...

Yasal zırh tartışmasında son durum

Türkiye Materials 4 Mart 2016 08:28 (UTC +04:00)

Trend takip edin

Güney-doğu'da Silopi, Sur ve Cizre merkezli olarak başlayan, kritik başka ilçelerde süreceği anlaşılan iç güvenlik operasyonlarına ilişkin tartışmalar çok yönlü olarak sürüyor.

Çapı ve sahadaki organizasyon biçimi açısından cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir operasyona tanık olduk, oluyoruz.

Bu çerçevede son dönemde gündemde olan ve "askere yasal zırh" olarak özetlenen bir konu üzerinden de tartışma yürüyor.

Son birkaç gündür Kürt meselesi ve terörle mücadeleye kafa yoran kalemlerin köşe yazılarına negatif yanıyla konu olan bir meseleden söz ediyoruz.

Çünkü Türkiye'nin bir beyaz Toros hafızası var. 90'lar deneyimi var. Kendini kanunların üzerinde sayan yapıların, konjonktürden yararlanarak açtığı derin yaralar hala sarılabilmiş değil.

Sözünü ettiğim köşe yazılarında bunlar hatırlatılıyor. Konu; demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve kırılan bir vesayetin hortlatılması riski üzerinden ele alınıyor.

Ben, meselenin operasyonal ve teknik boyutu üzerinden, askerin meramının ne olduğu, hükümetin ne yapmak istediği konusunda güvenilir kaynaklardan edindiğim son bilgileri madde madde paylaşmak istiyorum.

- Asker, meselenin "terör zırhı, yasal zırh" gibi bir tanımlama üzerinden tartışılmasından rahatsız. Anayasa, ilgili yasalar ve iç hizmet yasasına bağlı olarak hareket eden, verilen görevi yerine getiren Türk Silahlı Kuvvetleri, (TSK) suç işleme özgürlüğü gibi bir algı yaratmaya dönük tanımlamalardan büyük rahatsızlık duyuyor.

- Asker; polisin ve jandarmayla koordineli bir mücadeleyle sonuç alınabileceğinin anlaşılması üzerine sahaya çağırıldı. Ancak, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun kapsamının bu çapta bir mücadeleye cevaz veren bir kanun olmadığı belirtiliyor. Kanunun sahada mücadele eden askerin karşılaştığı, karşılayacağı, yüz yüze kalacağı sorunları çözemeyeceği savunuluyor. 5442 sayılı kanun; toplumsal olaylara, asayiş olaylarına müdahalenin çerçevesini belirliyor. Ancak asker teröristle mücadele ediyor.

5442 karşılamıyor

- İç Hizmet Kanunu'nun TSK'ya verdiği yetki ve sorumluluk, sınır ve sınır hattının ötesinde savunma. İçeride terörle mücadele kapsamında görev tanımında gri bir alan bulunuyor ve 5442 sayılı kanun bu açığı kapatmıyor. Silopi'de, Cizre'de, Sur'da aylardır operasyona çıkan, çok sayıda teröristi etkisiz hale getiren, binlerce el yapımı patlayıcıya müdahale eden, 2 bine yakın hendek kaldıran, Biksi, roketatar, Kanaslara karşılık veren, bunları yaparken sivil vatandaşla da karşı karşı gelen TSK personelinin bu çapta bir operasyondan kaynaklanması kaçınılmaz sonuçlara karşı korunması gerekiyor.

- Asker açısından ideal olan, hükümet tarafından görev yeri ve süresinin belirlendiği bir terörle mücadele görev tanımı. Bunun hukuki zeminini sağlayacak ayrı bir yasaya ihtiyaç olduğuna işaret ediliyor. Bu yasal düzenlemenin görev sırasında meydana gelebilecek, her türlü zarar ve ziyana dönük muafiyetleri de içermesi talep ediliyor.

- Askerin, son operasyonlar nedeniyle terörle mücadelede görevli tüm TSK personelinin "izin-onay" şartı ile yargılana-bilmesine dönük bir talepte bulunduğu, bu talebi de içeren yasal düzenlemeye son şeklinin verildiği yolundaki haberler doğrulanmıyor. Aksine, terörle mücadele eden askeri personelin Milli Savunma Bakanı'nın izni, Başbakan'ın onayı ile yargılanmasına ilişkin düzenlemenin şu anda gündemde olmadığı belirtiliyor. Hükümetin, Terörle Mücadele Yasası'na bazı ilaveler yaparak sorunu çözmeyi planladığı, mevcut taslakta izin-onay şartının yer almadığını belirteyim. Kararı hükümet verecek. Kaynaklar, bakan izni, başbakan onayı taleplerinin, bir önceki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel döneminde hükümete gönderilen taslakta yer aldığına, bu düzenlemenin Meclis'te komisyonda uzun süre bekledikten sonra kadük kaldığına vurgu yapıyor.

Askeri yargı

- Hali hazırda Genelkurmay ile hükümet (Milli Savunma Bakanlığı, Adalet Bakanlığı) arasında iç görüşmeler sürüyor. Şu anda, Terörle Mücadele Yasası'na eklenmesine kesin gözüyle bakılan madde belli. Taslak madde, "Bu madde uyarınca görevlendirilen Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin faaliyetleri askerlik hizmet ve görevlerinden sayılır. Emeklilik, terhis, istifa ve benzeri sebeplerle ilişiği kesilse dahi, bu kanun kapsamındaki görevlerin ifası sırasında işlendiği iddia olunan suçlardan dolayı asker kişiler hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi askeri yargı makamlarına aittir" hükmünü içeriyor.

- Son 10 yıl içinde, Hakkari'de, Şırnak'ta, Diyarbakır'da kritik bölgelerde görev yapmış, tugay, tümen, alay komutanlığı görevini üstlenmiş çok sayıda personelin davalara muhatap olduğu, bu davaların şu anda sivil mahkemelerde sürdüğü, askerlerin haksız ithamlarla yargılandığına işaret ediliyor. Bölgede görev yapmış korgeneral, tümgeneral seviyesinde komutanların davalarının sürdüğü, bu çerçevede örnek sayılabilecek 70'e yakın dava olduğu kaydediliyor. Görevin ifasından bazen yıllar sonra açılan ve sivil mahkemelerde görülen davaların, TSK'nın şu anda görev üstlenen personeli üzerinde olumsuz etki yarattığı, gelecek kaygısına yol açtığına vurgu yapılıyor.

Yeni bir düzenleme

- Hükümet, askerlere yasal zırh anlamına gelecek ayrı bir yasa çıkarmak suretiyle düzenleme yapmayı istemiyor, terörle mücadele kapsamında yapılacak düzenlemeleri şimdilik yeterli görüyor. Bunun yazının başında sözünü ettiğim negatif algı açısından değerlendirildiğine kuşku yok. Buna karşın, bölgedeki yoğun operasyonun başladığı dönemde, komuta kademesi tarafından, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında gerçekleştirilen güvenlik zirvelerinde konunun gündeme getirildiği kaydediliyor. Genelkurmay Başkanlığı'ndan Milli Savunma ya da Adalet Bakanlığı'na "resmi" bir talep iletilmediği, ancak hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan'ın yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu görüşünü paylaştığı belirtiliyor.

Kaynak: Milliyet

Etiketler:
Son Haberler

Son Haberler