Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Erdoğan, baba ocağı Rize'nin Güneysu ilçesinden gerçekleştirilen ve 100'e yakın yerel kanalda canlı yayınlanan programda, çok önemli açıklamalarda bulundu.
Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Erdoğan, baba ocağı Rize'nin Güneysu ilçesinden gerçekleştirilen ve 100'e yakın yerel kanalda canlı yayınlanan programda, çok önemli açıklamalarda bulundu.
Trabzon'da muhteşem ve coşkulu bir miting yaptıklarını, ardından Ovit Tüneli'nin açılışını gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, tünelin tarihi özellikleri itibarıyla kendileri için önemli bir proje olduğunu ifade etti.
Bu hattın Rize ve Erzurum'u birbirine bağladığına işaret eden Erdoğan, buraların geçilmez yerler olduğunu ve bu kış tünellerin tek tüp çalışmasına rağmen geçişlerin gerçekleştirilebildiğini söyledi.
Rize'ye geldiklerinde de mitingde büyük bir katılım, coşku ve heyecan olduğunu belirterek, "Bunlarla beraber tabi biz şu anda seçim kampanyası içerisinde bu güzellikleri yaşayınca onlar bize ayrı bir güç veriyor." ifadesini kullandı.
Yayının yapıldığı yerin anne ve babasının evi olmadığını, babasının rahmetli olmasının ardından annesinin köyüne geldiklerini ve burada yerleşim imkanı bulduklarını belirten Erdoğan, kardeşleriyle mevcut evi yaptıklarını aktardı.
Güneysu'ya geldiğinde ne hissettiğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Bir huzur, bir rahatlamayı hissediyorum, duyuyorum. En azından hemşehrilerimle tabi bizim kuşakta çok fazla kalmadı. Bizim kuşaktan burada olanlarla görüşüyoruz. Kimi ebediyete göçtü, halen yaşayanlarla böyle biraz görüşme imkanı oluyor. Benim zaten geldiğimde buralarda kalma şansım taş çatlasın bir hafta." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, meselenin ana-baba ocağında bacanın tütmesi, varlığın burada devam etmesi olduğunu vurguladı.
Güneysu'nun siyaseti bırakması halinde dönüp gelebileceği bir yer olup olmadığına ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Dönüp gelme noktasında, tabi özellikle sürekli kalma anlamında değil de ama bizim baba ocağımız, ana ocağımız var, oraya da gelip uğramak çok önemli, yani kökten kopmamak. Çocukluğumda babam bizi her yıl yaz tatillerinde buraya getirirdi ve yaz tatilinde babamla beraber burada bir ayımızı geçirirdik. O duyguyu keşke ben yine aynı şekilde yaşayabilsem." diye konuştu.
Güneysu'nun o dönemlerde nahiye olduğunu ve o zamandan bu zamana önemli değişiklikler yaşadığına değinen Erdoğan, "Biz burada tabi şimdi bu gelişlerle artık sıla-i rahim noktasında baba, dede bunlar olmadığı için o noktada değiliz ama o zaman bir sıla-i rahim anlayışıyla da bu ziyaretleri gerçekleştiriyorduk." ifadesini kullandı.
"Neler yapılıyor haberleri yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer cumhurbaşkanı adaylarının havaalanı köprü, "Milli marka, milli üretim, sanayileşme, kendi tankımızı, topumuzu tüfeğimizi niye yapmıyoruz da yol, kaldırım, köprü yapıyoruz" şeklindeki eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bunlar bizi takip etmiyorlar, takip etseler dahi, bilseler dahi yaptıklarımızı hiçbir zaman 'yapıyor' demiyorlar. Şu anda biz savunma sanayinde ilk göreve geldiğimizde yüzde 20 civarındaydı yerli sanayi üretimi, şimdi bu yüzde 65. Biz dışa bağımlılıktan bu oranda artık kurtuluyoruz. Şu anda Türkiye artık insansız hava araçlarını üretiyor mu? Üretiyor. Silahlı insansız hava araçlarını üretiyor mu? Üretiyor. Şu anda mesela tüfeklerde üretime geçtik, yapıyoruz. Aynı şekilde şu anda tankta prototip yapıldı, seri üretime geçilecek. Zırhlı taşıyıcılarda alternatifli zırhlı taşıyıcılarımız var. Mesela TOMA'lar vesaire bütün bunlar artık Türkiye'de yapılır hale geldi. Şimdi her geçen gün öz güven de arttığı için biz bu noktada yerli motorumuzu da yapar hale geliyoruz. Bunu yaptığımız andan itibaren zaten bu iş çok daha ileri kademelere taşınmış olacak."
Atak helikopterinin yapıldığını anımsatan Erdoğan, "Şimdi Atak helikopterlerini ben Sayın Berlusconi'nin İtalya Başbakanı olduğu zaman onunla görüşerek İtalyanlarla ortaklaşa bir üretime geçtik. Şu anda biz Atak helikopterlerini üretiyoruz ve hatta hatta ihracata da bu noktada Atak helikopterlerine de başladık, bu noktaya geldik. Bunların bunlardan haberleri yok ki. Türkiye'de savunma sanayinde neler yapılıyor haberleri yok." ifadesini kullandı.
Eğitim uçağı Hürkuş'u yapar hale geldiklerine işaret eden Erdoğan, "Ama bunlara sor, bilmezler. Bunlar dertli değil, biz dertliyiz. Mesela bizim şimdi kendi milli, yerli tüfeklerimizi üretir hale geldik, bunları yapıyoruz." dedi.
"Böyle bir hedefleri de mi yoktu muhalefetin?" şeklindeki soru üzerine ise Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hayır, hiçbir zaman olmadı ki. Allah rahmet etsin Nuri Demirağ, Sivaslı. Nuri Demirağ yerli uçağı yaptı CHP zihniyeti o zaman Nuri Demirağ'ın bu üretiminin önüne geçerek o fabrikayı gaz ocağı fabrikasına dönüştürdü. Bunların mantığı, anlayışı bu. Bunlar Türkiye'de bir yerli, milli sanayi olması diye bir dertleri yok ki. Bir yerlerden aldıkları talimat neyse o talimatın gereğini yerine getiriyorlar. 'Yapma, etme, biz size veririz, işiniz mi yok ya, ne gerek var', çünkü bunlar müstemleke. Müstemleke yapıdan başka bir şey bekleyemezsiniz ama biz kendi irademizi koyduk.
