktır. Bu teklif asla Türkiye’nin menfaatleri için tavizler Kuzey Kıbrıs’tan tavizler vermesi demek değildir” ifadelerini kullandı.
Bağış’ın “Kıbrıs ve Tayvan Modeli” başlıklı makalesi şöyle; “1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan önce adada tek bir devlet ve iki halk bir arada yaşıyordu. Kıbrıs’ta bilindiği üzere, Rumların, Türk nüfusa karşı artan şiddet eylemleri ve artık yaşam hakkının gasp edildiği bir ortamda 1974’te Türkiye, garantör ülke olarak Kıbrıs’a askeri müdahalede bulundu. Buraya kadar belki de her Türk vatandaşının bildiği şeylerden bahsettim. Esas mesele de diplomatik olarak bu noktadan sonra başlıyor. Harekât bizim için yeni bir sorun oluşturmadı “mesele” deyişim yanlış anlaşılmasın. Harekât gerekliydi ve yapıldı. Kıbrıs bu tarihten sonra Kuzey ve Güney olarak ikiye bölündü malumunuz. Adada çok basit bir biçimde görüldüğü üzere iki devlet var.Her sabah güneş Akdeniz’in bu güzel adasına doğduğunda, iki ayrı demokrasiye, iki ayrı seçilmiş meclise, iki ayrı cumhurbaşkanı ve iki ayrı hükümete doğuyor. Birini biz görüyoruz, diğerini de başka ülkeler. Ama artık ikisini de herkesin görüp, tanımasının vakti geldi. Dünyada birçok ülke Kıbrıs’ta tek bir devleti tanıyor. Bizim Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti diye adlandırdığımız ülkeyi biraz bize karşı önyargılarından, biraz da bizim diplomatik ataklıktan uzak durmamızdan dolayı “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanıyorlar. Maalesef resmi olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dünyada Türkiye’den başka ülke şimdilik yok. Bu da haliyle büyük sıkıntılar getiriyor.
Güney Kıbrıs, AB’nin tamamen değerleri dışında politik bir kararla sınırlarına kattığı bir ülke olarak Kuzey’deki kardeşlerimize nazaran ekonomik ve siyasi olarak destek almaktadır. Kıbrıs’ta defalarca iki ülke liderleri bir araya geldi. Tabi ki kolay bir süreç değil. Geçmişinde kan var, acılar var ve liderler kendi kamuoylarının kabul verdiği ölçüde pazarlık masasına oturabiliyorlar. 2004’te Annan Planı referandumunda Türk tarafı “EVET” derken, Rum tarafı “HAYIR” diyerek taraflar tekrardan çözümü başka bahara ertelediler. 2004’teki bu referandumdan sonra KKTC adada tek bir çakıl taşı ya da bir karış toprak vermeden ama uzlaşıcılığını ispat ederek uluslararası camiada daha olumlu bir intibaya sahip olmaya başladı. Diplomatik çözüm arayışında olan, alternatifler sunarak tavrını ortaya koyan ülkeler her zaman itibar sahibi olmuşlardır. Türkiye’de bizim de iktidarımız süresince Sayın Cumhurbaşkanımızın da öncülük ettiği biçimde sürekli çözüm arayışında ama dik durarak, hakkını arayarak bir diplomatik duruş sergilemektedir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin baskıları neticesinde Ercan Uluslararası Havaalanı ve Geçitkale Havaalanı sadece Türkiye ve Azerbaycan tarafından yasal havaalanı olarak tanınmaktadırlar. Aynı zamanda 1974 yılında Rum Yönetimi KKTC’nin limanlarını tüm dünya gemilerine kapattığını ilan etmiştir. Türkiye bu ilanı tanımayarak serbest ulaşıma açmıştır. Fakat diğer ülkelerinde kullanımına sokabilmek ülkenin ekonomik ve pratikte tanınmasına katkı sağlayacaktır. En azından ekonomisi için havaalanı ve limanlarını ticarete açarak ülkeye nefes aldıracaktır. Madem birçok devletli çözümlerde yol almak 40 küsür yıldır zor oluyor, bazı pratik çözümler de diplomasinin kabiliyetine ihtiyaç duymaktadır.
Bundan yıllar önce de çeşitli ortamlarda ve medyada da değindiğim Tayvan modeli, Kıbrıs için uygulanılabilir. Tayvan, kendisini bağımsız bir devlet olarak sunuyor ama Çin kendi toprağı olduğunu iddia ediyor. Dünya ülkeleri de Tayvan ile ticaret yapıyorlar, uçaklarına gemilerine limanlarını açıyorlar fakat ticaret yaptıklarıTayvan’ı resmi olarak tanımıyor, diplomaside Çin’i muhatap alıyorlar. KKTC uğradığı izolasyon nedeniyle ticari olarak hak ettiği oranda büyüme sergileyememektedir. Rum Yönetimi eğer uçak ve gemilerin Kuzey Kıbrıs’a inmesini sağlarsa, Türkiye olarak biz de mütekabiliyet esası ile Güney Kıbrıs’ı ticari olarak muhatap alabiliriz. Kuzey Kıbrıs da diğer ülkelerle ticari açıdan muhatap olabilir. Bu öneriyi daha detaylı ve ciddi bir şablona oturtabilirsek, adada en azından halihazırdaki süreci rahatlatacak bir adım olur. Adada ticaret ve refahın artması her iki tarafı da rahatlatacak kalıcı bir çözümünde önünü açacaktır.
2005’te Dışişleri Bakanıyken Sayın Abdullah Gül’ün, devamında AB Bakanlığım dönemimde benim öneri olarak sunduğumuz bu teklif asla Türkiye’nin menfaatleri için tavizler Kuzey Kıbrıs’tan tavizler vermesi demek değildir. Diplomatik olarak bir kayıp olmayacak bilakis ticari olarak adanın iki yakasına ve hatta garantör ülkeler İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’ye bile katkıları olacaktır.”