...

Türkiye’nin AB’ye olan inancı giderek azalıyor

Yorum Materials 23 Mart 2017 11:26 (UTC +04:00)

Trend takip edin

Azerbaycan/Bakü/Trend Haber Ajansı Türkiye Masası

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyelik süreci bundan tam 54 sene önce yani 1963 yılında başladı. O günden bugüne AB kapısında bekletilen Türkiye’nin AB’ye olan inancı giderek azalıyor. Sosyolog Dr. Ramazan Akkır, “Türkiye’nin AB’ye üye olması gerektiğini düşünen ve destekleyenlerin oranı her geçen gün azalmaktadır” dedi.

Türkiye’nin üyeliğinin 54 yıldır bekletilmesini AB’nin samimiyetsizliği olarak yorumlayan Dr. Akkır, Türkiye’nin AB politikasını yenilemesi gerektiğini söyledi.

Dr. Akkır, “Türkiye’nin AB konusunda yeni bir perspektife ihtiyacı vardır. Türkiye, AB kriterlerini yerine getirmesine rağmen yeni fasıllar açılmamaktadır. Bu durum hem siyasilerde hem de toplumda ciddi bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. Özellikle muhafazakâr camiada AB, yeniden Hristiyan kulübü olarak görülmeye başlandı” ifadelerini kullandı.

Türkiye bugünkü adı Avrupa Birliği olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) katılmak üzere 1959 yılında başvurdu. Başvuru ise 1963 yılında kabul edilerek üyelik süreci başladı. O günden bu yana Türkiye AB’ye üye olabilmek için bekliyor. 1999 yılında AB üyeleri tarafından aday olarak kabul edilen Türkiye, 2005 yılında tam üyelik müzakerelerine başlamıştı.

Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini Trend Haber Ajansı’na değerlendiren Sosyolog Dr. Ramazan Akkır, şunları söyledi:

-Türkiye-AB ilişkileri nereye gidiyor?

Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren yönü ve perspektifi Batı, Batılılaşma veya modernleşme olmuştur. Günümüzde ise modernliğin çerçevesini Avrupa Birliği (AB) standartları belirlemekteydi. 1963 yılında AB’ye üyelik sürecini başlatan Türkiye, en ciddi hamlelerini AK Parti hükümeti döneminde gerçekleştirdi. 2000’li yıllarda Türkiye’nin AB’ye üye olma sürecinde bir hızlanma görüldü. Ve hatta Türkiye AB kriterlerinin birçoğunu yerine getirdi. Ancak yeni fasıllar açılması gerekmesine rağmen yeni fasıllar açılmadı. Türkiye ile AB’nin arası oldukça gerilimli. AB’nin adil olmayan tavrı hayal kırıklığı yaratmaktadır. AB, Türkiye nezdinde ağırlığını ve büyüsünü kaybetmektedir.

-Hollanda'nın Türk bakanları engellemesi AB ilişkilerinde dönüm noktası diyebilir miyiz?

Hollanda şu anda hem Almanya’nın hem de Avrupa’da yükselen aşırı sağın borazanlığını yapıyor. Hollanda özelinde yaşanan kriz, temelde bir değer üretemeyen Avrupa’nın krizidir. Öncelikle Avrupa, güçlenen bir Türkiye istemiyor. Bir de tarihsel olarak Türkiye ile Avrupa birbirinin ötekisi olmuştur. Avrupa, Türk korkusu üzerinden kendi kimliğini inşa etmiştir. Türk korkusu, Avrupa’nın kimliğinin bir parçasıdır. Yani Avrupa’nın ve Hollanda’nın tavrı sadece 16 Nisan’da Türkiye’de yapılacak referandumla ilgili değildir. Mesele, Türk korkusudur. Dönüm noktası olmasa da dağılmaya yüz tutan AB’nin fotoğrafıdır, Hollanda’da yaşanan kriz. Türkiye kendi kriterlerini belirleyerek, kendi refahını ve standartlarını yükseltmeye gidebilir.

-Türkiye halkı AB'ye üye olunmasını istiyor mu?

Türkiye’nin AB konusunda yeni bir perspektife ihtiyacı vardır. Türkiye, AB kriterlerini yerine getirmesine rağmen yeni fasıllar açılmamaktadır. Bu durum hem siyasilerde hem de toplumda ciddi bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. Özellikle muhafazakâr camiada AB, yeniden Hristiyan kulübü olarak görülmeye başlandı. AB’nin Türkiye’yi kapı önünde bekleten kararsız tutumu bu algıyı desteklemektedir. Bunun yanı sıra AB, Türkiye’ye ikiyüzlü bir biçimde davranmaktadır. Son bir sene içerisinde Türkiye hem terör örgütlerinin saldırısına hem de darbe görünümlü işgal girişimine maruz kaldı. Böyle bir dönemde terör tanımı üzerinden bir tartışma yürütmek ve Türkiye’nin vize muafiyetini askıya almak AB’nin ikiyüzlülüğünün göstergesidir. Türkiye’nin AB’ye üye olması gerektiğini düşünen ve destekleyenlerin oranı her geçen gün azalmaktadır. Türkiye, AB standartlarını Ankara standardına dönüştürerek yoluna devam etmelidir.

Etiketler:
Son Haberler

Son Haberler