Trend Haber Ajanası Türkiye Masası
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Yrd.Doç.Dr. Tolga Demiryol Trend Haber Ajansı'na, Türkiye-İsrail enerji ilişkilerini, doğu Akdeniz gazının Türkiye için önemini değerlendirdi.
Tolga Demiryol
Doğu Akdeniz doğal gazı kuşkusuz Türkiye ve Avrupa'nın enerji çeşitlendirme stratejileri için önemli bir fırsat. Söz konusu gazın İsrail'in payına düşen kısmının yaklaşık 900 milyar ila 1,1 trilyon metreküp civarında olduğu tahmin ediliyor. Ancak İsrail hükümetinin uzun süren tartışmalar sonucunda 2013 yılında kesinleştirdiği karar uyarınca, bu miktarın yüzde 40'ı ihracata yönlendirilirken geri kalanı iç tüketime ayrılacak. 25 yıllık bir vade üzerinden düşünüldüğünde Türkiye'nin İsrail'den yılda 10 milyar metreküp gaz temin etmesi imkân dâhilinde görünüyor.
Söz konusu miktar yıllık tüketimi 45-50 milyar metreküp olan Türkiye için oldukça önemli. 2018'den sonra çevrimiçi olacak Şah Deniz II ve Irak gazıyla birlikte değerlendirildiğinde, Akdeniz gazı Türkiye için orta vadede Rus gazına anlamlı bir alternatif teşkil edebilir. Ancak Türkiye üzerinden Avrupa'ya aktarma hususu da dikkate alındığında İsrail'in mevcut rezervlerinin "oyun değiştirici" bir büyüklükte olduğunu iddia etmek güç. İsrail gazının mutlaka Kıbrıs ve hatta yakın gelecekte keşfedilmesi olası Suriye ve Lübnan gazıyla birlikte değerlendirilmesi gerekir. Mısır'ın bu yıl içerisinde Zohr sahasında keşfettiği yaklaşık 850 milyar metreküplük rezerv de bu bakımdan dikkate değer.
Her ne kadar Mısır hükümeti, iç tüketimden arta kalan miktarı kendi LNG altyapısını kullanarak ihraç etmeyi planlıyorsa da, Zohr "supergiant" sahası bölgenin potansiyelini bir kez daha ortaya koyması bakımından önemli.
Akdeniz'in doğal kaynaklarının en olumlu şekilde değerlendirilmesi için bölgede çok taraflı enerji işbirliğine engel teşkil eden belli başlı siyasi sorunların giderilmesi şart. Bu sorunların başında Kıbrıs meselesi ile birlikte Akdeniz'de deniz yetki sahaları rejimi geliyor. Şu anda Türkiye-GKRY-KKTC ve İsrail-Lübnan başta olmak üzere bölge ülkeleri arasında kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri konusunda yıllardır çözülemeyen anlaşmazlıklar var. Kıbrıs müzakerelerinin ilerlemesi ise, Afrodit sahasındaki gazın geliştirilmesi ve ihracatının yanı sıra diğer parsellerdeki sondaj çalışmalarının sorunsuz ilerlemesi açısından hayati önem taşıyor.
İsrail-Türkiye enerji işbirliğine dönmek gerekirse... Leviathan gazının Türkiye'ye aktarılması için inşa edilmesi düşünülen boru hattına yönelik çalışmalar iki hükümet arasındaki gerginliklere rağmen aslında tamamen kesilmiş değildi. Turcas, Zorlu ve Enka başta olmak üzere Türkiye'deki özel sektörün bu konuda hazırlıkları olduğunu biliyoruz. İsrail ve Türkiye hükümetlerinin işbirliği yolunda siyasi iradelerini somutlaştırmaları halinde, boru hattı projesi ivedilikle mesafe alabilir. Ancak yaklaşık 475 kilometrelik boru hattının döşenmesine geçmeden önce, gerekli satış sözleşmelerin imzalanması ve daha da önemlisi saha geliştirme çalışmalarının Noble ve Delek şirketlerince tamamlanması gerekecektir. Bunlar kuşkusuz zaman alan süreçler. Siyasi anlaşmanın sağlanmasından gazın Türkiye şebekesine ulaşmasına kadar geçecek sürenin 3 yılı bulması şaşırtıcı olmaz.
Doğu Akdeniz'deki keşiflerin başından beri gündemde olan bir diğer ihracat yöntemi ise LNG. Kıbrıs'ta, Vasilikos'ta kurulacak bir LNG tesisinden yüzen LNG (FLNG) terminallerine kadar pek çok seçenek masaya gelmişti. Son yıllarda LNG maliyetlerinde yaşanan düşüşe rağmen bu seçenekler boru hattı opsiyonuna nazaran daha pahalı. Özellikle kat edilecek mesafeler göz önüne alındığında, boru hattının her iki taraf için de çok daha ekonomik olduğu ortada. Türkiye'nin hâlihazırda Akdeniz'den (ya da Katar'dan) önemli miktarda LNG ithal edecek altyapısı hazır değil. Kaldı ki, Türkiye hükümeti hem ekonomik hem de siyasi nedenlerle boru hattı opsiyonunu tercih edecektir. İsrail, Kıbrıs ve diğer tedarikçiler için ise LNG'nin avantajı bir transit ülkesine bağlı kalmadan birden çok pazara ulaşabilme esnekliği sağlaması. Özellikle de fiyat avantajı taşıyan Asya piyasası LNG tedarikçileri için cazip. Ancak Akdeniz'de mevcut rezervler LNG için gereken yüksek yatırım maliyetlerini karşılamaya henüz yeterli değil. Buna ek olarak petrol fiyatların düşük seyri, enerji şirketlerini maliyetli yatırımlar konusunda temkinli olmaya itiyor.
Son olarak İsrail-Türkiye enerji işbirliği konusunda iddialı öngörülerde bulunmak için henüz erken olduğunu da vurgulamak gerek. Her ne kadar Rusya krizinin ardından Türkiye ve İsrail'in ekonomik çıkarların örtüşmesi ikili siyasi ilişkilerin iyileşmesinin önünü açtıysa da, her iki hükümetin kendi kamuoylarını yeni döneme hazırlamaları zaman alacak. 2010'da ağır yara alan Türkiye-İsrail stratejik ortaklığının bir "barış boru hattı" vasıtasıyla yeniden kurulup kurulamayacağını hep birlikte göreceğiz. Bunun yanı sıra, Akdeniz doğal gazının Avrupa'ya nasıl ulaşacağı konusunda çıkarı olan Rusya'nın tavrı da belirleyici olacak.
Muhabir: Orhan Guluzade