Çünkü İsrail, bize 10 tane İHA verdi, Heron ve daha sonra arıza yaptı 2 tanesi, 8'i şu anda yarı kullanılabilir durumda. Böyle bir vaziyette. Amerika ise 'kongre izin vermiyor' diyerek bize insansız hava aracını vermedi. Kötü komşu ev sahibi yapar, biz şimdi kendi üretimimizi kendimiz yapıyoruz, hamdolsun artık ev sahibi konumuna gelmiş bulunuyoruz."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "24 Haziran'dan sonra bu göreve devamım halinde ilk işimiz inşallah olağanüstü hali (OHAL) kaldırmak olacaktır." dedi.
Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Türkiye'nin Rusya'dan alacağı S-400 füzelerine ilişkin Erdoğan, bazı NATO ülkelerinin S-400'lerin NATO konseptine ters olduğunu söylediğini anımsattı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in ise buna karışamayacaklarını, Türkiye'nin kendi tasarrufu olduğunu ifade ettiğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yunanistan'ın S-300'leri var. Şu anda onda S-300 varken ona böyle bir şeyi söylemiyorsun. Öbür tarafta NATO dışında aynı şekilde Suriye'de bunlar var, herhangi bir şey söylemiyorsun. Türkiye'ye gelince böyle bir takılma politikası, bunu anlamak mümkün değil. Biz savunma sanayiine yönelik kendi ihtiyacımız olan ne gerekiyorsa bunların gayreti içindeyiz. Paranız olsa bile vermiyorlar. Ben kendi silahlarımı niye yapmamayım? Biz dedik ki 'Bunları beraber yapalım', ona da gelmiyorlar. Rusya bize sağ olsun çok uygun şartlarda kredi verdi. Hem de işin ikinci, üçüncü kademesinde ortaklaşa bir üretime gireceğiz. Ayrıca S-500'lerin ortak yapılması konusunda Rusya'ya teklif yaptım."
Erdoğan, 12 Haziran'da açılışı yapılan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı'na (TANAP) ilişkin bir soru üzerine, bunun Türkiye'nin ne kadar stratejik konumda olduğunu gösteren önemli bir proje olduğunu vurguladı.
Birbirinin alternatifinin olmadığı ama Türk Akımı Projesi'nin de aynı şekilde önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bunların hepsi Türkiye'yi hat haline getiriyor. Buradan Avrupa'ya dağıtımı yapıyoruz. Avrupa şu anda bizden bunu satın alma durumuna gelecek. Sayın Putin, 'Bu konularda karar Türkiye'nin' diyor. Aynı şekilde TANAP ile alakalı biz sıkıntıya düştüğümüz anda oranı, miktarı artırabilme imkanına sahip olacağız. Bizim için doğalgaz olayı tehlike veya tehdit olmaktan çıkıyor." diye konuştu.
"Türk Akımı, TANAP bize güç katıyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'yi gaz arzıyla tehdit mi ediyorlar?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Etme durumları olabilir. Şu anda Rusya bizim üzerimizden geliyor. Bulgaristan geçmişte bir yanlış yaptı, almadı. Alsaydı bu bizim için talihsizlik olurdu. Şimdi bizim üzerimizden geçmesi bize çok ayrı bir güç kattı. En yüklü doğalgazı biz alıyoruz Rusya'dan. Türk Akımı, TANAP bize güç katıyor. Batı, TANAP'tan kullanırken Türkiye ve Azerbaycan dayanışmasının en güzel örneğini de bulacak. Biz böylece burada stratejik bir konumda temsil görevini ifa edeceğiz."
Erdoğan'a, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, büyük projelere daha önce karşı olduklarını söylüyordu ama şimdi karşı olmadıklarını, kullanılan bütçeye karşı olduklarını söylüyor. Sizin döneminizde sermayenin tabana yayılmadığı yönünde eleştiriler de var. Buna katılıyor musunuz?" sorusu yöneltildi.
Bunun üzerine Erdoğan, "Bu adamlar ekonomiyi bilmiyor. Bunlar zannediyorlar ki ekonomi sadece cepteki paradır. Ekonomi sadece cepteki para değildir." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomide özellikle "kaynakların çeşitlendirilmesi" diye bir tez olduğunu, göreve geldikten sonra bunu yaptıklarını anlattı.
Kendi bütçelerini kullanmadan, yap-işlet-devret ve kamu-özel ortaklığını devreye soktuklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunları yapmak suretiyle parayı kim buluyor? İşi yüklenecek olan firma buluyor. Sadece bizden zaman zaman Hazine garantisi istedikleri oluyor. O da bizim için çok çok önemli bir yük değil. Biz bu şekilde yüklenici firmalar ile anlaşırken yüklenici firma çok seri olarak üretimi yapmak durumunda kalıyor. Ne kadar erken bitirirse kendisi de o kadar para çabuk kazanacak. Onun için işe önem veriyor, sıkı tutuyor. Hastanelerde, yollarda, köprülerde, Marmaray'da bu anlayışla Türkiye'yi ayağa kaldırdık. Yüksek Hızlı Trenler de aynı şekilde. Bazıları 'Türkiye'de ekonomi zor durumda' diyor. Türkiye'de ekonomi zor durumda olsa bu yüklenici firmalar bu kredileri, rakamları nereden bulacaklar?"
Erdoğan, Moody's'in Türkiye hakkında kararlarına ilişkin, "İnşallah 24 Haziran'dan sonra o Moody's'e bir operasyon biz çekeceğiz. Biz Moody's'in üyesi olmadığımız halde olur olmaz açıklamalar yapıyor. Sıfır açıklaması yaptı, büyüme 7,4 çıktı. Ayıp denen bir şey var. Sen bu kadar önemli konumda bir firma olacaksın ve 'Türkiye'yi nasıl karalarım, onu nasıl zor duruma sokarım' diye adımlar atacaksın. Başaramayacaklar." değerlendirmesini yaptı.
"OHAL 24 Haziran'dan sonra kaldırılacak mı?"
