Klasik Bir CHP Anatomisi
Gelişmiş dünya ülkelerinde ve Batı devletlerinde ülkeler kendilerini tehdit altında hissettiklerinde, hükümet ve diğer siyasi partiler, ulusal çıkarları doğrultusunda bir araya gelirler. Beraber politika üretip, hadiselere karşı mukavemet oluşturmaya çalışırlar. Gündelik siyaseti ve kısır-döngü çekişmeleri rafa kaldırırlar. Milliyetçi Hareket Partisi ve erdemli lideri Devlet Bahçeli bu olgunluğu birçok kez göstermiştir.
Ancak, ana muhalefet partisi CHP hiçte olması gerektiği şekilde hareket etmiyor? Ülke büyük bir risk altındayken bile, özverili yaklaşım ve vatan müdafaası yerine siyasi maliyet çeteresi tutuyor. Yıllardır milletimizin ödediği vergilerle dolan hazineden para alıp politika yapıyor, ama bunun karşılığını hakkıyla veremiyor. Hükümetin yaptığı bütün çalışmalara bir bahane buluyor. Ak dediğine kara, kara dediğine ak diyor. İyi yapılan hiçbir işi desteklemiyor. Memleketin hayrına hiçbir işin ucundan tutmuyor. Meselelere hakkaniyetle yaklaşamıyor..
Farklı görüş ve düşüncede olanları hemen afaroz ederek, partiden kovmakla tehdit ediyor. Parti içi demokrasiyi hala kuramamış, uzlaşı kültürünü yeterince geliştirememiş. Kaybettiği her seçimde şaibe var diyerek zihinleri bulandırıyor. Bir aklı sürekli HDP'nin içinde olup, onlarla kol kola ADALET yürüyüşü yapıyor. Atatürkçülüğü kendine maske yapmış, muhalefetteyken bile oy kaybediyor. Başarıyı bir türlü yakalayamıyor.
Halkın irfanına, sezgilerine itibar etmiyor, kendi ışığına güvenmiyor. Artık milletin diniyle, kültürüyle, tarihiyle kavgayı sonlandırıp, kendini siyasete de tam veremiyor. Toplumu kucaklayıcı dil yerine ayrıştırıcı ve öteleyici söylemleri tercih ediyor. Bu hali ve yapısıyla girdiği her yeri bozuyor.
"Kurtlukta düşeni yemek kanundur."
Sayın Kılıçtaroğlu, Cumhurbaşkanına diktatör demeye başladıktan sonra Batılılar da onu taklit eder oldu.
Batılılar şimdi: "Türkiye ile değil, Erdoğan'la mücadele ediyoruz" diyorlar. Yarın da, "Türkiye'yi diktatörden kurtarıp, demokrasiyi tesis etmeye geldik" demek isteyebilirler?
Muhalefet yapılıyor anlayışıyla düşmanın testisine suyun taşındığını ne yazık ki göremiyorlar. Devletin zayıf düştüğü anda düşmanların neler yapabileceğini sezemiyorlar. Adeta politika merkezlerini, gönüllü olarak bir yandan Pensilvanya vekilliğine, diğer yandan ise Beyaz Saray'ın Türkiye sözcülüğüne odaklamışlar.
CHP artık Türk milletinden de ümidini kesmiş görünüyor. Özgüvenini yitirmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında oy alınamayacağını, sandıkta muvaffak olunamayacağını düşünüyor olmalılar. Çünkü eskisi gibi postal gölgesi ile aba altından sopa gösterip, korkutarak veya medya desteği ile iktidar olma düzeni bozulunca küresel güçlere yönelmeye başladılar.
14 Haziran 2017 günü CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, tutuklanan Enis Berberoğlu için İstanbul Adalet Sarayı önünde şöyle bir açıklamada bulundu:
"Gün gelecek, bu dosyalar nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası mahkemelerde savaş suçlusu olarak yargılanacaktır."
Hukuka da itibar etmeyen CHP hangi savaştan bahsediyor olabilir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan hangi savaşın suçlusu oluyor?
Türkiye'yi, Türk askerini ve polisini hangi savaşın suçlusu olarak dünyaya lanse etmeye çalışıyor ve Lahey'de yargılanması gerektiğini düşünüyorlar acaba?
Türkiye Cumhuriyeti; bölücü terör örgütü PKK başta olmak üzere DHKP-C, FETÖ ve DAEŞ ile savaşıyor. Bunun yanısıra ülkenin güvenliği ve emniyeti için Suriye'de Mehmetçikle beraber tarihi bir mücadele veriyor. Zikredilen bu terör örgütlerine karşı verilen savaşı ve mücadeleyi mi CHP yanlış buluyor veya savaş suçu sayıyor bilinmiyor?
Başka bilinmeyenlerde var...
15 Temmuz darbe girişiminin başarıya ulaşamaması, PKK'ya yurtiçi ve yurtdışında ağır zaiyatlar verdirilmesi, yapılan sınır ötesi Fırat Kalkanı harekatıyla zafer elde edilmesi ve terör örgütlerine büyük darbe vurulması gibi gelişmelerin Batılı devletleri rahatsız ettiği biliniyor, ancak CHP'yi neyin rahatsız ettiği bir türlü bilinemiyor?
Yaptıkları açıklamalarla bilinen, malum olan husus ise; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tutuklanıp, Lahey'de savaş suçlusu olarak yargılanması ve Türkiye'nin mahkum edilmesini temenni ettikleri.. Bu şekilde meydanı boş bulup, iktidar olma hayalleri kuruyorlar...
Kurultaylar partisi CHP'yi, ellerinde Türk bayraklarıyla bir kez olsun ülkenin müdafaası ve savunması için Beyaz Saray'da, Berlin'de, Brüksel'de, Lüksemburg'da göremedik. Türkiye'nin iç huzurunu bozmaya yönelik olarak teröristlere destek veren Avrupa devletlerine, yahut sınırın hemen ötesinde terörist PKK/PYD'lilerle iş tutup, onlara silah veren, alan açan, Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehlikeye atan büyük senarist ve oyun kurucu Amerika'ya karşı bir kez olsun sitem ettiklerini, kınadıklarını duymadık.
Aksine Batı ülkelerine her fırsatta Türkiye'yi şikayet etmek için mükerrer defalar gittiklerini müşahade ettik.
CHP, artık devrim niteliğinde reformlar yapmadığı, kadrolarını halka yakın insanlardan seçmediği, programını ülkenin birlik ve beraberliğinden yana tanzim etmediği sürece, iktidar olma şansı hiç görünmüyor. Yıllardır her seçimde bir tarafa savrulan, sandıktan neden çıkamadığını analiz edemeyen, bunun siyasi arka planını kavrayamayan, memleket meselelerine çözüm üretemeyen hedefsiz bir siyasi parti bu ülkeye ne verebilir?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu parti acınacak hallere düşürülmüştür. CHP'ye oy veren insanlar ümitsizliğe ve umutsuzluğa terk edilmiştir. CHP'nin bu haliyle varlığı AK Parti için bir kazanç, Türkiye Cumhuriyeti için bir kayıptır.
Kısacası CHP'nin de kalbi atıyor belki ama siyasetin ritmini değiştirmeye yetmiyor..
Güngör Gökdağ