Yılmaz: "Şundan emin olunuz ki bugün Türk Silahlı Kuvvetleri dünden çok daha güçlü ve savaşa hazır ve hiç şüpheniz olmasın ki Türkiye'nin yarınında da Türk Silahlı Kuvvetleri bugünden daha güçlü ve hazırlıklı olacaktır" diye tamamladı.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Çözüm Süreci'ni başlatmanın doğru olduğunu belirterek, "Bu doğru, dün de doğruydu, bugün de doğrudur, yarın da doğru olacaktır. Çözüm Süreci, kavga olmasın, silahlar bırakılsın, demokratik mücadele süreci içerisinde her şey tartışılsın, Meclis de nihai kararı versindi. Ülkeden teröristlerin çıkması doğruydu, yurt dışında bilinen gelişmeler nedeniyle bu süreç durduruldu" dedi.
Yılmaz, TBMM Genel Kurulu'nda 2016 yılı bütçesi görüşmeleri sırasında Bakanlığının bütçesi üzerinde konuşma yaptı.
Milli Savunma Bakanlığının bütçe rakamları hakkında bilgi veren Yılmaz, Bakanlığın Türk Silahlı Kuvvetlerinin daha nitelikli; beka kabiliyeti yüksek; modüler, esnek ve her türlü ortamda kesintisiz görev yapabilecek caydırıcı bir kuvvet yapısına sahip olmasını amaçladığını vurguladı.
Savunma harcamalarının, halkın güven içinde özgürce yaşaması için gerekli olduğunu dile getiren Yılmaz, güvenliğin bedeli olmadığına dikkati çekti. Güvenliği, "en öncelikli kamu hizmeti" olarak tanımlayan Yılmaz, NATO'nun 2014'te Galler'de yapılan Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nde, üye tüm ülkelerin savunma harcamalarının milli gelirlerinin yüzde 2'sine kadar yükseltilmesini taahhüt ettiklerini belirtti.
Türkiye'nin de bu taahhüdünü önümüzdeki dönemde gerçekleştireceğini bildiren Yılmaz, 2014 yılı kesinleşen rakamlarına göre savunma harcamasının gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 1,7'si olarak gerçekleştiğini söyledi.
Dünyadaki gelişmelere bunun savunma ve güvenlik üzerindeki etkilerine işaret eden Bakan Yılmaz, Türkiye'nin küresel rekabetin yoğun olarak yaşandığı Afro-Avrasya coğrafyasının kalbinde, birçok kriz bölgesinin yakınında kritik ve zorlu bir coğrafyada bulunduğuna dikkati çekti.
Yılmaz, 2012 yılı Mart ayından bu yana devam eden Suriye kriziyle bölgenin kanlı çatışmalara sahne olduğunu belirterek, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük göç ve insanlık felaketiyle karşı karşıya kalındığını, uluslararası toplumun önleyici tedbirleri zamanında almaması nedeniyle durumun daha da vahim bir hale geldiğini aktardı.
Yılmaz şu değerlendirmelerde bulundu:
"Rusya Federasyonu'nun Suriye'de sivillere yönelik gerçekleştirdiği bombardımanlar nedeniyle binlerce sivil, Türkiye sınırına akın etmektedir. Sınırda yaşanan gelişmeler neticesinde ülke güvenliğinin üst seviyede koruma altına alınması, ayrıca söz konusu bölgede konuşlu güvenlik güçlerinin görevini icra ederken karşılaşabileceği risklerin en aza indirilmesi maksadıyla sınır fiziki güvenlik sistemi çalışmaları başlatılmıştır. Suriye rejimi ve PYD'nin Halep'in çevresinde ve kuzeyinde Suriye halkına yönelik saldırıları devam etmektedir. Suriye'deki iç savaş ve insanlık dramı birçok Suriyeliyi mülteci durumuna düşürmüştür. Halihazırda 5 milyon Suriyeli, çoğunluğu komşu ülkelerde olmak üzere, Suriye dışında yaşamaktadır. Türkiye 2,5 milyonun üzerinde Suriyeli barındırmaktadır. Bu rakam tek bir ülkedeki en büyük sığınmacı sayısıdır. Türkiye tüm zorluklarına rağmen insani gerekçelerle Suriyeliler ve Iraklılar için açık kapı politikasını sürdürmektedir. Ateşkese rağmen saldırıların devam etmesi durumunda 1 milyona yakın insanın bölgeden kaçarak sınırımıza yönelmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu hem Türkiye'nin hem de Avrupa'nın istikrarına bir tehdittir."