Muhalefetin OHAL nedeniyle rahat kampanya yapamadığı yönündeki eleştirileri hatırlatılarak, "OHAL 24 Haziran'dan sonra kaldırılacak mı?" sorusuna karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:
"OHAL'in kampanyalara yansıyan en ufak yanı yok ki. Bir tane örnek versinler, OHAL nerede hangi kampanyayı engelledi? Bir defa bu OHAL, bizim göreve geldiğimiz zamandaki OHAL değil. Bu OHAL, tam aksine şu andaki terör tehdidi altındaki bölgeleri, bu tehditten kurtarmaya yönelik bir güvenlik tedbiridir. Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Biz bir ayda kaldırdık. Bize o zaman 'Sadece OHAL'i kaldırın yeter' dediler ama yetmedi. Ondan sonra da terör aldı başını yürüdü. 24 Haziran'dan sonra bu göreve devamım halinde ilk işimiz inşallah OHAL'i kaldırmak olacaktır. OHAL'i kaldırmak demek, tamamıyla yok etmek, geri dönmemek anlamında değil. Biz terörü gördüğümüzde en sert tedbir neyse onu yine alırız. Fransa OHAL'i kaldırdı mı tamamen?"
Batı'da İslam düşmanlığı
Programda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, son dönemde Batı'da İslam karşıtlığının yükseldiği hatırlatıldı.
Erdoğan, bu soruya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
"Sabırla 24 Haziran'ı bir atlatalım. 24 Haziran'dan sonra özellikle Batı'nın güçlü ülkelerine gerekli olan tavırları, tedbirleri biz de koyacağız. Birinci derecede Almanya ile bunları konuşacağız. Bu gidiş, gidiş değil. Şu anda Almanya, tamamen FETÖ teröristleri ile tıklım tıklım dolu. Hepsi orada cirit atıyor ve bunlar marka isimler. Amerika, Hollanda, Belçika öyle. Buralarda tabii PKK/PYD/YPG var. Hepsi buralarda. Bunlara karşı aldığımız bizim de sinyaller, istihbarat teşkilatımızın tespitleri var. Eğer dost isek, NATO'da berabersek, AB'ye müzakereciysek gelin bu işleri çözelim diyeceğiz. Bu adımları da beraber atmayı planlıyoruz. Başka çaremiz yok."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda biz belirlenen takvimle Münbiç'te çok daha iyi bir mesafe alacağımıza inanıyoruz." dedi.
Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Erdoğan, "İlk turda siz Cumhurbaşkanı olur ve Meclis farklı olursa nasıl bir Türkiye olur. Kanaatiniz nedir?" sorusu üzerine, bunları şu anda konuşmanın çok erken olduğunu ifade ederek, "Zira dereyi görmeden paçayı sıvamak olacak bir iş değil. Şu anda doğrusu ben halkımın bir defa parlamentoda beni yalnız bırakmayacaklarına inanıyorum. Dolayısıyla parlamentodan da iyi çıkacağımıza inanıyorum." diye konuştu.
Parlamentoda gerekli desteğin gelmemesi halinde kanun çıkarmada sıkıntı olabileceğini belirten Erdoğan, "Çünkü Cumhurbaşkanlığı kararnamesi bizim tek hareket yolumuzdur. Benim kanun çıkarma yetkim yok. Sadece bütçede bir tasarrufumuz var. Bunun dışında tamamen parlamentoya aittir." değerlendirmesinde bulundu.
"Güçlü Meclis" derken bunu ifade ettiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Güçlü Meclis'te de işte Cumhur İttifakı'na özellikle halkımızın desteği şart. Cumhur İttifakı, halkımızdan beklenen desteği gördüğü anda evelallah biz yolumuza güvenle gideriz. Cumhurbaşkanlığı noktasında bu gücü halkımızdan aldıktan sonra biz inşallah çok daha farklı bir Türkiye'yi dünyada zeminine oturtacağız ve görmedikleri bir Türkiye'yi görecekler. Bu Türkiye artık eski Türkiye olmayacak. Bu Türkiye, artık böyle ikide bir tökezleyen ayağı prangalı Türkiye olmayacak. 16 yılda biz ülkemizi nasıl uçurduysak bundan sonra çok daha farklı ve çok daha hızlı bir şekilde ülkemizi uçuracağız. Onun için 2023 farklı bir Türkiye olacak. 2053 farklı olacak. 2071 farklı olacak. Bunu hemen, fazla değil 2019 Mart yerel seçimlerinde de göreceğiz. Ben buna da inanıyorum."
Terörle mücadele
Terörle mücadele çerçevesinde en son Kandil'e yönelik operasyon yapıldığı anımsatılarak, "Bu operasyonla ilgili durum nedir? Muhalefetin söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine ilk hamleyi Cerablus'ta yaptıklarını anımsatan Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Sayın Obama döneminde yaptığım görüşmelerde bizim bir Zeytinlik Harekatımız vardı. Bu Zeytinlik Harekatında sayın Obama sözünde durmadı. Ne zamandı bu? Malum Antalya G20 Zirvesi'nin olduğu dönemde de kendisiyle bunları çok açık konuştum. 'Bizi oyalıyorsunuz' dedim. Bu Zeytinlik Harekatı geciktiği için de maalesef oradan ülkemize tehditler oluyor. İşte Kilis'e giren tehditler vesaire. Dedi ki 'bunu halledeceğiz.' Ama hallolmadı. Arkadan Trump geldi, onunla konuştuk yine hallolmadı ve bunun üzerine baktık ki bu olacak gibi değil. Bu arada işte o malum bin 250 tır silah mühimmatıyla beraber Kuzey Suriye'ye geldi."
Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde Amerika'nın 20'yi aşkın üssü olduğunu, silahların da bu üslerde depolandığının altını çizerek, şunları söyledi:
"Bununla kalmadılar. Ben bunu kendisine söylediğim zaman 'olamaz' dedi. 'Mümkün değil' dedi. Komutanları yanına çağırdı. Sağır odaya girdik, orada bunları konuştuk. Dedim, 'olamaz değil işte şu anda oluyor, var. Benim istihbaratım da bana bu bilgileri veriyor.' Orada kendine göre bazı talimatlar verdi. İşte izliyorsunuz Trump'un bu noktadaki durumu nedir, ne değildir? Daha sonra bu rakam 5 bin tıra çıktı. Ayrıca da iki tane kargo uçağıyla yine buraya gelişler oldu. Bu işin olmayacağını görünce biz tabi Afrin hazırlıklarını yaptık."
Cerablus'ta 2 bin kilometrekarelik alanı kontrol altına aldıklarını ve buraya artık yavaş yavaş yerel halkın dönmeye başladığını söyledi.
