Azerbaycan/Bakü/Trend Haber Ajansı Türkiye Masası
Başbakan Yıldırım, parti genel merkezinde "Yılın Sivil Toplum Farkındalık Ödülleri" törenine katıldı. Başbakan Yıldırım'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
"BAZI STK'LAR BİR TAKIM MARJİNAL İDEOLOJİK GRUPLARIN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPIYOR"
"Bizim STK'larımızın en önemli görevlerinden biri toplumsal kucaklaşmayı sağlamak, ülkenin her türlü sorununa karşı ilgisiz kalmamak. Sorunları torunlara havale etmemek, çözüm üretmek. Hepimiz Türkiye'deki bütün sosyal gruplar, paydaşlar, STK'ların ana görevi budur. İktidar sizden yetki aldı, vaad ettiği işleri yapacak, şeytan taşlamaktan fırsat bulursa. Sizin göreviniz bitmiyor, yön vereceksiniz, öneriler getireceksiniz, yanlış yapıyorsa da uyarılarınızı da yapacaksınız. Oy vermekle iş bitmiyor. Temsil ettiğiniz alanda bütün insanların beklentilerini karşılayacak güzel işler yapacaksınız. Bizde bazı STK'lar toplumun genel beklentisini değil de, bir takım marjinal ideolojik grupların sözcülüğünü yapıyor. Sayıları çok değil ama gürültüleri haddinden fazla oluyor. Gezi olaylarında ne oldu? Oradaki parktaki düzenlemede, 8-10 tane ağacın yerinin değiştirilmesi miydi? Bağıranlar ne diye bağırmaya başladı?
"ABD'DE HIZLI TREN YOK, TÜRKİYE'DE VAR"
Ülkemizin kalkınması için daha çok çalışmamız lazım. Türkiye son 15 yılda ABD'li üst düzey bir yetkili diyor ki, Türkiye'nin altyapı konusunda ne yaptığını görmeden, bizim altyapı projelerine başlamamız lazım. ABD'de hızlı tren yok, Türkiye'de var. Bu gürültülerin arkasında bir sebep var. Türkiye'nin etkin ülke olmasını geciktirmek. Bizim tarihi sorumluluğumuz var. Bu bölgede biz önemli bir emniyet unsuruyuz. Etrafımız ateş çemberi. Suriye'de, Irak'ta otorite yok. Bedelleri ödeyen ülke Türkiye. 3 milyondan fazla mülteci ağırlıyoruz.
Biz bunları yaparken, takdir çok, takviye yok. Sırt sıvazlamakla yetmez. Uluslararası camia sorumluluğunu hatırlamalı. 25 milyar dolar harcamışız, gerekirse o kadar daha harcarız. İstiyoruz ki dünyanın diğer ülkeleri de bu yüke ortak olsun. 700 milyon dolar ancak toplanabilmiş.
"SOSYAL SORUMLULUK BİLİNCİNİ YAYMAK İÇİN BİR ARADAYIZ"
Siyasi partilerin de, STK'lar gibi topluma öncülük etme görevi var. Siyasi hayatımızın vazgeçilmezi olan partiler sadece siyaset yapmakla yetinmemeli. Bizim partimiz STK'ların ülkede farkındalığının yaygınlaştırılması için önemli bir işe imza atıyor. AK Parti olarak bu çerçevede ülkemize katkısı olan uygulamaları hep destekledik, desteklemeye devam edeceğiz.
Henüz 15 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen AK Parti çok önemli değişiklikleri birer birer hayata geçirmiştir. Bir zümrenin, bir bölgenin partisi olmadı. Daima önceliği Türk milleti olan siyaset yaptı. Sağın da, solun da değişim taleplerine cevap veren değişim taleplerine cevap verdi. Bugün sosyal sorumluluk bilincini yaymak için bir aradayız.
5 yılda bu ülke topraklarında gözünü açan 200 bin Suriyeli çocuk var. Onlar bu topraklarda doğdu. Biz, Suriye'den ülkemize gelen misafir ettiğimiz bütün göçmenlere sağlık hizmeti veriyoruz. Birçoğuna eğitim veriyoruz, meslek öğretiyoruz, hayata tutunmak için ne gerekiyorsa yapıyoruz.
2002 yılında Türkiye'de hükümet eliyle yapılan sosyal desteklerin tamamı 3 milyar civarında, bugün 45 milyar. Sosyal devlet solcu olmakla olunmuyor, sosyal ihtiyaçları görmekle oluyor. Solcu dostlarımız, sosyal demokratlar bol bol konuşuyor. Konuşmadan yapanlara bu ülkenin ihtiyacı var. AK Parti az konuşan, çok çalışan partinin adıdır.
"BİZ DAHA TOPA GİRMEDİK"
Anayasa değişikliğinin amacı, siz STK'larsınız biliyorsunuz. Biz daha topa girmedik, söylenenler söylensin, herkes eteğindeki taşı döksün, soruları ortaya koysun, biz de hangisinin doğru olup olmadığını anlatacağız. Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki, 'Dayatma ile anayasa olmaz' diyor. Bu Meclis'i yok saymaktır. Anayasa değişikliği dayatmadır demek, siyaseti, milli iradeyi inkar etmek demektir. Talihsiz bir beyanattır. Biz Meclis'te anayasa falan yapmadık, biz anayasa değişikliğini millete götürecek altyapıyı hazırladık. Demokrasiyi sindireceksin kardeşim. Günü gelir millet de sizi yok sayar.
Bu yaptığımız değişiklik iradeyi, yetkiyi, sorumluluğu doğrudan ülkeyi yönetecek olanlara vermesidir. Hükümeti doğrudan seçiyorsunuz. İşi vekillere bırakmadan kendiniz hallediyorsunuz. Sistemi vatandaş inşa ediyor, teslim ediyor, iki sandık arasında 5 yıl. Cumhurbaşkanlığının sorumsuzluğu kalkıyor, yargılanmasının yolu açılıyor. Nerede sınırsız yetki, sıfır sorumluluk. Bunların hepsi çaresizliktir.
Bu hükümet normal şartlarda Türkiye'de güçlü iktidarlar olsaydı, bugüne kadar gelecek hükümet sayısı 65 olmayacaktı. 2017'den 1923'ü çıkar böl 4'e kaç çıkıyor? 24 hükümet. Şimdi 65'teyiz. Normalde 65'inci hükümet ne zaman kurulacaktı biliyor musunuz, 2183 yılında. ABD 228 yıl olmuş sistemi kuralı 45'inci başkan geliyor. 14-15 aylık bir hükümet ne yapabilir?