Mehmet Memdoğlu *Gazetesiz Yazarı
İki hafta önce kaleme aldığımız "PKK'nın Kara Propagandası" başlıklı yazımızda: "PKK, başta Cizre olmak üzere Silopi, Nusaybin, Hakkâri, Silvan, Lice ve Yüksekova'daki "demokratik özerklik" ilanlarını birer "özgürlük direnişi" olarak görüyor. Bu il ve ilçelerdeki hendek kazma, resmi kurumlar ile polis ve askere yönelik saldırıların diğer bölge, il ve ilçelerde de gerçekleştirilebileceği algısı oluşturmaya çalışarak, çoluk çocuk, kadın ihtiyar demeden sivilleri açıkça ölüme mahkûm etmek istiyor" tespitinde bulunmuştuk.
TSK'nın hava operasyonlarından ağır bir darbe alan PKK-Kandil şehir yapılanması YDG-H'nin çatışmaları yerleşim bölgelerine indirmeye çalışmasına, asker, polis ve sivil demeden çok sayıda insanın ölmesine sebebiyet vermesine, hâlâ ve ısrarla "Kürtlerin özgürlüğü ve demokratik özerkliğin inşaası" olarak görüyor ve kirli propagandasını bu yönde yapmaya devam ediyor.
28 Eylül'de PKK'nın Avrupa'daki yayın organlarından Yeni Özgür Politika Gazetesi'ne açıklamalarda bulunan örgütün silahlı kanadı HPG'nin Ana Karargâh Komutanı Murat Karayılan'ın, Hakkâri ve Şırnak başta olmak üzere bölge illerindeki kırsal alanların birçoğunun PKK'nın denetiminde olduğunu, Hakkâri Dağlıca bölgesindeki çatışmaların günlerce devam ettiğini, çatışmalarda şehit düşen 16 askerin cenazelerin izinleri dâhilinde siviller eliyle devlete teslim edildiğini iddia etmesi, kamuoyu nezdinde akıllarda soru işaretleri bırakmış ve aynı zamanda birçok soruyu da beraberinde getirmiştir.
Murat Karayılan'ın: "Halen bir cenaze de (Tolga Artuğ) gerilla alanında duruyor. Ama bu uzman çavuşun cenaze töreninin yapıldığı basına yansıdı. Hâlbuki cenazesi burada, en azından üzerinden çıkan evraklar Tolga Artuk'a ait. Biz bunu kamuoyuna da açıkladık ama cenazeye sahip çıkan olmadı. Bazı STK'ler gelirse bu cenazeyi verebiliriz; götürüp ailesine teslim edebilirler ve DNA tespiti yapılabilir. Ama Türk devleti Artuk'un cenaze töreninin yapıldığını basına yansıttı. Demek ki gömülen ya başka birinin cenazesi, ya da boş tabutu gömdüler. Zaten o çatışmada çok sayıda ölü vardı ama sadece kendilerine verdiğimiz 16 kişiyi ilan ettiler" açıklaması, iddiadan ibaret olsa dahi, devlet bu iddiaları cevaplamak ve boşa çıkarmak zorundadır.
Karayılan'ın iddiasına konu olan şehidin babası Ercan Artuğ, defin işlemleri sırasında oğlunun yüzünü gördüğünü belirterek, "Neden böyle yapıyorlar bilmiyorum. Acımız hâlâ taze bize bunları yapmasınlar. Konuşacak halim yok. Hepsi yalan" ifadeleriyle terör örgütünü yalanlamıştır. Baba Ercan Artuğ'un açıklamasından şunu çıkarabiliriz. PKK-KCK, kendi amaçları ve hedefleri için her yolu meşru görüyor ve toplumu manipüle etmek için kirli oyunlarını devam ettirecektir.
Bu iddiaların muğlak kalması, başta şehit aileleri olmak üzere, Türkiye kamuoyu tarafından devlete biçilen itibar ve saygınlık zarar görecektir. İktidar, kamuoyunu anında ve zamanında doğru bilgilendirerek bu ve benzeri algı operasyonları ile siyasi toplum mühendislik faaliyetlerini boşa çıkartmalıdır.
Öcalan'ın "silahlar sussun, siyaset konuşsun, silahlı unsurlar Türkiye sınırlarını dışına çıksın" çağrılarına -ağababalarının da yönlendirmesiyle- kulak tıkayan Kandil'in, "Öcalan ile görüşme ve müzakere şartıyla ateşkese hazır olduğunu" açıklaması, PKK'nın alan hâkimiyeti için beklenilen taktiksel bir manevrasıdır. Türkiye'ye yönelik silahlı faaliyetlerine son vermeden ve silahlı unsurlarını Türkiye dışına çıkartmadan, devletin PKK'ya yönelik operasyonlarını sonlandıracağını düşünmek, bölgeyi ve alanı PKK'ya teslim etmek demektir.
Çok değil bundan birkaç ay önce bölge insanının yüzünü güldüren gelişmeler yaşanıyorken, PKK'nın, çözüm sürecini sonlandıran eylemleri ve ne idüğü belirsiz "özyönetim" dayatması ile birlikte şehir merkezlerine indirgemeye çalıştığı çatışmalar sonucunda, komşu komşuya gidemez, esnaf siftah yapamaz oldu, turizm tamamen durdu. "Çözüm Süreci"yle birlikte yeşeren barış umutları, yerini korku ve endişeyle birlikte, büyük bir hayal kırıklığına bırakmıştır.
KCK-Kandil şunu iyi bilmelidir. 70. Dönem BM Genel Kurul toplantılarında Suriye'de devam eden iç savaşın sonlandırılması için "Esedli geçiş süreci" formülünün ön plana çıkmasıyla birlikte, Suriye'deki yapılanması PYD'nin kontrolünde bulunan kantonlardaki etkinliğinin sürekliliği, PKK'nın Türkiye'ye yönelik silahlı faaliyetlerini sonlandırmasıyla ilişkilidir.