İdlib'in kontrolünün Afrin ile başladığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Afrin'i halledince, orada yaklaşık 2 bin kilometrekarelik alan kontrol altına alınınca, 12 tane gözetleme kulesi bizim kontrolümüze verildi. Onlarla beraber İdlib olayı kontrole alındı. Burada gerek İran gerek Rusya ve gerek Türkiye'nin üçlü olarak iyi bir koordinasyonu. Hala da bu devam ediyor. İşin merkezi yönetimle olan kısmını ise zaten Rusya falan götürüyor ve burada bizim şimdi Tel Rıfat ve en son Münbiç olayı. Münbiç'te de bildiğiniz gibi."
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 4 Haziran'da Amerika'da bir araya geldiğini ve görüşmeler yapıldığını anımsatan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Şu anda biz belirlenen takvimle Münbiç'te çok daha iyi bir mesafe alacağımıza inanıyoruz ve süratle de şu anda bu gidiyor. Onlar Fırat'ın doğusuna gitmek suretiyle bu işi rahatlatacaklar ve sözünü verdiler. Üstelik bir de tabi bu silahların üzerindeki kendi seri numaralarıyla filan geri toplayacaklar. Bunun sözünü verdiler. Eğer bunlar, bu seri numaralarıyla bunları geri toplarlarsa oradaki sıkıntı daha da aşılmış olacak. Bunu ben önemli bir gelişme olarak görüyorum. Bu kayıtlar Dışişleri Bakanımız da ve Bakanlıkta zaten var. Biz de burada gerek sayın Putin gerek sayın Ruhani telefon diplomasisiyle süreci takip ediyoruz. Temennim odur ki, bu işi bir defa süratle bitirelim. Koalisyon güçleriyle Türkiyeydi, Rusyaydı, Ruhaniydi aramızda bir sıkıntı yaşanmasın."
"Aday olmak sana böyle bir özgürlüğü getirmez"
"Bir siyasi parti başkanı çıkıyor 'girmesinler', birisi 'Kandil'de zaten terörist kalmadı' diyor. Muhalefetin terörle mücadelede özellikle Kandil ile ilgili değerlendirmelerini nasıl görüyorsunuz?" sorusunu Erdoğan, şu şekilde yanıtladı:
"Bir defa çok açık net ortaya koyalım. Şu anda muhalefet Türkiye'de var mı? Türkiye'deki muhalefet iş yaptırmama üzerine kurulmuş. Mesela terörle mücadele diye şu anda bay Muharrem'den bir şey duydunuz mu? Bay Kemal'den terörle mücadele adına bir şey duydunuz mu? İşte kalkıyor Edirne'de cezaevinde terör örgütü PKK'nın arkasında durduğu bir kişiyi gidip ziyaret ediyor. Bu nasıl bir anlayıştır?
7 Haziran seçimlerinden sonra 53 tane Kürt kardeşimi öldüren bunlar değil mi? Bunlar. 'Sokağa dökülün' demedi mi? 'Sokağa dökülün' dedi. 15 yaşındaki Yasin'i öldürenler bunlar değil mi? Üzerinden arabayla geçenler bunlar değil mi? Bütün bunlar oradaki yakıp, yıkanlar vesaire bunlar değil mi? Bunlar. Peki bunlara karşı ne yapabildik? Onların bunlara karşı herhangi bir tavrı oldu mu? Olmadı. Şu anda neymiş? CHP'si de olsun, diğeri de olsun dedikleri ne? 'Bir Cumhurbaşkanı adayı cezaevinde duramaz' diyor. Ne demek ya? Aday olmak sana böyle bir özgürlüğü getirmez. Olduğunda içerideydi. Orada zaten bir eksiklik var, bir yanlışlık var. Yani biz burada illa mahkumiyeti adaylık şartları arasında saymamamız lazım. Tutuklu da olsa bence tutuklu olan kişide aday olamaz, olmamalı. Çünkü bu bir kaçamak yoldur. Buna niye böyle bir fırsatı biz verelim?"
Erdoğan, Demirtaş'ın TRT'de yapacağı konuşmasına değinerek, "Öyle veya böyle şimdi bu şartlar içerisinde tabi gelecek işte 5 dakika, 10 dakika neyse TRT'de konuşmasını da Edirne'de cezaevinden çekim yapılmak suretiyle yapacak. Burada bunlar kalkıp, 'iktidar engelledi' deyip, oradan bir rant elde etmenin gayreti içerisine de girebilirler. Bir mağduriyet pozisyonuna da girebilirler. Ben arkadaşlara onu söyledim. 'Bırakın' dedim, mağduriyet imkanını bunlara vermeyin, bırakın. YSK ile de görüşün gitsinler orada cezaevinde çekimi yapsınlar. Zaten bunlar canlı yayın değil, malum. Ondan sonra da konuşması neyse bu konuşması yayınlanır. Olay bu." diye konuştu.
"Ben kavmiyetçi değilim"
"AK Parti'nin dilinin devletleştiği ve Kürt halkıyla bir mesafe olduğuna yönelik birtakım eleştiriler var. Bu konuyla ilgili tespitiniz nedir? Böyle bir mesafe olabilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, buna katılmasının mümkün olmadığını vurguladı.
Erdoğan, "Ben Müslümanım. Benim dinimde Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza. Böyle bir şey yok. Benim dinimde hüküm şudur; 'Tüm inananlar şüphesiz kardeştir.' Ben onlara kardeş olarak bakıyorum. Yunus'un diliyle de yaradılanı yaradandan ötürü seviyorum. Kürt olduğu için sevmiyorum, Türk'ü de Türk olduğu için sevmiyorum. Laz'ı Laz olduğu için sevmiyorum. Boşnak'ı, Arnavut'u. Bunları ben kendi kavminden dolayı sevmiyorum. Ben kavmiyetçi değilim." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, rahmetli babasına, "Biz Türk müyüz, Laz mıyız?" diye sorduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dedem benim büyük mollaydı. 'Oğlum, bir gün ben de dedene sordum.' dedi. Dedem demiş ki, büyük dedem bu tabi 'torunum bir gün öleceğiz. Bize kabirde Rabbin kim, nebin kim, dinin ne? Ama kavmin ne diye bir soru sormayacaklar. Elhamdülillah Müslümanım de geç.' Ölçü bu. Biz Müslümanız. Bizim dinimizde kavmiyetçilik yok. Biz kavmiyetçi olamayız. Türk Türklüğü ile övünür ama diğer kavimlere karşı 'benim kavmim daha üstündür' diyemez. Kürt de Kürtlüğü ile övünebilir ama Kürt de diğer kavimlere göre kendi kavminin üstünlüğüyle kalkıp, övünemez. Bunlar ayrımcılık sebebidir. Diğerleri de öyle. Lazı da öyle, Boşnağı da, Gürcüsü de. Ama bunlar bizi sevgiden uzak eder mi? Hayır. Biz yaradılanı yaradandan ötürü sevdik kardeşim seviyoruz. Ben eğer bugün 'Kürt kardeşlerim' diyebiliyorsam demek ki benim onlara karşı bir tavrım yok."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin, kendisine yönelik "Benim rakibim bir beyaz Türk" ifadesine ilişkin, "Biz, ne beyaz ne zenci böyle bir şeyin içerisinde değiliz. Biz bu millete efendi değil, hizmetkar olmaya geldik. Eğer bu ülkede 'zenci Türklerden' bahsediliyorsa o biziz çünkü bizim yavrularımız okulların kapısından geri döndürüldü." dedi.
Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Programda Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2005'te ilk Diyarbakır'da 'O Kürt sorunu benim sorunumdur' diyene kadar çok ciddi ret, asimilasyon politikalarıyla bölge uğraşıyordu. 'Kürt'üm' demenin suç olduğu dönemi geride bırakmak üzereydik. Dün bir gazete manşet atmış 'Muharrem İnce, Kürt sorunu dedi' diye." ifadeleri kullanılarak yöneltilen bir soru üzerine şunları söyledi:
"Bunlar zaten daha yeni uyanıyorlar. Bir defa inkar politikalarını dile getiren benim, ret politikalarını gündeme getiren benim, baskıcı politikalarını gündeme getiren benim ve bunlara karşı mücadeleyi veren ve aynı zamanda da tamamıyla bir defa 'Bu sorun benim sorunumdur' dedim. O zaman 'Bununla mücadeleyi vereceğim' dedim, verdim. Çözüm süreçleri vesaire vesaire, oralara geldik ve 'Şu anda bir Kürt sorunu yoktur' dedim. Ne zaman? Diyarbakır konuşmamda, şimdi son. Diyarbakır'da muhteşem bir katılım vardı. Akşam kanaat önderleriyle bir toplantım oldu. Ondan sonra havalimanına gelirken orada bir büyük dükkanda durduk ve birçok adımları attık. TRT Kürtçe'yi kim kurdu, biz kurduk. Kürtçe propagandanın yolunu kim açtı, biz açtık."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu memlekette 'Kürtçe şarkı söyleyeceğim' dedi diye yurt dışında hayatını kaybeden sanatçılar oldu." denilmesinin ardından sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onlar oldu, aynı zamanda cezaevinde oğlunu ziyaret eden annelerin Kürtçe konuştuğu için cezalandırıldığı dönemler oldu. Bunları ortadan kaldıran kim, AK Parti iktidarı. Biziz ama bunlar hala bunu duymak istemiyor, görmek istemiyor. Bunu şu anda, yani benim Kürt vatandaşlarım adına ortada dolaşanlar çok iyi biliyorlar. Propagandalarını yaparken, sokaklarda o levhaları asarken bunları çok iyi biliyorlar ve burası Türkiye. Türkiye olarak biz bu noktada bu imkanları verdik ve her şeye rağmen verdik ama kusura bakmasınlar, hala bunu anlamamakta direnenler, millet de yeri geldiği zaman bunun bedelini onlara ağır ödetir."
"Ciddiyetten tamamen uzaklar, desteksiz atıyorlar"
Muharrem İnce'nin, katıldığı bir programda Milli Savunma Üniversitesi Rektörü ile ilgili cümlesi ve dördüncü köprüye ilişkin sözleri anımsatılan Erdoğan, "Zaman zaman hayıflandığınız oluyor mu? 'Hakikaten karşıma ciddi bir rakip çıksaydı da şununla kora kor mücadele etseydim' dediğiniz oluyor mu?" sorusuna ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Olmaz olur mu? Her şeyden önce ben 'Bay Muharrem' derken, 'Bay Kemal' derken boşuna demiyorum. Bir defa bunlar ciddiyetten tamamen uzaklar, desteksiz atıyorlar. Zaten Bay Muharrem'i, Bay Kemal 'Ben artık bundan bir kurtulayım' diyerek bunu gönderdi, kendisi onun için aday olmadı. Bu da araziye çıktı, zannetti ki ben aday olursam herhalde koltuk için büyük bir avantaj yakalarım. Böyle bir avantaj yakalayamayacak. Hani diyor ya 'Bir çıktın yenildin, iki çıktın yenildin.' Şimdi aynı durum bunun için geçerli değil mi? Geçen söyledim bir yerde konuşmamda. Şimdi sen bakalım bu seçimden birinci çıkamazsan istifa edecek misin, bu işi bırakacak mısın? Bırakmayacaksın. Niye, senin için yeni bir sayfa açılacak."
İnce'nin sözlerini eleştiren Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Şimdi burada Erhan Bey için 'FETÖ'cü' diyor önce. Tabii Erhan Bey tam onun cevabını verince 'İşte ben onu demek istememiştim' diyor. Dekan için aynı şeyi söylüyor. Sonra onunla ilgili de yine 'Niye üzerime geliyorsun?' Ya ne demek üzerine gelmek, sen adama iftira atıyorsun, adam da senin bu iftiranı düzeltiyor. Bundan neden rahatsızsın? Yani dekan değil ama adam şube müdürü. Şimdi sen bundan rahatsız olursan bu düzeltilmeyecek mi? Çünkü bu ciddi iftira ve sen de cumhurbaşkanı adayısın. Şimdi bunlarla beraber hayatları yalan üzerine kurulu. Şimdi biz bu yalancılarla mı meydanlarda mücadele edeceğiz ve bunu söylediğimiz zaman da çıkıyor bir ertesi gününde 'Bende yalan olmaz' diyor. Her şeyin yalan. 'Biz ne aldatan olacağız ne de aldanan olacağız' diye yola çıktık ama bunlarda böyle bir şey yok. Sadece bu değil, diğerleri de öyle. Hepsini alın, al birini vur ötekine."
"Hangi zenci Türk? Senin böyle bir derdin oldu mu?"