"DEAŞ, insanlığın ortak düşmanıdır"
Irak'ın ise çok uzun zamandan beri artan terörist faaliyetler ve mezhepsel çatışmaların sebep olduğu istikrarsızlıktan etkilendiğini belirten Yılmaz, "Irak'ın etnik, dini ve mezhepsel temelde kutuplaşması, ülkenin istikrarlı hale gelmesini olumsuz olarak etkilemektedir. Koalisyon güçlerinin harekatlarıyla güç kaybetmesine karşın Irak'taki DEAŞ varlığı ve etkinliği devam etmektedir. Yine, bölgemizde İran ve Suudi arabistan arasındaki en son kriz de Ortadoğu'daki durumun kırılganlığını göstermektedir. Bu gelişmelerin bölgede yeni bir mezhepsel çatışmaya yol açmasından kaygı duyulmaktadır. Türkiye, iki ülke arasındaki gerginliğin azaltılmasını taraflardan talep etmiş, bu doğrultuda yapılan tüm çabaları da desteklemektedir" diye konuştu.
Özellikle Suriye ve Irak başta olmak üzere, bölgedeki otorite boşluğu ve kaos durumundan istifade eden Radikal terör örgütlerinin, kapasitelerini ve eylem alanlarını gün geçtikçe artırmakta, bölgesel ve küresel seviyede ülkelerin güvenliğini tehdit etmekte olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "DEAŞ terör örgütü ülkemizin ulusal güvenliğine ve tüm dünyaya yönelik doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. DEAŞ, insanlığın ortak düşmanıdır. Bölgedeki Şii, Sünni ayrımı ve etnik fay hatlarının mevcudiyeti DEAŞ'ın beslendiği önemli istismar alanlarıdır. Türkiye, DEAŞ'le mücadeleye başından beri destek vermektedir" dedi.
"PKK meşruiyet kazanmak için Suriye ve Irak'taki krizi istismar etmektedir"
Eylem alanlarını ulusal düzeyden uluslararası düzeye kaydıran, teknolojik ve bilişim imkanlarını azami oranda kullanan, suç ve terör örgütleriyle dünya geneline yaygınlaşan terörizmin, eskiye oranla daha fazla şiddet içeren küresel ve asimetrik bir tehdit haline geldiğini belirten Yılmaz, bunun en açık göstergelerinden birinin de 17 Şubat'ta Ankara'da meydana gelen terör saldırısı olduğunu söyledi.
Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantısı PYD, YPG Suriye'deki karışıklıktan istifade ederek bölgedeki alan dışı aktörlerin ve ülkelerin de desteğiyle mevzi kazanmaya çalışmaktadır. PKK ise uluslararası kamuoyunun gözünde meşruiyet kazanmak için Suriye ve Irak'taki krizi istismar etmektedir. PKK ve PYD aynı terörist havuzunu ve lider kadroyu paylaşmaktadır. PKK'nın PYD'yle olan ilişkisi aralarındaki pek çok temas ve iş birliğinden kolaylıkla anlaşılmaktadır. PYD'ye yapılacak silah ve teçhizat yardımlarının, Türkiye'de terörist eylemler yapan PKK'lı teröristlere ulaştırıldığına dair bulgu ve istihbari bilgiler mevcuttur. Bu, ülkemiz için ciddi bir tehdittir. Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak DEAŞ, PKK ve PYD dahil olmak üzere her türlü terör örgütüne karşı gerekli tüm tedbirleri almaya devam edecektir."
