...

Hüseyin Çelik : Türkiye ‘Alevilik Meselesi’nde demokratikleşmenin neresinde?

Yorum Materials 1 Şubat 2016 14:25 (UTC +04:00)
Hüseyin Çelik : Türkiye ‘Alevilik Meselesi’nde demokratikleşmenin neresinde?
Hüseyin Çelik : Türkiye ‘Alevilik Meselesi’nde demokratikleşmenin neresinde?

Trend takip edin

Tek Partili dönemde Türkiye'deki dört kesim maalesef ötekileştirilmiştir. Bunlar:

Kürtler

Aleviler

Gayrimüslimler

Mütedeyyin kesim

AK Parti iktidarının ülkeyi demokratikleştirme çabası sonucunda ötekileştirilen veya kendini öteki hisseden kesimlerle ilgili kayda değer reformlar yapıldı.

Kürtler, dindarlar ve gayrimüslimlerle ilgili, temel hak ve özgürlük alanlarında, kültürel ve dini konularda, mülkiyet, örgütlenme ve temsil alanlarında son 15 yıl çok ciddi iyileştirmelere sahne oldu. Esasen AK Parti programının gereği de bu idi.

Alevilik Konusunda Neler Yapıldı?

Alevilik konusundaki ilk ciddi adım, 59. AK Parti hükümeti döneminde bizim Milli Eğitim Bakanlığımızda Alevilik'in müfredata dahil edilmesidir. Bununla amacımız sadece Alevi ailelerin çocuklarına Aleviliği öğretmek değil, aynı zamanda Sünni çocuklarının da bu ülkede yaşayan milyonlarca Alevinin inançları ve dinî pratikleri hakkında doğru bilgi sahibi olmalarını sağlamaktı.

Bugün Tarım Bakanı olan Faruk Çelik'in başkanlığında yapılan Alevi Çalıştayları, dönemin başbakanı Erdoğan'ın Muharrem Orucu sebebiyle Alevi STK'ların düzenledikleri iftar yemeklerine katılması, dönemin Cumhurbaşkanı Gül'ün ülke tarihinde ilk defa Cemevi'ne giden Cumhurbaşkanı olması ve benzeri adımların hepsi ümit vericiydi.

Devletin Din, Mezhep ve Farklı İnançlar Karşısındaki Tavrı

Oldum olası devletimiz, Alevi vatandaşlarımıza hep şaşı bakmıştır. Laik bir ülkede, devlet vatandaşa din ve mezhep dayatmaz. Sadece insanların inandıkları dine ve mezhebe göre dini pratiklerini yapmaları için himaye edici ve kolaylaştırıcı olur. Bizim devletimiz ise resmen olmasa da hakim tavrıyla herkesin Sünnî-Hanefî olmasını ancak Alevî gibi yaşamasını dayatmıştır.

Unutmayalım ki Alevilik sadece Türkiye'nin değil, dünyanın gerçeğidir. Bir meseleyi yok saymamız ve görmezden gelmemiz onu yok etmiyor.

Öteden Beri Şahsen Tavır ve Söylemimiz

Bizim bu konudaki duyarlılığımız ve söylemlerimiz bugüne mahsus değil. Mili Eğitim Bakanlığı yaptığım dönemde, İstanbul Kağıthane'deki Nurtepe Cemevi'nin arsasını talep üzerine biz tahsis etmiştik. Başta Cem Vakfı olmak üzere Alevî vatandaşlarımıza ait birçok STK'nın faaliyetlerine hükümeti temsilen katıldığımızı ve buralarda yaptığımız konuşmalarda incinmiş gönülleri onarmaya çalıştığımızı konuyu yakından takip edenler bilir.

2006 yılında dönemin Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya'nın TBMM'de Muharrem ayı dolayısıyla yaptığı gündem dışı konuşmaya Milli Eğitim Bakanı sıfatıyla hükümet adına verdiğimiz cevabın bir bölümünde şunları söylemiştik:

"Alevilik, bizim inanç dünyamızın, inanç dünyamız içerisindeki gökkuşağının farklı bir rengidir. Aleviliği İslam pratiği dışında ve İslamın tarihî gerçekliği dışında düşünmek, aslında, Alevilere ve Alevilik meselesine yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biridir.

Alevilik'i bir inanç meselesi olmaktan çıkarıp folklorik bir unsur haline getirmeye çalışan, iyi niyetli olmayan çabalar vardır ve bunların da, maalesef, her geçen gün arttığını esefle görüyoruz. Bunlar, birleştirici değil, ayrıştırıcıdır.

Anayasamız "Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti" derken, birinci sıraya demokrasiyi koymuş.

Bakın, demokrasilerde renklerin birbirine dönüşme mecburiyeti yoktur; mavi kırmızıya, kırmızı maviye, sarı beyaza dönüşmek zorunda değildir. Her renk kendisi olarak kalsın; o renk, o desen, o güzellik bizim sosyal hayatımız içerisinde, demokratik hayatımız içerisinde varlığını sürdürsün.

Türkiye'de Sünnilik ve Alevilik gibi meseleleri ön plana çıkararak bizi bizden ayıracak, bizi bizden uzaklaştıracak yaklaşımlardan ve tavırlardan kaçınmalıyız. Alevilik, gerçek şekliyle, özü itibariyle nedir, ne değildir, tespit edilmiştir ve müfredata konmuştur.

Asırlardır aynı Allah'a inanan, aynı peygambere inanan, ancak, İslamı yorumlayış biçimleri farklı olan insanlar, sanki birbirlerinin hasımlarıymış gibi değerlendirmelere zaman zaman tabi tutulabiliyor. Bu, ülkemizin birliği, dirliği açısından ve ülkede yaşayan insanların kardeşliği açısından son derece olumsuz bir tavırdır."

(Türkiye Büyük Millet Meclisi, Genel Kurul Tutanağı, 22. Dönem, 4. Yasama Yılı, 60. Birleşim, 08/Şubat/2006 )

Alevilik Meselesine Teolojik Yaklaşmaktan Vazgeçilmeli

Hükümetin tüm iyi niyetli girişimlerine, çabalarına rağmen Alevi vatandaşlarımızın "öteki" duygusundan kurtulmaları için henüz radikal bir adım atılamamıştır. Kanaatimize göre bunun temel sebebi hala konuya siyasi değil, teolojik olarak bakılması... Meseleye teolojik bir mesele olarak baktığımız sürece bir gelişme sağlayamayız.

Sevindirici olan şey, hükümetin bu konuda somut adımlar atılması için kararlı görünmesidir.

Umarız ki en kısa zamanda şunun bunun hatırına değil, hak ve hakikat adına, demokrasi adına, temel insan hak ve özgürlükleri adına, vicdan adına ve nihayet sosyal barışımız ve kardeşliğimiz adına vadedilen somut adımlar bir an evvel atılır.

Yönetilmesi en zor ülke, gayrimemnunu fazla olan ülkedir. Hiçbir ülkede insanları yüzde yüz memnun edemezsiniz. Ancak gayrimemnunları asgariye indirebilirsiniz.

Ben Sünnî bir vatandaş olarak bunları söylemeyi insani bir vecibe olarak görüyorum.

Bu ülkede Türkler Kürtlerin, Kürtler Türklerin; Sünniler Alevilerin, Aleviler Sünnilerin; sağcılar solcuların, solcular sağcıların haklarını savunmadığı sürece veya birbirlerinin uğradıkları haksızlıklar karşısında seslerini yükseltmedikleri sürece biz demokratik ve medeni bir toplum olamayız.

Doç. Dr. Hüseyin Çelik

Etiketler:
Son Haberler

Son Haberler