...

İsrail Türkiye İçin Alternatif Doğal Gaz Tedarikçisi Olabilir mi?

Enerji Materials 21 Aralık 2015 11:55 (UTC +04:00)
İsrail Türkiye İçin Alternatif Doğal Gaz Tedarikçisi Olabilir mi?
İsrail Türkiye İçin Alternatif Doğal Gaz Tedarikçisi Olabilir mi?

Trend takip edin

Dr. Emin Akhundzada, Hazar Strateji Enstitüsü Projeler Direktörü

Türkiye ile Rusya arasında yaşanan kriz, Türkiye için alternatif enerji kaynaklarının önemini bir kez daha gündeme getirdi. Türkiye kısa zamanda muhtemel kaynak ülkeleri gözden geçirerek ilgili ülkelerle temaslar kurdu. Bu anlamda Azerbaycan, Katar ve Türkmenistan ile gerçekleştirilen görüşmeler Türkiye için önem arz etmektedir. Bu ülkelere ilave olarak, Türkiye için bir diğer alternatif kaynak da İsrail'dir. Keza İsrail 800 milyar metreküplük kanıtlanmış ve 2,2 trilyon metreküplük potansiyel rezervleri ile Doğu Akdeniz'de en fazla doğal gaz rezervine sahip ülke konumundadır. Fakat ikili ilişkiler 2010 senesinde İsrail'in Mavi Marmara'ya yaptığı saldırıdan sonra bozulmuş ve alt seviyelere çekilmişti.

Geçtiğimiz günlerde İsrail yetkilileri tarafından Türkiye'ye olumlu mesajların verilmesi İsrail doğal gazını da Türkiye açısından önemli konuma taşıdı. Nitekim İsrail'in Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Amira Oron'un iki ülke arasındaki doğal gaz ticaretinin her iki ülkeye kazanç sağlayacağını ve İsrail'in Bakü Büyükelçisi Dan Stav'ın İsrail'in Güney Gaz Koridoruna katıla bileceğini ifade etmesi ilişkilerin tamiri açısından önemli gelişmeler olarak nitelendirildi. Bu gelişmeler, beraberinde birtakım soruları da gündeme taşıdı. Bu yazıda İsrail'in doğal gaz piyasasını analiz ederek, Türkiye için alternatif doğal gaz tedarikçisi olup olamayacağı sorusunu cevaplamaya çalışacağız.

İsrail ilk olarak 1999 senesinde Noa ve 2000 senesinde Mari-B doğal gaz sahalarını keşfetmiştir. Bu iki sahanın geliştirilmesi ile beraber ülkede ilk defa doğal gaz üretimi 2004 senesinde yapılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda İsrail geçtiğimiz 10 yılda kendi doğal gaz ihtiyacının büyük kısmını bu iki sahada yaptığı üretimle karşılamaya çalışmıştır. Fakat İsrail'in konumu 2009 senesinde Doğu Akdeniz'de Tamar ve 2010 senesinde Leviathan doğal gaz sahalarının bulunması ile beraber önemli ölçüde değişmiştir. Bu sahalardaki doğal gaz rezervleri sırasıyla 200 milyar metreküp ve 500 milyar metreküp olarak hesaplanmaktadır.

Şekil 1. Doğu Akdeniz'deki Başlıca Doğal Gaz Sahaları

Kaynak: https://libraryeuroparl.files.wordpress.com/2013/02/gas.png

Ülkenin toplam enerji tüketimine bakıldığında, doğal gazın payının 2010 ve 2014 yılları arasında %40 oranında arttığı ve %20'den %28'e yükseldiği görülmektedir. Fakat aynı zaman diliminde petrolün toplam enerji tüketimindeki payı %47'den %42'ye ve kömürün payı %32'den %28'e gerilemiştir.

Şekil 2. İsrail'in Toplam Enerji Tüketimi (2014)

Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2015

Ülkede doğal gaz, ağırlıklı olarak elektrik üretiminde kullanılmaktadır ve 2014 senesinde elektrik üretiminin yaklaşık %50'i doğal gazdan karşılanmıştır. Doğal gazın toplam enerji tüketimindeki payının önümüzdeki yıllarda daha da artması beklenmektedir. Ülke özellikle Doğu Akdeniz'de bulduğu yeni kaynaklardan sonra kömür tüketimini aşamalı olarak azaltarak doğal gaz tüketimini artırmayı hedeflemektedir. Doğal gaz tüketimindeki önemli artış, ülkedeki tüketim rakamları incelendiğinde de görülebilir. Ülkede doğal gaz tüketimi 2002 senesinde sadece 0,01 milyar metreküp iken 2014 senesinde bu rakam 7,6 milyar metreküpe yükselmiştir. İsrail Enerji bakanlığı gaz tüketiminin 2020 senesinde 12,5 milyar metreküpe ulaşacağını tahmin etmektedir.

Öte yandan İsrail'de 2004 senesinden itibaren doğal gaz üretimi yapılmaktadır. Ülke 2004 senesinde yıllık 0,78 milyar metreküp üretim yapıyorken bu rakam 2011 senesinde 5 milyar metreküpe ulaşmıştır. 2011 ve 2012 yılları arasında üretimde ciddi bir düşüş yaşansa da, 2013 senesinde Tamar doğal gaz sahasının açılması ile beraber üretim yeniden yükseliş trendine girmiştir. Nitekim 2014 senesinde ülkede yaklaşık 7 milyar metreküp doğal gaz üretimi yapılmıştır ki, bunun da %94'ü Tamar sahasında üretilmiştir. İsrail enerji bakanlığının tahminlerine göre Leviathan sahasının 2020 senesinde operasyona başlaması ile beraber ülkenin toplam gaz üretimi 25 milyar metreküpe ulaşacaktır.