Erdoğan, "Sayın Muharrem İnce'nin açıklamaları var; sizi 'beyaz Türk' olmakla itham ediyor. 'Ben zenciyim' diyor. Bu kategorik ayrım konusunda ne söylersiniz?" sorusu üzerine, şöyle konuştu:
"Bunların karakterinde var, yapılarında var. Böyle kasketi takmakla adam çiftçi olmuyor veya traktöre binmekle adam çiftçi olmuyor, geç o işleri. Şimdi onu yaparken öbür taraftan da deniz sefasındaki hayat, onlar da bir şeyi ortaya koyuyor. Hele hele ramazan gününde deniz sefaları çok daha farklı. Bizi konuşturtmasınlar, bizim edebimiz buna müsaade etmez, biz bunları konuşmayız. Biz, ne beyaz ne zenci böyle bir şeyin içerisinde değiliz. Biz bu millete efendi değil, hizmetkar olmaya geldik. Eğer bu ülkede 'zenci Türklerden' bahsediliyorsa o biziz çünkü bizim yavrularımız okulların kapısından geri döndürüldü ve bizim yavrularımız bu ülkenin üniversitelerinde okutulmadı. Kızlarımız, çocuklarımız imam hatip okullarından mezun oldular, katsayı engeline takıldılar. Tabii onları (kendi çocukları) kastediyorum."
"Şimdi sen neyi konuşuyorsun ya? Hangi zenci Türk? Senin böyle bir derdin oldu mu?" ifadelerini kullanan Erdoğan, "Bizim böyle dertlerimiz oldu, biz bunları yaşadık ve bizim çocuklarımız ülkemizde üniversite okuyamadılar, gittiler yurt dışında okudular. Kızlarım da oğullarımdan bir tanesi o da yurt dışında okudu ve başarılı da oralarda ilim tahsil ettiler. Kızlarım da oğlum da hepsi de. Onlara konulan bu engel neyin engeliydi? Beyaz Türk olmadıkları için mi? Şimdi kalkıyorsun lafını yapıyorsun. Laf ola beri gele, yok öyle bir şey." değerlendirmesini yaptı.
"Neyin apoletini söküyorsun?"
İnce'nin Erhan Afyoncu ile ilgili sözlerine tepki gösteren Erdoğan, "Ondan sonra kalkıyorsun Erhan Afyoncu'ya takılıyorsun. Erhan Afyoncu kim, sen kim? Erhan Afyoncu'nun atılacak tırnağı olmazsın. Biz öyle bir insanı oraya getirdik, koyduk. Aynı şekilde dekan arkadaşın durumu da öyle. Aynı şeyi bu, İsmail Metin Paşa'ya yapmadı mı? İsmail Metin Paşa bir kahraman, sen kalkıyorsun onun apoletlerini sökecekmişsin. Kimsin sen ya? Neyin apoletini söküyorsun? O apoleti sen takmadın ki. O apoleti millet taktı. Dolayısıyla o da cephelerde, o dağlarda, Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, buralarda teröristlerle savaştı, hala savaşıyor. Afrin'de aynı şekilde. Sen nerede, kiminle savaştın? 15 Temmuz'da verdikleri mücadele ortada. Sen ne yaptın? Siz teröristlerle beraber yürüdünüz." diye konuştu.
"Siz protokol takılıyorsunuz her yerde"
Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi yaşananlara değinerek, şunları anlattı:
"O gece 15 Temmuz gecesi saat 23.17, Bay Kemal havaalanına iniyor ve tankların arasından kendi takımı onu alıyor, doğru Bakırköy Belediyesine getiriyor. Alanda o anda on binler var ve ben de 03.00 civarında oraya iniyorum ve ne diyor? 'Beni de haberdar etseydi, ben de beklerdim onu' diyor. Şu yalana bak ya. Oraya gelen kişiler sadece bir telefon duyurusuyla oraya geldiler. Cumhurbaşkanlarının, Başbakanının çağrısıyla oraya geldiler. Siz protokol takılıyorsunuz her yerde ve 7 Ağustos'ta da aynı şeyi yaptı. 7 Ağustos çağrıma önce 'hayır' dedi, son ana kadar 'hayır' demişti, son anda kendisine baskılar yapıldı ve bu baskılar üzerine kendisi Yenikapı'ya gelmek zorunda kaldı. Ondan sonra ne yaptı, hemen tornistan ama biz Sayın Bahçeli'yle o süreci o gün bugündür işlettik, işletiyoruz."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "24 Haziran sıradan bir oylama değil, Türkiye küllerinden çok farklı bir şekilde zaten doğruluyor. 16 aydır bu süreç devam ediyor, inşallah bu 24 Haziran'da da bu süreç aynı kararlılıkla devam edecek." dedi.
Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
"FETÖ elebaşının iadesine ilişkin usul hatası tartışması ve Adil Öksüz'ün Almanya'da görüldüğü şeklinde bugün bir haber yansıdı, bu konularda ne dersiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Bir defa FETÖ ile ilişkili olan o konu noktasında tamamen olay zaten kendisi de inkar ediyor, yalan. Kim inkar ediyor; Bay Kemal. Hatta televizyonlarda filan da yayınlandı. Bizden Adalet Bakanlığına gelip dosyaları incelemek istediler, ben de arkadaşlara 'Tamam gelsinler' dedim. Dört kişiyi gönderdiler, bunlardan bir tanesi de FETÖ'cü ve geldiler incelemelerini yaptılar, kendileri Bay Kemal'e raporu verdiler. Muharrem İnce'ye gittiğini de o söylüyor ve o raporda da 'Buna göre Amerika FETÖ'yü iade etmeliydi' diyor. Kim diyor? Bay Kemal diyor. Peki Bay Muharrem ne diyor? 'Bir şey yok' diyor, 'olay hep gazete kağıdı.' Şimdi bunların hangisine inanalım? Bay Muharrem böyle diyor, Genel Başkanı Bay Kemal böyle diyor. Adalet Bakanlığı da açıyor onlara her şeyi. Raporları hazırlayan kim? Cumhuriyet Halk Partisinin gönderdiği kendi avukatları."
"Bunu milletime bu şekilde anlatmam lazım ki milletim oyunu verirken yanılmasın çünkü bu tarihi bir oylama." ifadesini kullanan Erdoğan, "24 Haziran sıradan bir oylama değil, Türkiye küllerinden çok farklı bir şekilde zaten doğruluyor. 16 aydır bu süreç devam ediyor, inşallah bu 24 Haziran'da da bu süreç aynı kararlılıkla devam edecek. Bütün mesele burada benim vatandaşımın, benim halkımın Türkiye'nin dört bir yanında eğitimden sağlığa, sağlıktan adalete, emniyete, ulaşımdan turizme, dış politikaya bütün bu alanlarda yapılanları gayet iyi değerlendirmesi ve ona göre de oyunu kullanması." diye konuştu.