Türkiye'nin coğrafyasında yaşayan tüm halkların dostu olduğunu dile getiren Bakan Yılmaz, "En zor dönemlerinde Türkiye bu kardeşlerinin hepsine kapılarını açmıştır, bundan sonra da açmaya devam edecektir. Suriye'deki Kürtlerin de kardeşidir, dostudur. Bu nerede gösterildi? Kobani üç taraftan DEAŞ ile sarıldığında 200 binden fazla insanı Türkiye'ye kabul eden Türkiye'dir ve oradaki mücadeleye destek verip de Kobani'nin kurtulmasını sağlayan da Türkiye'dir, dolayısıyla oradaki Kürt halkının koruyucusu Türkiye'dir. Ancak oradaki Kürt halkının hiçbir şekilde terör örgütüyle bir bağlantısının olmaması da gerekmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
Bölgede yaşanan krizlerin, uluslararası ilişkilerde menfaatlerin ittifak ruhunun önüne geçebildiğini gösterdiğini belirten Yılmaz, bu nedenle milli sanayi ve politikalara dayanan milletin bağrından çıkmış güçlü bir silahlı kuvvetlere her zamankinden daha çok ihtiyaç bulunduğunu söyledi.
"Politikamız, savunma sanayinde millileşmeyi sağlamaktır"
Yılmaz, savunma sanayinin önemine de işaret ederek, bu alandaki çalışmalar hakkında bilgi verdi.
"Temel politikamız, savunma sanayisinde yerlileşme, bağımsızlaşma ve millileşmeyi sağlamaktır. Dünyanın en büyük 100 savunma sanayisi firması arasında 2 firmamız bulunmaktadır, bu sayıyı önümüzdeki dönemde artırmayı hedeflemekteyiz" diyen Yılmaz, gerçekleştirilen dönüşüm neticesinde yürütülen projeler sayesinde bugün yerli yapım gemi, helikopter, insansız hava araçları, uydu ve elektronik sistemlerin kullanıldığını anlattı.
Yılmaz, "Çok yakın bir zaman içerisinde yerli yapım tankımızı, yerli yapım tüfeğimizi, yerli yapım uçağımızı da Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine alacağız. Savunma sanayisi ürünlerimizin sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere değil aynı zamanda, dost ve kardeş ülkelere de ihraç ediyoruz" dedi.
"Çözüm Süreci gizli ve saklı bir süreç değildir, Meclis'te yasası çıkartılmıştır"
Konuşmasında Çözüm Süreci'ne de değinen Yılmaz, şunları söyledi:
"Çözüm Süreci'ni başlatmak doğruydu. Bu doğru, dün de doğruydu, bugün de doğrudur, yarın da doğru olacaktır. Çözüm Süreci, kavga olmasın, silahlar bırakılsın, demokratik mücadele süreci içerisinde her şey tartışılsın, Meclis de nihai kararı versindi. Ülkeden teröristlerin çıkması doğruydu, yurt dışında bilinen gelişmeler nedeniyle bu süreç durduruldu. Bugün bize terörle mücadelede hukuk devletinin kamu düzenini sağlama gereğinin dışında başka bir alternatif bırakılmadı. Türkiye'nin hukuka saygısı, zaafiyet olarak algılanmamalı, Türkiye, hukuk devleti içerisinde terörle mücadelesine devam edecektir."
Güvenlik güçlerinin kendine verilen teröristle mücadele görevini, şehitler verme pahasına kanunlar çerçevesinde yerine getirdiğini söyleyen Yılmaz, "Başta aziz Türk milleti olmak üzere, devletimiz, milletimiz, Güneydoğu'da Mehmetçiğimize çay veren ve Mehmetçiğimizin gözlerinden öpen halk da göstermektedir ki teröristle mücadelede görev alan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve emniyet güçlerinin sonuna kadar milletimiz arkasındadır. Çözüm Süreci gizli ve saklı bir süreç de değildir, Meclis'te yasası çıkartılmıştır, uygulamaya dair Bakanlar Kurulu kararı çıkartılmıştır, Resmi gazete'de yayımlanmıştır, bu da halkın gözü önünde yapılmıştır, Meclis'te bu konuya dair araştırma komisyonu da kurulmuştur."
2016 yılı bütçesinin hayırlı olmasını dileyen Bakan Yılmaz sözlerini "Şundan emin olunuz ki bugün Türk Silahlı Kuvvetleri dünden çok daha güçlü ve savaşa hazır ve hiç şüpheniz olmasın ki Türkiye'nin yarınında da Türk Silahlı Kuvvetleri bugünden daha güçlü ve hazırlıklı olacaktır" diye tamamladı.
Milliyet