Yukarıdaki rakamlardan da görüleceği gibi İsrail 2020 senesinden itibaren 10 milyar metreküpün üzerinde ihracat yapa bilme konumuna gelecektir. Bu noktada İsrail'in hangi pazarlara doğal gaz satacağı konusu gündeme gelmektedir. İsrail Ürdün, Filistin, Mısır ve Avrupa pazarlarına doğal gaz satabilir. Fakat İsrail için dünyanın en büyük ikinci doğal gaz piyasası olan Avrupa piyasasına ulaşabilmek çok daha önemlidir. İsrail'in Avrupa'ya doğal gaz satabilmesi için aşağıdaki seçenekleri bulunmaktadır:

1. Doğu Akdeniz Boru Hattı ile: Bu boru hattının İsrail'den başlayıp, Güney Kıbrıs ve Yunanistan'dan geçerek İtalya'da son bulması düşünülmektedir.

2. LNG olarak: İsrail'de LNG terminali kurularak Avrupa'ya LNG satılabilir.

3. İsrail'den Türkiye'ye deniz altından boru hattı döşenerek, Türkiye'ye ve Güney Gaz Koridoru vasıtasıyla Avrupa'ya doğal gaz satılabilir.

Bu seçeneklerden ilkine bakıldığında, Doğu Akdeniz Boru Hattı'nın gerçekleşmesinin önünde bir dizi zorluk olduğu görülmektedir. Öncelikle sismik yapısından dolayı Yunanistan karasularından boru hattının geçirilmesi önemli riskler taşımaktadır. Ayrıca boru hattının uzunluğunun 1700 kilometre ve derinliğinin 3000 kilometreye kadar olacağı dikkate alındığında, boru hattının ekonomik olarak uygulanabilir olmadığı ortaya çıkmaktadır. Nitekim sadece Güney Kıbrıs'tan Yunanistan'a kadar olan boru hattının maliyetinin 20 milyar doları bulabileceği tahmin edilmektedir.

Öte yandan, LNG taşımacılığı 4800 kilometrelik mesafelerin üzeri için rekabetçi sayılmaktadır. Ayrıca, LNG terminalinin yapımı ciddi maliyetleri beraberinde getirmektedir. İsrail'in toplam doğal gaz rezervinin 800 milyar metreküp olduğu ve bunun da %60'ının iç piyasada tüketileceği dikkate alındığında, İsrail açısından yüksek maliyetleri üstlenmek mantıklı olmayacaktır.

Yukarıdaki iki seçenekten farklı olarak, İsrail ile Türkiye arasında yapılacak boru hattının ekonomik açıdan en uygun yol olduğu görülmektedir. Bu kapsamda boru hattının toplam uzunluğunun 400 kilometre ve maliyetinin 3 milyar doları bulması öngörülmektedir. Fakat şu da bir gerçek ki, enerji projelerinin hayata geçirilmesi ekonomik olduğu kadar politik fizibiliteyi de gerekli kılmaktadır. İlişkilerin normalleşmesi adına Türkiye'nin Mavi Marmara baskınından sonra İsrail'in karşısına koyduğu 3 şart bulunmaktaydı:

1. İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi,

2. Mavi Marmara kurbanlarına tazminat ödemesi,

3. Gazze'ye olan ablukayı kaldırması.

İsrail, 22 Mart 2013 tarihinde Türkiye'den özür dileyerek Mavi Marmara kurbanlarına tazminat ödemeye hazır olduğunu beyan etti. İsrail tarafından atılan bu adım ikili ilişkilerin düzelmesi adına dünya kamuoyu tarafından da olumlu karşılandı. Her ne kadar taraflar arasında 3. madde konusunda anlaşmazlık devam etse de, tarafların İsviçre'de yeniden müzakerelere başlaması önemli gelişme olarak nitelendirilmektedir. İsrailli yetkililer tarafından yapılan açıklamaya göre taraflar müzakereler sonucunda ön mutabakata varmışlardır. Söz konusu anlaşmaya göre İsrail Türkiye'ye 20 milyar dolar tazminat ödeyecek ve ülkeler arasındaki diplomatik ilişkiler tekrar eski düzeye çıkarılacaktır. Her ne kadar taraflar arasında nihai anlaşma yapılmasa da, tarafların prensipte anlaşması olumlu gelişme olarak değerlendirile bilir. İlişkilerin yeniden normalleşmesi ile beraber Türkiye 2020 senesinden itibaren İsrail'den yıllık 7-10 milyar metreküp doğal gaz alabilecektir.

Sonuç olarak, Rusya ile yaşanan kriz alternatif enerji kaynaklarının Türkiye için önemini ortaya çıkarmıştır. Doğu Akdeniz'de önemli doğal gaz rezervlerine sahip olması ve bu gazı Avrupa pazarlarına taşıyabilecek en kısa ve ekonomik güzergâhın Türkiye üzerinden olması nedeniyle, İsrail ve Türkiye arasındaki enerji işbirliği taraflara karşılıklı kazanç sağlayacaktır. Taraflar arasındaki ilişkiler 2010 senesinden itibaren gerileme sürecine girmiş olsa da, İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi ve Mavi Marmara kurbanlarına tazminat ödemeyi kabul etmesi, ikili ilişkilerin yeniden normalleşmesi anlamında umut vermektedir. Taraflar arasında yapılacak nihai anlaşma iki tarafın da kazanmasına yol açacaktır. Bu kapsamda İsrail kendi doğal gazını en ekonomik güzergâhtan pazarlayabilme fırsatı elde ederken, Türkiye de farklı kaynaktan doğal gaz alarak Rusya'ya olan aşırı bağımlılığını azaltabilecektir.

Son Haberler

Son Haberler