"Adam büyümenin tanımını bilmiyor..."
Erdoğan, 1 milyona yakın taşeron işçinin kadroya geçirilmesine ilişkin soru üzerine bu konuya da değindi.
Bütün bu hesapların dört dörtlük yapıldığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"1 milyona yakın taşeronlar yanında çalışan insanlara kadro verildi, bundan daha güzel birşey olabilir mi? Bu bir defa devrimdir ve bu riski, bu hesabı üstlenen bir iktidardır ve maalesef utanmadan şunu söyleyebiliyorlar: Malatya'da konuşuyor 'Sizin cebinize bir şey girdi mi?' diyor, 7,4 büyüdük ya... G-20'de Hindistan'ın arkasından ikinci sıradayız, OECD ülkeleri arasında birinci sıradayız. 'Sizin cebinize bir şey girdi mi?' diyor, 'Ne büyümesi?' diyor. Adam büyümenin tanımını bilmiyor, böyle bir durumla karşı karşıyayız ve sadece şu işsizlikle mücadelede işsizler ordusunu ortadan kaldırıp da 1 milyonu aşkın işsizi iş sahibi yapmak, taşeronlar noktasında bu insanlara kadro vermek, bunlar büyümenin en önemli işaretleri ama bilmiyor ve kalkıyor 'Bu sadece zenginlerin, rantiye sınıfının aldığı imkanlardır.' diyor."
"Türkiye ekonomisinin dinamizmini net bir şekilde kanıtlıyor"
Türkiye'de 1990'lı yılların ortalarında ekonomik küçülmenin düşük çıkmasına sevinildiğinin belirtilmesi üzerine Erdoğan, "Tartışılmaz şeylerdi onlar, biz o dönemleri hatılamak istemiyoruz, o iş bitti. Biz şimdi artık diyoruz ki büyüyen bir Türkiye var, güçlenen bir Türkiye var ve bu da artık OECD'de, G-20 ülkeleri arasındaki değerlendirmelerde şöyle grafiğe baktığımız zaman, o grafikte Türkiye'nin durumu ortada ama bunu anlamak istemiyorlar ve şu anda bütün bu yatırımlar eğer sizin böyle bir büyüyen güçlü Türkiye olmazsanız böyle imkanlar olabilir mi?" ifadelerine yer verdi.
Erdoğan, Türkiye ekonomisinin ilk çeyrekte yüzde 7,4 büyümeyle bu noktaya geldiğine işaret ederek, şunları anlattı:
"OECD, G-20 onlar da ortada yani ekonomimiz ilk çeyrekte gerek hane halklarının tüketiminde, gerekse yatırımlarda çok ciddi bir gelişime sahne oldu. Özel tüketimde yüzde 11'lik ve yatırımlarda yüzde 9,7'lik reel büyüme iktisadi aktivitede ne derece ciddi bir hareketlilik olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bunlar dünyanın birçok ekonomisinde zor rastlanan konulardır, rakamlardır. Türkiye ekonomisinin dinamizmini net bir şekilde kanıtlıyor, ispat ediyor. Özellikle yatırımlardaki ivme artışını, istihdama katkı, istihdamda çok ciddi bir sıçrama var ve ayrıca sürdürülebilir büyüme açısından da sevindici buluyoruz, bu da ortada."
Erdoğan, yatırımlarda son dönemde inşatta ciddi bir hareketlenme olduğuna dikkati çekerek, "Diğer yandan makine ve teçhizatta da istikrarlı bir artış kaydedildiği görmek bizleri memnun ediyor. Demek ki firmalarımız üretim kapasitelerini artırıcı yatırımlarını kararlılıkla sürdürüyor. İstihdam verilerine baktığımızda da ilk çeyrekte sınır dışı artışların devam ettiğine şahit oluyoruz. Ocak, şubat ve mart ortalaması verileri, son bir yılda tam 1 milyon 210 bin kişi yeni iş imkanı bulmuş vaziyette. İşte bunlar büyümenin nasıl geliştiğini, nasıl olgunlaştığını ortaya koyan, ispat eden... Ama Bay Kemal bunları anlamak istemiyor." ifadelerini kullandı.
"Türkiye artık tamamen tırmanışa geçmiş vaziyette"
Dünya Bankasının, Türkiye'nin son 10 yılda yoksullukla mücadele eden ülkeler sıralamasında ilk üç ülke arasında yer aldığına ilişkin açıklaması olduğunun belirtilmesi üzerine Erdoğan, "1 milyon 210 bin istihdam derken bunu söyledim ama bunun dışında da taşeronlar noktasında bütün o birikimleri ne yaptık? Sıfırladık, bunlar şimdi neyi getiriyor? 2002'de Türkiye öyle bir konumdaydı, maalesef çok berbat durumdaydı ama şimdi Türkiye artık tamamen tırmanışa geçmiş vaziyette." diye konuştu.
Erdoğan'a, bir süre önce sosyal medya hesabından araç sayısına ilişkin paylaşımda bulunduğu hatırlatıldı.
Geçmiş dönemlerde halkın yaşadığı bazı zorluklara değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Evlerimizde buzdolabı filan hak getire, yoktu. Bizler giderdik yarım saat mesafeden kütük buz alırdık, onu alır eve gelirdik ve kovanın içinde o buzla soğuk su veyahut da soğutulması gereken ne varsa onunla yapardık. Nerede buzdolabı? Şimdi artık buzdolabında rekabet var. Marka rekabeti var bir de aldım, iki üç sene bu buzdolabını kullandım, şimdi daha yeni model çıktı hemen değiştiriyorlar. Bunlara geldik biz. Bunları görmüyor musunuz arkadaş ya? Fırın, ne fırını ya? Fırın mı vardı eskiden? Kuzine ile hem ısınıyorduk... Şimdi fırında da aynı şekilde rekabet var yani bu noktaya geldik. Çamaşır makinesi, böyle birşey mi vardı? Analarımızın çektiği çileler neydi ya? Şimdi merdaneli çamaşır makinesinden geçtik artık santrifüjlü çamaşır makinelerine... Nerelerden nerelere geldik. Bunları Bay Kemal görmüyor musun ya? Bay Muharrem sen bunları hiç hatırlamıyor musun ya?"
