Azerbaycan/Bakü/Trend Haber Ajansı Türkiye Masası
AB eski Bakanı Egemen Bağış Trend Haber Ajansı’na yapılan açıklamada, Avrupa Konseyi Parlamenetler Meclisi tarafından alınan Türkiye’nin denetime tabi tutulmasına ilişkin kararın demokrasi namına alımış masum karar olmadığını bildirdi.
Avrupa’nın ortak değerlerini temsil ettiğini iddia eden ve Türkiye’nin de kurucuları arasında bulunduğu AKPM’ nin bu kararı vahim ve düşündürücü olduğunu dile getiren Bağış, “Türkiye 16 nisanda Cumhurbaşkanlığı Sistemi için referandum yaptı. Referanduma katılım oranı Avrupa ülkelerindeki katılımların çok üzerindedir. Türkiye’nin aleyhine çalışan lobiler var. Ayrıca 15 Temmuz Darbe Girişiminde bu halkın parasıyla alınan devletin topunu, tüfeğini, tankını ve hatta uçağını aynı halka doğrultmaktan çekinmeyen FETÖ denilen karanlık örgüt aynı şekilde dünyanın dört bir tarafında bizim kendilerine vermiş olduğumuz imkanları istismar ederek Türkiye aleyhinde algı kampanyaları yürütmektedir.” dedi.
Türkiye karşıtı lobilerin Avrupa ülkelerinin meclislerini tek tek gezerek Türkiye’yi karalayarak dezenformasyon yapıtıklarını ifade eden Bağış: “ Tabii ki Türkiye-Avrupa ilişkileri bir anda gözden çıkarılabilecek türden bir ilişki değil. Siyasi, ekonomik, kültürel ve sportif bir sürü anlaşma ve ortak yürütülen çalışmalar mevcuttur. Ama yükselen ekonomisiyle, milli menfaatlerine sonuna kadar sahip çıkan devlet yönetimiyle ve bölgesinde çoktan önemli bir aktör olan, dünyanın diğer coğrafyalarında da sömürgeci psikolojisiyle hareket etmeden karşılıklı işbirliği mottosuyla Avrupa ülkelerinin edinemediği itibara sahip olmaya başlayan Türkiye’yi maalesef çok yönlü bir ortak olarak benimsemek yerine Türkiye karşıtı lobilerin ve bazı güç odaklarının isteği doğrultusunda karar aldılar.” diye konuştu.
Bağış açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Bu karardan önce ayak sesleri gelmeye başladı. Referandum için seçim çalışmaları daha önceki yıllarda şahit olmadığımız şekilde baskı altına alınmaya çalışıldı. O ülkelerdeki vatandaşlarımıza EVET vermemeleri için bile baskı yaptılar. Siyasetçilerimizin referandumu anlatmak için yapacağı toplantıları, panelleri, mitingleri iptal ettiler. Ülkemizin bayan bakanını konsolosluğumuza 30 metre kala durdurup erişimini engellediler. Dört buçuk saat rehin tuttular resmen. Ve bu karara kadar geldik. Şimdi karalama lobilerinin ve güç odaklarının doğrultusunda Fransa’da ülkemizin demokratik bir şekilde bileğinin hakkıyla seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanımızı son çare olarak öldürmekten bahseden kabul görmüş akademisyenler açıklamalar yapıyorlar. AK Parti iktidara geldiğinde zaten siyasi denetim altında olan bir ülkeydik. Bizim iktidarımız zamanında yapılan reformlarla bu denetimden çıktık. Gene çıkarız. Ama alınan karar demokrasi namına alınmış masum bir karar değil siyasi ve çıkar çatışmalarına hizmet eden bir karardır. Avrupa bu doğrultuda devam ederse sular durulmayabilir. Bizim de kendimizi Avrupalı siyasetçilere ve kamuoyuna daha iyi ifade etmemiz için çalışmalar yapacağımız aşikardır.
Türkiye’nin öncelikli olarak hakkında oluşan bu kötü algının nasıl oluştuğunu görerek hareket etmesi ve çözümü üretmesi lazım gelmektedir. Yani bu algı her daim karşısında olan bazı lobilerin ve vatandaşı oldukları ülkesini karalayanların çalışmalarıyla oluştuğuna göre ters faaliyette bulunmamız gerekiyor. Ülkemizi daha çok tanıtıp, demokrasisine sahip çıkan bir halkı olduğunu, özgürlüğe ve demokratik sisteme inanarak mücadele edildiğini gösteren bir kurumsal çalışma elzemdir. Avrupa’da dört milyonun üzerinde olan vatandaşlarımızı doğru örgütleyerek ülkemizde olan gelişmeleri onlar üzerinden Avrupa’ya anlatıp meydanı karalama lobilerine bırakmamalıyız.”