'İnşallah 2020-2021 bilemediniz 2022'de yerli, milli araçlarımızı piyasaya süreceğiz'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İnşallah 2020-2021 bilemediniz 2022'de yerli, milli araçlarımızı piyasaya süreceğiz. CEO'sunu biliyorsunuz atadım, CEO da çalışmasına başladı." dedi.
Erdoğan, Anadolu Yayıncıları Birliğinin 24 TV-360'ta canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Programda, "Yerli otomobil projesini durduracaklarmış, böyle bir hayalleri var." denilmesi üzerine Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Ben inanıyorum ki milletim bize desteği verecek. Milletimin bize verdiği destekle, biliyorsunuz Tesla marka var. Tesla, Elon Musk ziyaretime geldi. Gerçekten çok farklı bir insan. Müteşebbis ve onunla beraber ve bu çalışmayı dedik 'Yapar mıyız seninle de?', 'Niye olmasın' dedi. Bu arada bizim bu 5 tane babayiğit çıktı, onlar 'varız' dediler. Şimdi bu ne zannediyor biliyor musun? Akaryakıtla çalıştırılacak araç.. Burada batarya türüyle bunlar işletilecek ve bunların tabii belli bir süre şarj süreçleri var. Bunlar için istasyonlar vesaire olacak ve buralarda bunları yapacağız. Bununla beraber de hemen süratle şu an proje çalışmaları devam ediyor. İnşallah 2020-2021 bilemediniz 2022'de yerli, milli araçlarımızı piyasaya süreceğiz. CEO'sunu biliyorsunuz atadım, CEO da çalışmasına başladı."
"Millet bahçeleri her yerde olacak"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizin önemli projelerinizden bir tanesi millet bahçeleri. Özellikle İstanbul'daki havaalanıyla ilgili muhalefet partileri diyorlar ki 'Burasını ya AVM yapacaklar ya otel yapacaklar.' Bu millet bahçeleri projesi ne durumda? Bir de sizin kıraathane projesiyle ilgili olarak Sayın İnce 'Kek bedava verilecek, çay bedava verilecek, proje bu mu?' dedi. Neler söylersiniz?" sorularını da cevapladı.
ABD'nin New York kentindeki Central Park'ın 3 milyon metrekare dolayında bir alana sahip olduğunu aktaran Erdoğan, İstanbul'da Atatürk Havalimanı'nın yerine yapılacak millet bahçesinin büyüklüğünün ise 12 milyon metrekare civarında olacağını bildirdi.
Erdoğan, millet bahçelerinin her yerde olacağını belirterek, "İstanbul'da da 5-6 noktada olacak. Projelerin üzerinde mimar arkadaşlar hepsi çalışmalarını yapıyorlar. Şimdi bu millet bahçesiyle İstanbul 'beton, beton' deniyor ya biz şimdi yeniden bu işi yeşillendirmeye, çimlik alanlar... Yani anne alacak çocuğunu, beyefendiyle beraber gelecekler, yuvarlanacaklar, top oynayacaklar vesaire..." ifadelerine yer verdi.
"Şimdi buna nerede kanaat getirdim." diyen Erdoğan, "Şimdi bu ramazanda Yenikapı'da bir programa geliyorum. Gelirken de bir baktım yol kenarında, çimenlerin üzerinde herkes mangal yapıyor. Arkadaşlara dedim ki 'Şöyle bir yaklaş bakalım', 'dur' dedim, indim. Tabii hepsi yaklaştılar, resim çektirelim filan falan. Bir taraftan onlarla resim çektirirken orada geldi aklıma; biz bunu niye yapmıyoruz..." diye konuştu.
Erdoğan, millet bahçesindeki detaylar hakkında da bilgilendirmede bulunarak, şunları kaydetti:
"Onlar için özel bu tür mangalları yapacakları özel ocaklar var. O şekilde yapmak suretiyle o sorun rahatlıkla çözülebilir. Bunu bizim yapmamız gerekiyor ve bütün mesele o yeşilin, Central Park'ın 3-4 katı olması. Öbür tarafta tabii Hyde Park var... Onu da aşacağız. Benim bütün arzum, gönlüm benim milletim anne, baba, çocuklar hep beraber bu tür yerlere gelip eğlenebiliyor mu? Çocukluğumuzda bu tür imkanlarımız vardı ama bu imkanlar ortadan kalktı. Şimdi biz bu imkanları yeniden tesis edelim istiyoruz ve bunların bir kısmında müzeler de yapacağız. Arazinin müsait olduğu yerlerde yer altında müzeler. O müzelerde de gelip yine tarihini, medeniyetini görsün. İşte aynen bu millet kıraathaneleriyle, onlar da yine bu noktada tam manasıyla örtüşen adımlar."
"Ben millete bakarım"
"Ağaç diyorsunuz, yeşil diyorsunuz aslında kendisini sol olarak nitelendiren ve Gezi Parkı'nda bir ağaç için ortaya çıkan insanların bu millet bahçelerinin, stadyumların parka çevrilmesi hadisesini avuçlarını patlarcasına alkışlaması gerekiyor, öyle değil mi? Çünkü bunların hassasiyetleri buydu ama şu anda gördüğümüz kadarıyla ölü taklidi yapıyorlar. Ses seda yok." ifadelerinin kullanılması üzerine Erdoğan, "Ben millete bakarım. Ben millete 'millet bahçesi' dediğim anda alan ayağa kalkıyor. Şimdi sandık ne diyecek? Mesela 'millet kıraathanesi' dediğim zaman yine bakıyorum yeni yeni onu da şey yapıyorlar..." karşılığını verdi.
BM'nin Filistin kararı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM'nin Filistin kararına ilişkin, "Filistinli sivillerin korunmasıyla ilgili Güvenlik Konseyinde ABD'nin veto ettiği karar tasarısı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 120 oyla kabul edildi. 8 ret, 45 çekimser. Amerika yine hüsrana uğradı." değerlendirmesinde bulundu.
Bütün bu koşuşturma arasında torunlarını özlemesiyle ilgili soru üzerine Erdoğan, "Bugün gerek kızıma gerek Selçuk Bey'e 'Gelin beraber şu Trabzon, Rize seyahatini yapalım, Ovit Tüneli'ni beraberce yapalım. O ara işte bak evimizde de bir çekim var, o çekimde de beraber oluruz, ben de Aybüke'mi orada bir görme imkanım olur' dedim. Tabi bize ayrı bir sinerji veriyor, ayrı bir güç veriyor. Programa da onun için böyle dinamik girdim." dedi.
Kaynak : Milliyet